20. Hukuk Dairesi 2019/5320 E. , 2020/1263 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 10/03/2020 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı Hazine vekili Av. ... ile davacılar ... ve arkadaşları vekili Av. ..., davalı ... Yönetimi vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacıların ... ilçesi, ... köyü, 125 ada 14 parsel sayılı taşınmazın hissedarları olduklarını, tapu kaydına orman şerhi işlendiğini, taşınmazın halen davacıların murisleri adına kayıtlı olup tapu kaydının iptali işleminin yapılmadığını, dava konusu somut olayda her ne kadar davacıların taşınmazının ellerinden alınmasının yasal bir dayanağı varsada karşılıklı hak ve adalet dengesinin sağlanması amacı ile mülkiyet hakkı sahibinin tazminat niteliğinde bir bedeli talep edebileceğini, Hazinenin dava konusu taşınmaza orman vasfı ile ilgili sınırlandırmayı bidayette tapu kaydına yazdırmadığı için sorumlu ve davacılara hak ve adalete uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olduğunu bu sebeplere binaen harçtan sarfınazar edilerek fazlaya ilişkin hakları mahfuz tutularak faizi ile birlikte 200.000,00.-TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; asıl dava bakımından davanın öncelikli olarak zamanaşımı nedeniyle reddine, mahkeme aksi kanaatte ise husumetten ve neticeten esas yönünden reddine, karşı dava bakımından davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tamamının tapu kayıt malikleri adına olan tapusunun iptaline, davalıların taşınmaza müdahalesinin önlenmesine taşınmaz üzerinde bulunan irtifak hakkı, haciz ve ipotek şerhlerinin tapu üzerinden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dahili davalı ... vekili cevap dilekçesinde; Aleyhlerine açılan davanın öncelikle görev, zamanaşımı ve husumetten reddine, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davanın kabulüne dair verilen ilam, davalı Hazine vekilinin vaki istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 07/12/2017 tarih, 2017/2212 Esas ve 2017/2289 Karar sayılı ilamı ile, "...İlk derece mahkemesince asıl dava açısından davanın kabulüne karar verilmişse de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermek için yeterli olmadığı, Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca taşınmazın arsa vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, taşınmazın burada belirtilen ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihteki gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği ve Orman Yönetiminin karşılık davasında, el atmanın önlenmesi ve şerhlerin kaldırılması talepleri hakkında bir karar verilmediği.." gerekçesiyle kaldırılarak dosya mahkemesine iade edilmiş, diğer hissedar ... tarafından aynı istemle açılan 2017/131 Esas sayılı dava dosyası ile eldeki dosya birleştirilmek suretiyle mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde, Davanın kısmen kabulü ile,
Asıl dava açısından; davanın kabulü ile; dahili davalı ... Hazinesine karşı açılan davanın kabulü ile; 453.264,87.-TL tazminatın, 200.000,00.-TL kısmının davanın açıldığı 29/06/2015 tarihinden, 253.264,87.-TL kısmının ise ıslah tarihi olan 23/03/2017"den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Hazinesinden alınarak tapu kaydındaki hisseleri oranında davacılara verilmesine, davacılar adına varsa taşınmaz üzerindeki takyidatların bedele yansıtılmasına,
Orman Yönetimine karşı açılan davanın pasif husumet ehliyeti nedeniyle reddine,
Birleşen 2017/131 Esas sayılı dava dosyası açısından; davanın kabulü ile; davalı ... Hazinesine karşı açılan davanın kabulü ile; 377.906,97.-TL tazminatın, 250.000,00.-TL kısmının davanın açıldığı 15/08/2017 tarihinden, 127.906,97.-TL kısmının ise ıslah tarihi olan 05/10/2018"den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Hazinesinden alınarak davacıya verilmesine, davacılar adına varsa taşınmaz üzerindeki takyidatların bedele yansıtılmasına, birleşen 2015/272 Esas sayılı dava dosyası açısından;
Davacının tapu iptal ve tescile ilişkin davasının kabulü ile dava konusu ... ili, ... ilçesi, Hamidiye köyü, 125 ada 14 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline,
Davacının el atmanın önlenmesi ve hacizlerin kaldrılması taleplerinin reddine, karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesince ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/10 Esas ve 2019/29 Karar sayılı kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK"nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamından 1976 yılında davacılar tarafından satış yoluyla edinilen tazminata konu Hamidiye köyü 125 ada 14 parselin, 1995 yılında yörede yapılan orman kadastro çalışmasında tahdit sınırları içine alınması üzerine tapu kaydına 1996 yılında orman şerhi işlendiği, asıl davanın 29/06/2015 tarihinde, birleşen 201/131 E. sayılı davanın ise 15/8/2017 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
