1. Hukuk Dairesi 2015/7741 E. , 2018/1185 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 30 senedir ...’da ikamet ettiğini, 2011 yılında davalı ...’nın ½ paydaşı olduğu 10010 parsel sayılı taşınmazdaki payını 45.000,00TL karşılığında satın almayı teklif ettiğini, veraset ve intikal işlemleri ile satış işlemi için ... . Noterliğinin 11/05/2011 gün ve ... yevmiye sayılı vekaletnamesi ile ... ve Av. ..."ı vekil tayin ettiğini satış bedeli olarak 45.000,00 TL’yi teslim aldığını, taşınmazın satış işleminin yapıldığını ancak daha sonra taşınmazın asıl değerinin 600.000,00TL olduğunu öğrendiğini ileri sürüp satış işleminin iptaline ve ½ payın adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde bakiye 205.000.00TL satış bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davacıya miras yolu ile intikal eden payını satın almak için görüştüklerini, 250.000.00TL bedel üzerinde anlaştıklarını ve bu bedelin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
İddianın içeriğinden ve ileri sürülüş biçiminden davada vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasına dayanıldığı açıktır. Şöyle ki; vekaletnamenin hile ile alındığı iddiasının vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içerdiği kuşkusuzdur.
Çekişme konusu 10010 parsel sayılı taşınmazın 04.07.2011 tarihinde 1/2 oranında davacı ve dava dışı kardeşi ... intikal ettiği, davacının 11.05.2011 tarihinde davalı ... ile dava dışı ..."ı söz konusu taşınmazdaki payının satışı için vekil tayin ettiği, vekil ... davacının payını 08.07.2011 tarihinde 250.000,00 TL bedel karşılığı davalı ..."a satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir. Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, davacının taşınmazdaki payının satılması iradesinde olduğu, temlikin yetkili vekil tarafından iradesine uygun gerçekleştirildiği, mahkemece saptanan satış tarihindeki değer gözetildiğinde davacının zararlandırılmadığı, 11.05.2011 tarihinde davacının vekili ibra ettiği, satış aşamalarında davacının yanında bulunan tanık Yaşar"ın beyanlarından da tapuda satış gerçekleşmeden önce 45.000,00 TL ödendiği ancak satış bedelinin tamamının ödenmediği anlaşılmaktadır. Somut olaya yukarıdaki ilkelere bakıldığında temlikin davacının iradesine uygun olduğu, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı ancak satış bedelinin tümünün davacıya ödenmediği sabittir.
Hâl böyle olunca, iptal tescil isteğinin reddedilmesi ve davacının dava dilekçesindeki isteği de gözetilerek bedel konusunda bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.