Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/10-1616
Karar No: 2013/854
Karar Tarihi: 19.06.2013

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/10-1616 Esas 2013/854 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/10-1616 E.  ,  2013/854 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Muğla 1.Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
    TARİHİ : 31/05/2012
    NUMARASI : 2011/1695  E-2012/690  K.

    Taraflar arasındaki “rücuan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Muğla 1.Asliye Hukuk Mahkemesi"nce (İş Mahkemesi Sıfatıyla) davanın reddine dair verilen 18.12.2009 gün ve 2009/544 E.-2009/882 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi"nin 24.05.2011 gün ve 2010/1168 E.-2011/7426 K. sayılı ilamı ile;
    (...Davalı .... Elektrik Dağıtım A.Ş"nin, Denizli, Aydın ve Muğla illerindeki elektrik dağıtım işinde işletme hakkını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı"nın oluru ile 15.8.2008 tarihinden itibaren 30 yıl süre ile TEDAŞ(Menderes Edaş)"tan devraldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, devir sözleşmesinin 20.maddesinde, fiili devir öncesi TEDAŞ"a ait, TEDAŞ"ın faaliyetinden kaynaklanan ve üçüncü şahısların hakları ve borçları ile ilgili hukuki konuların TEDAŞ tarfından yürütüleceği, hükmolunan meblağların TEDAŞ tarafından karşılanacağının düzenlenmesi karşısında, 18.12.2003 tarihinde meydana gelen kaza sebebiyle oluşan Kurum zararı hakkında davalının sorumlu olmayacağı gerekçesiyle belirtilen şekilde karar verilmiştir.
    Borçlar Kanunu"nun, bir mamalekin veya işletmenin devralınmasına dair 179. maddesinde, "Bir mameleki veya bir işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte devralan kimse, bunu alacaklılara ihbar veya gazetelerde ilan ettiği tarihten itibaren onlara karşı mamelekin veya işletmenin borçlarından mesul olur; şu kadar ki, iki yıl müddetle evvelki borçlu dahi yenisiyle birlikte müteselsilen mesul kalır; bu müddet muaccel borçlar için ihbar veya ilan tarihinden ve daha sonra muaccel olacak borçlar için de muacceliyet tarihinden itibaren işlemeye başlar..." hükmü düzenlenmiştir.  Yukarıda belirtilen devir sözleşmesinin ilgili hükmü, devreden ve devralan arasındaki iç ilişkiye yönelik bulunduğu,  işletmeyi;  sonradan Kurumun rücu alacağına ilişkin borcu da kapsayacak biçimde tüm hak ve borçları ile devralan davalı ...Elektrik Dağıtım A.Ş"nin, devralan sıfatıyla, bu devir keyfiyetini alacaklı Sosyal Sigortalar Kurumuna ihbar ya da gazetelerde ilan etmiş bulunması koşuluyla Borçlar Kanunundaki zikredilen madde hükmü kapsamında Kurumun rücu alacağından sorumlu olacağı gözetilmeksizin anılan şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
       
                                        HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 26.maddesine dayalı rücuan tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili dava dilekçesinde özetle; işveren Tedaş Müessese İl Müdürlüğüne ait işyerinde 18.12.2003 tarihinde meydana gelen iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine, Kurumca cenaze yardımı ödendiği ve gelir bağlandığını, Kurum zararının tahsili için işveren aleyhine açılan 2007/744 E. sayılı davada talep uyarınca, toplam alacağın %10’una tekabül eden kısım karşılığına hükmedilmesine ilişkin kararın kesinleştiğini, davalı işverenin %60 kusur oranı dikkate alındığında, kusur oranı farkı nedeniyle toplam 90.300,06 TL’nin daha 506 sayılı Kanunun 26.maddesi uyarınca rücuan tazminini talep etmiştir.
