1. Hukuk Dairesi 2015/7616 E. , 2018/1164 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; tebligat gideri karşılanmadığından duruşma istemi reddedilerek dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 27016 ada 8 parsel sayılı taşınmazda bulunan 7 nolu bağımsız bölümün satılması amacıyla dava dışı ...’a vekaletname verdiğini, vekilin borca batık olduğunu, davalının abisi olan dava dışı ...’a da borcunun bulunduğunu ve borçlarına mahsuben taşınmazı davalıya temlik ettiğini, tarafların işbirliği içinde taşınmazı edindiklerini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir..
Davalı, taşınmazın değeri mukabilinde alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Çekişme konusu bağımsız bölüm davacıya aitken, davacının 04.12.2012 tarihinde 8 parsel sayılı taşınmazda bulunan 7 nolu bağımsız bölümün satılması için dava dışı ...’u vekil tayin ettiği, vekilin taşınmazı 13.12.2012 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, davacının vekili ... ile davalı avukatı arasında 13.12.2012 tarihli taşınmaz bedeli 210.000 TL olacak şekilde banka ipoteği olan 55.400 TL nin davalıya geçeceği, vekil ...’un davalının ağabeysi ...’a ... .İcra Müdürlüğü’nün 2012/113406E sayılı dosyasında mevcut 80.000 TL’lik borcundan ibra edileceği ve bu miktarın satış bedelinden düşüleceği, yine ... .İcra Müdürlüğü 2012/14252E sayılı dosyasında da borçlu olan vekil ...’un borcunun tahsil edilmiş sayılacağı ve bu miktarın da taşınmazın satış bedelinden düşüleceği, geriye kalan bedelin 9.000 TL ‘sinin ...’a gönderildiği 45,600 TL’sinin de satış esnasında verileceği içerikli belgenin düzenlendiği, davacının satıştan sonra 21.12.2012 tarihinde vekilini azlettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; davacının dava dışı vekil ...’tan borç para istediği, davalının ağabeysi olan Av. ...’in ...’tan alacaklı olduğu, ...’un da davacıdan vekaletname alarak taşınmazı davalıya satış suretiyle temlik ettiği, ancak karşılığında alınacak satış bedelini davacıya vermeyip Av. ...’e olan şahsi borçları için kullandığı dolayısıyla ağabeysinden dolayı vekil ile davalının el ve işbirliği içinde davacıyı zararlandırdıkları sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.