8. Hukuk Dairesi 2018/8537 E. , 2021/1586 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, elatmanın önlenmesi davasında davalı ... yönünden kabulüne, davalı ... yönünden usulden reddine karar verilmiş olup, hükmün davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı, kayden paydaşı olduğu 1327 parsel sayılı taşınmazını davalı ..."in haklı ve geçerli bir neden olmaksızın kullandığını, çoğunluk payın kendi adına olduğunu ileri sürerek davalının çekişmeli taşınmaza elatmasının önlenmesini, 25.01.2013 tarihli dilekçesi ile de davalı ..."in annesi olan paydaş ..."nün davaya dahil edilmesini istemiştir.
Davalı ..., iddianın yersiz olduğunu, çekişme konusu 1327 parsel sayılı taşınmazı 1/2 pay maliki olan annesi ..."nün kullandığını, öncelikle davanın husumet yokluğundan reddini, aksi takdirde esastan reddini savunmuştur.
Dahili davalı ..., yargılama sırasında çekişme konusu 1327 parsel sayılı taşınmazın kardeşleri ile aralarında yaptıkları taksim uyarınca kendisine verildiğini, paydaşı olduğu taşınmazı işlediğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ilk hükümle, davacının çekişmesiz olarak kullandığı alan bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, 1.Hukuk Dairesinin 06.06.2016 tarihli ve 2014/18519 Esas 2016/6913 Karar sayılı ilamı ile "…Somut olayda; davalı ..."in davacı taşınmazının bir kısmına kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakka dayanmaksızın el attığı saptanarak davalı ..."in haksız elatmasının önlenmesine karar verilmesi gerekirken davanın reddedilmiş olması doğru değildir. Öte yandan, diğer davalı ..."nün dava dilekçesinde taraf olarak gösterilmemiş olması, dosya kapsamında davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaması ve 6100 sayılı HMK"da dahili davalı müessesesinin de söz konusu olmaması nedenleriyle, ... adına usulüne uygun olarak açılan bir davadan bahsedilemez. Hâl böyle olunca; davalı ..."in çekişme konusu 1327 sayılı parsele yönelik elatmasının önlenmesine, diğer davalı ... hakkında açılan davanın ise usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir…" gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma ilamına karşı, davalı ... vekili tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulması üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 06.07.2017 tarihli ve 2016/14123 Esas 2017/3907 Karar sayılı ilamı ile "… davalı ... hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından davalı ... yönünden açılan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki Daire kararı yerindedir. Ne var ki, keşfen sabit olduğu ve davacının da kabulünde olduğu üzere, çekişme konusu taşınmazın 12.300 m²’lik bölümünün davacı tarafından kullanıldığı, davalı ...’in 7200 m²’lik bölümü taşınmazın 1/2 paydaşı dahili davalı annesine teban kullandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece davalı ... hakkında davanın reddine dair verilen kararın onanmasına karar verilmesi gerekirken, davalı ...’in elatmasının önlenmesine karar verilmesi gerektiği yönündeki Dairenin bozma kararı hatalı olmuştur. Anılan yanlışlık karar düzeltme istemi üzerine bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK"un 440. maddesi gereğince kabulüne, Dairenin 06.06.2016 tarihli ve 2014/18519 Esas, 2016/6913 Karar sayılı bozma kararının davalı ... yönünden ortadan kaldırılmasına, Yerel Mahkemenin 09.07.2014 tarihli ve 2012/373 Esas, 2014/596 Karar sayılı kararın bu yönüyle onanmasına…" karar verilmiştir. Mahkemesince, yeniden yapılan yargılama sonucunda, davanın kabulüne, davalı tarafından davacının taşınmazı olan 1327 parsel sayılı taşınmaza vaki müdahalenin menine davalının meni’ine taşınmazın davacıya teslimine, davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşur ve Mahkemece bozma uyarınca gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu durum, mahkemeye hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında ki esaslar çerçevesinde işlem yapma zorunluluğu getirir. (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, HGK’nin 29.05.2002 tarihli ve 7- 444/463 E.K sayılı kararı).
Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında; usuli kazanılmış hak, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri yararına, diğerinin ise aleyhine doğmuş ve mahkemece uyulması zorunlu bir hak olarak tanımlanmıştır.
Somut olayda, Mahkemece, davalı ...’in 1327 parsel sayılı taşınmazdan men’ine, taşınmazın davacıya teslimine karar verilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, az yukarıda da belirtildiği üzere, Mahkemece, davanın reddine dair verilen ilk karar, Yargitay 1. Hukuk Dairesinin 06.06.2016 tarihli bozma ilamı ile, davalı ... yönünden davanın kabul edilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuş, ancak karar düzeltme talebi üzerine yapılan incelemede, aynı Dairenin 06.07.2017 tarihli ilamı ile, davalı ... yönünden verilen ret kararının, (annesi ...’a tebaen kullandığı gerekçesi ile) onanması gerekirken bozulmasına dair verilen kararın hatalı olduğu saptanarak, bozma kararının davalı ... yönünden ortadan kaldırılmasına ve Mahkeme kararının bu yönden onamasına karar verilmiştir. Bu durumda, davalı ... hakkındaki ret kararının, bu ilamla kesinleştiği açıktır. Bu husus, düşünülmeden, Mahkemece, davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmesi yanlış olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.