    Davalı ......(EDAŞ) Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Bakanlar Kurulunun 09.10.1991 tarihli kararına istinaden Enerji Bakanlığı ile....EDAŞ arasında 22.09.2000 tarihinde imzalanan Uygulama Sözleşmesi ve Tedaş ile .....Edaş arasında 29.03.2001 tarihinde imzalanan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi hükümlerine göre Enerji Bakanlığının 01.08.2008 tarihli Oluru ile Denizli, Aydın ve Muğla illerindeki elektrik dağıtım ve ticareti hizmetlerini yapma konusunda .... Edaş’ın görevlendirildiğini, şirketin 4628 sayılı Enerji Piyasası Kanunu hükümleri uyarınca Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun verdiği lisans ile 15.08.2008 tarihinde faaliyete başladığını, yapılan sözleşme uyarınca şirketlerinin Menderes Edaş’ın bilançosunda kayıtlı aktif ve pasiflerini borç ve alacaklarını devralmadığını, 15.08.2008 tarihinden başlamak üzere bir nevi kiracı gibi tesislerin işletilmesi ve bakımında yetki ve sorumluluk sahibi olan şirketleri, işletmeyi kül olarak devralmadığından, işletme hakkının kendilerine geçtiği 15.08.2008 tarihinden önce doğan hukuki olaylardan sorumlulukları bulunmadığını, TEDAŞ ile imzalanan sözleşmenin 20.maddesinin devirden önceki hukuki konuları düzenlediğini, buna göre 15.8.2008 olan fiili devirden önceki döneme ait TEDAŞ faaliyetlerinden kaynaklanan üçüncü şahıs hakları ve borçları ile ilgili idari ve hukuki konuların Tedaş tarafından yürütüleceğini, talebin muhatabının tüzel kişiliği devam eden Menderes EDAŞ olduğunu, devir sözleşmesi ile mülkiyeti Tedaş’a ait olan elektrik dağıtım bölgesindeki elektrik dağıtım tesislerinin işletme hakkının devredildiğini, kiracılık süresi sona erdiğinde tüm tesislerin Tedaş’a devredileceğini, Menderes şirketine ait hiçbir yükümlülüğün devralınmadığını, fiili devir tarihinden önceki tüm borçların Tedaş uhdesinde olduğunu, bu nedenle devir tarihinden önce meydana gelen kazadan sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığını belirterek davanın husumetten reddini savunmuştur.
    Yerel Mahkemece, açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karar, davacı SGK vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece, önceki gerekçe aynen tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme hükmü davacı SGK vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Uyuşmazlık, iş kazası nedeniyle oluşan SGK zararından, davalının 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 179.maddesi uyarınca sorumluluğu bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle belirtilmelidir ki; dava dışı TEDAŞ, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bulunmaktadır. Anılan KHK, Kamu İktisadi Teşebbüslerini İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu İktisadi Kuruluşları olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Bunlardan İktisadi Devlet Teşekkülleri; sermayesinin tamamı Devlete ait olmak, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek ve hususi hukuk hükümlerine tabi bulunmak üzere; Kamu İktisadi Kuruluşları ise, yine sermayesinin tamamı Devlete ait olmak ve tekel niteliğindeki mallar ile temel mallar ve hizmetler üretmek ve pazarlamak üzere kurulmuşlardır.
    233 sayılı KHK’nin 1.maddesinde, İktisadi Devlet Teşekküllerinin ticaret şirketleri gibi verimlilik ve karlılık ilkeleri doğrultusunda çalışacakları vurgulanmış, sonraki hükümlerde teşebbüslerin, kuruluş ve müesseseler biçimde teşkilatlanacakları açıklanmış, 16.maddede, kurulacak müesseselerin statülerini ve unvanlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirecekleri, bunların özel hukuk hükümlerine tabi olacakları, sorumluluklarının sermayeleri ile sınırlı bulunduğu, Genel Muhasebe Kanunu ile İhale Kanunu hükümlerinin bunlara uygulanmayacağı, Sayıştay denetimine tabi olmadıkları hükme bağlanmıştır. Kanun koyucunun özel hukuk hükümlerine tabi tutmak suretiyle, bunların birer ticaret şirketi veya tacir olduklarını benimsediği anlaşılmaktadır.
    Kaldı ki, 28 Mart 1945 tarih 1/6 ve 15 Mart 1950 tarih ve 29/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarının gerekçelerinde de bu kuruluşların özel hukuk tüzel kişisi oldukları belirtilmiştir.
    Bu aşamada, TEDAŞ’ın ana statüsünün de incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
    Türkiye Elektrik Kurumu 233 sayılı KHK.nin verdiği yetki ile Resmi Gazetenin 9 Kasım 1984 sayısında yayımlanan, “Ana Statü” ile kurulmuş olup, statünün 3.maddesinde, Kurumun tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk, hususi hukuk hükümlerine tabi ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu  İktisadi Kuruluşu olduğu açıklanmıştır. 12.8.1993 gün ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) unvanı ile İktisadi Devlet Teşekkülleri oluşturulmuştur.
