11. Hukuk Dairesi 2018/5192 E. , 2019/7576 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 4. Tüketici Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 27/06/2018 tarih ve 2016/2436-2018/329 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin davalı bankanın özel bankacılık birimindeki çalışanlarla görüştüğünü ve akabinde türev işlem yapılarak hesap açıldığını, hesapta yapılan işlemler ve banka temsilcisinin yanlış yönlendirmesiyle zarara uğradığını, sözleşme görüşmelerindeki usulden doğan sorumluluğun söz konusu olduğunu ileri sürerek fazlaya dair talep hakkının saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Islah ile 175.551,66 TL’nin tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davalıya gerekli risk bildirimi yapıldığını, işlemin tamamen davacının açık iradesi ile yapıldığını savunarak davananın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, davalı banka çalışanı tarafından davacının yapmış olduğu işlemlere ait riskler konusunda eksik bilgilendirildiği, davalı banka personeli tarafından işlemin zarar geçtiği anda ve sonrasında da koruma amaçlı işlem yapmak amacıyla görev tanımına uygun davranılmadığı ve yapılan işlemler neticesinde davacının 175.551,66 TL zarara uğramış olduğu ve davalı bankanın da bu zarardan adam çalıştıranın sorumluluğu cihetiyle sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, 175.551,66 TL"nin (10.000,00 TL"sinin dava tarihinden 165.551,66 TL"sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek) yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, taraflar arasında yapılan opsiyon işleminin kuruluş aşamasında ve sonrasında davalı banka çalışanlarının yanlış yönlendirmeleri nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, dava konusu zararın dayanağı olan opsiyon işleminin taraflar arasında imzalanan opsiyonlu döviz mevduatı ve opsiyon işlemleri çerçeve sözleşmesi uyarınca yapıldığı, sözleşmenin risk bildirimi başlıklı kısmında yapılan işlem nedeniyleuğranılacak muhtemel risklerin bildirildiği, yine 28.05.2013 tarihli opsiyon işlem sonuç formunda davacı tarafça anılan sözleşmenin okunup anlaşıldığının beyan edildiği ve formun imzalandığı anlaşılmıştır. Mahkemece, belirtilen hususlar değerlendirilmeksizin ve davalı vekilinin, yapılan işlemlerin davacının emir ve talimatlarına dayandığı, telefon konuşmalarında taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak açıkça risklerin bildirildiğine dair ciddi itirazları da karar gerekçesinde tartışılmaksızın karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla, mahkemece, bilirkişi heyetinden anılan hususları ve belirtilen savunma ve itirazları karşılayacak şekilde ek rapor veya yeni bir rapor alınıp sonucuna göre karar verilmek gerekirken, yazılı şekilde noksan incelemeyle hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın açıklanan nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Davacı vekili dava dilekçesi ile 10.000.- TL’nin tahsilini istemiş, Dairemiz bozma ilamı ardından maddi tazminat talebini 175.551,66 TL TL olarak ıslah etmiştir. Islah tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 177. maddesinde ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği düzenlenmiştir. Yine, mülga 1086 sayılı HUMK"nın 84. maddesi de aynı mahiyettedir. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu"nun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 E- 2016/1 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, bozma sonrası ıslahın söz konusu olmayacağı nazara alınmadan davacı vekili tarafından ıslah edilen miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi de doğru olmamış, buı yönden de kararın davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 27/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.