1-Davalı Hazine vekilinin ... ve arkadaşları tarafından açılan asıl davaya ilişkin temyiz itirazları yönünden; 4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.” hükmü yer almakta olup, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi gereğince açılacak davalarda, zarardan Hazine sorumludur. Asıl davada davacı yanca, Orman Yönetimine husumet yöneltilerek dava açıldığından Orman Yönetimi yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddi doğru ise de, tazminat
davasında Orman Yönetimi ve Hazine arasında mecburi dava arkadaşlığı olmadığına ve Hazinenin sonradan davaya dahil edilmiş olmasının ona taraf sıfatı kazandırmayacağına göre hakkında usûlunce açılmış bir dava bulunmayan Hazine aleyhine tazminata hükmolunması doğru görülmemiştir.
Anılan husus gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan Hazinenin istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- Davalı Hazinenin birleşen davaya ilişkin temyiz itirazları yönünden; 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Somut olaya gelince ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de genel arazi kadastrosu sırasında taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, daha sonra satış yoluyla 1/4 hissesinin davacıya geçtiği, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararlarının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur.
Bu nedenle; mahkemece, davacının oluşan zararının Hazine tarafından karşılanması gerektiği yönündeki kabulünde ve arazi niteliğinde olan taşınmaza net gelir metodu ile dava tarihinde henüz tapu kaydı iptal edilmediğinden birleşen dosyanın dava tarihine göre yani 2017 yılına göre değer biçilmeye çalışılmasında yöntem olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Yine Dairemizce Yalova bölgesinden intikal eden dosyalarda kapitalizasyon faiz oranı % 4 kabul edilmekte olduğundan davalı Hazine vekilinin bu yönlerdeki temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda il tarım müdürlüğünün gönderdiği ... ilçesindeki münavebe listesinden farklı bir münavebesi yapıldığı, yine değerlendirme tarihi olan 2017 yılına ilişkin ilçe tarım müdürlüğü verilerinin getirtilmediği, bilirkişlerce uygulanan obejktif değer artışının gerekçeleri olan taşınmazın belirtilen kurumlara, yollara ve şehir merkezine mesafesinin şehir haritası üzerinde fen bilirkişi eliyle gösterilmediği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; çekişmeli taşınmaz arazi niteliğinde olduğundan çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmi verileri (2017 yılına ait) ilçe tarım müdürlüğünden getirtildikten sonra bilirkişilerden yeniden çekişmeli taşınmazın sulu-kuru olup olmadığı, yerleşim alanına uzaklığı, iklim şartları, toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu ve objektif değer artışı sağlayacak tüm özelliklerinin de araştırılarak elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılıp net gelir yöntemiyle değerlendirme tarihindeki gerçek değerinin hesaplattırılması, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerlendirme tarihine göre tespit ettirilmesi, bilirkişilerden uygulanacak objektif değer artışını gerekçelendirdikleri, taşınmazın konumunu ve çevresindeki yakın imar parsellerini de gösterecekleri kroki hazırlamaları istenerek raporu
denetleme imkanı sağlanarak, davacının zararının saptanması, ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yetersiz ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayalı verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazinenin asıl dava ve birleşen dava yönünden temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILARAK, dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın bir örneğinin ise 6100 sayılı HMK’nın 373/1. maddesi gereğince bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, bozma nedenine göre asıl davada Hazine vekilinin diğer temyiz itirazlarının ve sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz isteminin duruşmalı yapılması nedeni ile Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 2.540,00.- TL. vekalet ücretinin asıl ve birleşen dosya davacılarından alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine, 10/03/2020 günü oy birliği ile karar verildi.