    TEDAŞ Ana Statüsünün 4.maddesinde, bu Teşekkülün elektrik dağıtımı yanında, faaliyet konuları ile ilgili menkul, gayrimenkul almak ayni ve fikri haklara tasarruf etmek için işletme, iştirak kurarak çalıştırabileceği ve bütün bunları bir ticari işletme kurup işleten tacir gibi verimlilik ve karlılık esaslarına göre yapabileceği belirtilmiştir. 29.2.1984 gün ve 2983 sayılı Kanun, ile bu teşebbüs ve müesseselerin hisse senedi çıkarabileceği benimsenmiş ve bu Kanunun Anayasaya aykırı olmadığı Anayasa Mahkemesinin 18.2.1985 gün, E:1984/9, K:1985/4 sayılı kararı ile kabul edilmiştir.
    5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları Hakkındaki Kanunun 9/2 ve 3.fıkralarında, KİT’lerin kurduğu müesseseler ticari işletme olarak kabul edilmiş; bunların, faaliyette bulundukları yerin Ticaret ve Sanayi Odalarına kayıt olmaları hükme bağlanmıştır.
    6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/1.maddesinde, ticaret şirketleriyle gayesine varmak için ticari bir işletme işleten derneklerin ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere kurulan teşebbüslerin tacir sıfatını taşıdıkları belirtilmiştir. Buradaki “Teşebbüsler” teriminin, 233 sayılı KHK’de belirtilen Kamu İktisadi teşekküllerini de kapsadığı; bu maddede “Kuruluş Kanunlarından” söz edilmekteyse de, bugün için Kamu İktisadi Teşebbüslerinin kendi kuruluş kanunları bulunmadığı ve onların yerine Yüksek Planlama Kurulu tarafından ana statüler hazırlanıp, bunlar Resmi Gazete’de ilan edildikleri için, anılan hükmü “Ana Statüleri gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek üzere kurulmak” şeklinde anlamak gerektiği benimsenmelidir.
    Buna göre, bir Kamu İktisadi Teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için, ticari şekilde işletilmek üzere kurulması yeterlidir. Burada sermayenin kime ait olacağı bir kıstas olarak alınmamıştır. 6762 sayılı TTK 18/1.maddesi uyarınca, teşebbüslerin tacir sayılması için kanunda öngörülen iki şart birlikte aranmamakta; kendi kuruluş kanunları (ana statüleri) gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek cümlesinden sonra “veya” eki getirilerek “Ticari şekilde işletilmek üzere kurulan” teşebbüslerin de tacir sayılacakları belirtilmektedir. Öğretide baskın görüş de, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin tacir oldukları yönündedir (Bkz.Ali Bozer, Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı, Batıder, 1962. C.1, s.4, sh.576; Yaşar Karayalçın, Ticari İşletme, sh.209; Öcal Akar, TTK’nun 18/1.Maddesinin Uygulanması Hakkında Bazı Düşünceler. Esader, 1975 sa:1 sh.238; Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku, 4.Baskı sh.118 vd., Ercüment Erdem, KİT’lerin Tacir Sıfatı, 1992. sh.49 vd).
    Buraya kadar yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, İktisadi Devlet Teşekkülleri ticari işletme kurup işlettikleri için, tacirdirler. Sermayelerinin Devlete ait olması ve bazı yönetim organlarının tayin usullerinin özellik arz etmesi, bu kurumlara kamu hukuku müessesi vasfı kazandırmaz; bunlar özel hukuk tüzel kişileri olup, haklarında hususi hukuk hükümleri uygulanır (Hukuk Genel Kurulu’nun 22.03.2006 gün 2006/4-12 E. 2006/95 K.; 19.10.2005 gün 2005/3-560 E. 2005/587 K. ve 25.02.2004 gün 2004/4-40 E. 2004/113 K. sayılı kararları).
    233 sayılı KHK, teşebbüs, müessese ve diğer birimlerin tasfiye ve devrini düzenlemiş, fakat K.H.K.’de saklı tutulan hususlar dışında “özel hukuk hükümlerine” tabi olan İktisadi Devlet Teşekkülleri hakkında sorumluluk yönünden özel bir hüküm getirmemiştir (233 sayılı K.H.K. md. 38).
    Ancak, 233 sayılı K.H.K. 4/2 hükmünde düzenlenen özel hukuk kurullarının uygulanması kuralı yanında, iktisadi devlet teşekküllerinin taraf olduğu devir, dönüşüm ve benzeri intikal hallerinde Borçlar Kanunu’nun 179-180. maddeleri hükmünün uygulanması yargı kararları ve öğretide benimsenmiştir.
    Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun (BK) “Malvarlığının veya işletmenin devralınması” başlıklı 179.maddesi;
    “Bir mameleki veya bir işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte devralan kimse, bunu alacaklılara ihbar veya gazetelerde ilan ettiği tarihten itibaren onlara karşı mamelekin veya işletmenin borçlarından mesul olur; şu kadar ki, iki yıl müddetle evvelki borçlu dahi yenisiyle birlikte müteselsilen mesul kalır; bu müddet muaccel borçlar için ihbar veya ilan tarihinden ve daha sonra muaccel olacak borçlar için de muacceliyet tarihinden itibaren işlemeye başlar.
    Borçların bu suretle naklinin hükümleri, tek bir borcun nakli akdinden doğan hükümlerin aynıdır.” düzenlemesini içermektedir.
    Bu maddenin içinde; “müteselsil bir borç” ilişkisi vardır. Devir alan şirket, devir eden şirketin borçlarından ötürü sorumlu olduğu gibi, iki yıl müddetle evvelki borçlu (devreden) dahi, yenisi (devralan) ile birlikte müteselsilen sorumlu olur. Borçlar Kanunu"nun müteselsil borçlara ilişkin 141. maddesine göre, teselsülün kanun hükmünden doğduğu hallerde, kamu düzeni sözkonusu olacağından tarafların iradeleriyle teselsülün ortadan kaldırılması hükümsüzdür (H. Öser/W. Scöhenenberger Borçlar Hukuku, Ankara, 1950, s. 905-906). Bu nedenle söz konusu müteselsil borç kanun hükmünden (BK m. 179’dan) doğduğundan, teselsülden kaynaklanan sorumluluğun dışlanması geçersizdir ve hukuki sonuç doğurmaz.
    Bu durum karşısında iktisadi devlet teşekküllerinin taraf olduğu devir, birleştirme ve diğer intikal hallerinde BK’nun 179-180.maddeleri hükmü uyarınca “devre konu pasifler yönünden” sorumluluk doğacağından kuşku ve duraksama etmemek gerekir. Borçlar Kanunu’nun 179-180.madde hükümleri buyurucu nitelikte olduğundan, sorumluluk kaydı, sözleşme, devir statüsü veya idari bir tasarrufla hiçbir şekilde etkisiz ve uygulama dışı bırakılamaz. Bunun tamamen etkisiz bırakılması veya sınırlandırılması, ancak bir kanunla mümkündür.
    Müteselsil borcun özelliği, alacaklının alacağının tamamını veya bir kısmını müteselsil borçlulardan birinden veya hepsinden istemekte serbest olmasıdır (A.Von Tuhr, Borçlar Hukuku, İstanbul 1953, s. 845 vd). Sözü edilen hukuki esaslara göre eski ve yeni borçlunun müteselsil sorumluluğu iki yıllık bir devre için kabul edilmiş olup, bu iki yıl (muaccel borçlar için) devrin, alacaklının ihbarı ya da gazetelerde ilan tarihinden başlar (Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.2001 gün ve 2001/21-1030 E. 2001/1077 K. sayılı kararı).
    Burada belirtilen sorumluluğun zamanı, devir anıdır. Devrin fiilen gerçekleştiği tarihte doğmuş ve nedeni vücut bulmuş borçlar, bu sorumluluğun kapsamında kalmaktadır. İşletmenin devirden önceki borcunun naklinin alacaklıya karşı hüküm ifade etmesi, kural olarak, BK. 173 ve 174.maddeleri gereğince alacaklının onamına bağlı ise de, 179.madde bu kurala bir istisna getirmiş, alacaklının rızasına gerek görülmeksizin borcun devir alana intikal ettiği kabul edilmiştir.
    Alacağın temliki ve borcun naklinde kural olarak bir tek alacak ve borcun nakli söz konusu olup, bir mamelekin veya isletmenin devrinde bu mamelekin veya işletmenin bütün aktif ve pasifiyle devri söz konusu olduğundan, alacaklı ile borcun nakli sözleşmesi yapmaya ve devir için alacaklının rızasını almaya gerek bulunmamaktadır. İşletmenin devrinde teminat unsuru, eski borçlunun iki yıl daha sorumluluğunun devam etmesi durumuyla sağlanmak istenmiştir. Bu iki yıllık süre muaccel borçlar için ihbar veya ilan tarihinden, daha sonra muaccel olan borçlar için muacceliyet kazandıkları tarihten işlemeye başlar (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Genel Hükümler 1990, II.Cilt sh.865).
    Görüldüğü üzere, davanın yasal dayanağını oluşturan Borçlar Kanununun 179.maddesinde; malvarlığının veya işletmenin devri nedeniyle borçların kendiliğinden nakledilmiş sayılabilmesi için “bunun alacaklılara ihbar veya ilanı”nın gerektiği hükme bağlanmıştır.
    İlan veya ihbar birlikte aranan koşullar olmayıp, herhangi birinin yerine getirilmesi ile bu koşul gerçekleşmiş olacaktır.
    İhbar için yasada bir şekil öngörülmemiştir. Burada ihbarın amacı, malvarlığı ya da işletmenin devrinin ilgililere bildirilmesidir.
    Kural olarak, ihbar veya ilandan itibaren iki yıl boyunca işletmeyi ya da malvarlığını devreden devralanla birlikte müteselsil borçlu olacaktır. İhbar, alacaklıya ulaşmak şartıyla hüküm ifade edecektir (Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.2001 gün ve 2001/21-1030 Esas, 1077 sayılı Kararı).
    Borçlar Kanunun 179.maddesi uyarınca devredenin, devir sözleşmesine göre borcunu ifası ve devrin alacaklılara ihbarı veya gazetelerde ilanı ile işyerinin devri tamamlanmış olup, İş Hukuku yönünden de devreden işveren sıfatını kaybetmiş, devralan ise kazanmış olur (Güzel, Ali: İşverenin Değişmesi-İşyerinin Devri ve Hizmet Akitlerine Etkisi, İstanbul 1987, s26)
    Hukuk Genel Kurulu"nun 14.05.2008 gün 2008/19-355 E. 2008/372 K.; 17.10.2007 gün 2007/21-664 E. 2007/745 K.; 15.11.2006 gün 2006/10-722 E. 2006/730 K.; 01.03.2006 gün 2006/9-51 E. 2006/27 K.; 26.12.2001 gün 2001/11-1155 E. 2001/1165 K. ve 28.11.2001 gün 2001/21-1030 E. 2011/1077 K. sayılı kararlarında da yukarıda açıklanan ilkeler benimsenmiştir.
    Somut uyuşmazlıkta, 233 sayılı KHK hükümlerine göre kurulan ve özel hukuk hükümlerine tabi dava dışı Tedaş’ın, tacir olduğu, davalı ... Elektrik Dağıtım A.Ş"nin, Denizli, Aydın ve Muğla illerindeki elektrik dağıtım işinde işletme hakkını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı"nın oluru ile 30 yıl süre ile TEDAŞ’tan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi ile devraldığı ve fiili devrin 15.8.2008 tarihinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
    Tacir olan Tedaş, ticari işletmesini devrettiğinden, uyuşmazlığın çözümünde; B.K.nun 173/1.maddesi değil, B.K.nun 179.maddesi uygulanmalıdır.
    Ticari işletmeyi devreden TEDAŞ ile birlikte, devralan davalı ... EDAŞ, bu devir keyfiyetinin alacaklı Sosyal Sigortalar Kurumuna ihbar ya da gazetelerde ilan edilmiş bulunması koşuluyla, B.K.nun 179.maddesinin buyurucu hükmüne göre iki yıl süre ile işletmenin borçlarından üçüncü kişilere karşı devreden ile birlikte müteselsilen sorumlu olup, şirketlerin kendi aralarındaki sorumsuzluk anlaşmaları üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.
    Ne var ki, somut uyuşmazlıkta; devrin ilanı hususunun yerine getirilip getirilmediği açıklığa kavuşturulmadığından, mahkemece, devir keyfiyetinin alacaklı Sosyal Sigortalar Kurumuna ihbar ya da gazetelerde ilan edilip edilmediği hususu araştırılmamıştır. Mahkemece bu yön araştırılarak, devrin ilanının gerçekleşmiş olması halinde, davalının, Borçlar Kanununda zikredilen madde hükmü kapsamında, Kurumun rücu alacağından sorumlu olacağı nazara alınmadan, davanın husumetten reddine ilişkin kararda direnilmesi isabetsizdir.
    O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davacı SGK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 5521 sayılı Kanunun 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.06.2013 gününde oybirliği ile karar verildi


     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi