20. Hukuk Dairesi 2015/15927 E. , 2017/231 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalılardan Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 10/12/2007 tarihli dilekçe ile müvekkilinin... mahallesi 586 ada 1110 parsel sayılı 300 m² yüzölçümlü arsa niteliğindeki taşınmazı 15.05.2003 tarihinde satın aldığını, 88.500.-TL arsa malikine, 1.044,30.-TL emlakçıya ödemede bulunduğunu, ancak satış işleminde kullanılan vekaletnamenin sahte nüfus cüzdanı kullanılarak düzenlenmiş olması nedeniyle ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/524 E. - 2006/350 K. sayılı ilamıyla tapu kaydının iptaline ve önceki malik adına tesciline karar verildiğini, anılan kararın 13.12.2006 tarihinde kesinleştiğini, tapu kaydının iptal edilmesi sebebiyle zararın oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutup 250.000.-TL tazminatın 13.12.2006 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; noter ... aleyhine açılan davanın reddine, muhtar ... ile Hazineye ilişkin davanın kısmen kabulüne, davacı tarafından ödenen 88.500.-TL satış bedeli ile 1.044,30.-TL emlakçı ücreti olmak üzere toplam 89.544,30.-TL tazminatın davalılar Hazine ve..."den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün davacı vekili, davalılardan Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından temyizleri üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 26.12.2013 tarih 2013/19258 E. - 2013/24235 K. sayılı ilamıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle “Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre davalı ... hakkındaki davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, 4721 sayılı TMK"nın 38. ve 1007. maddelerinde düzenlenen sorumluluğun kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, muhtar, nüfus, tapu müdürü veya memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmasının yeterli olduğu, bu nedenle uğranılan zarar nedeniyle memura karşı dava açılamayıp, Devlete karşı dava açılabileceği, kusurun varlığı halinde Devletin memuruna rücu edeceği, dava konusu edilen olayda; tapudaki işlemin dayanağını oluşturan nüfus cüzdanı ve vekaletnamenin sahtecilik yolu ile elde edildiği ve tescilin de yolsuz olarak gerçekleştiğinin kesinleşen mahkeme kararları ile sabit olduğu, davacının zararının kaynağının da; başından beri birleşen tüm işlemlerle birlikte sağlanan yolsuz tescil olduğu, davacının kasıtlı ya da kusurlu eylemleriyle, bu zararın gerçekleşmesine neden olduğuna ilişkin dosyada herhangi bir belirleme bulunmadığı, bu sebeple davacının sahte kimlik ve vekaletnameye dayalı olarak satın aldığı taşınmazların, sonradan
yolsuz tescil nedeniyle tapu kayıtlarının iptal edilerek gerçek maliki adına tescil edilmesi nedeniyle uğradığı zararın sadece sahte kimlik ve vekaletname düzenlenmesi ile değil, bu sahte vekaletnamenin tapuda yapılan tescil işlemine dayanak olarak alınmasıyla ortaya çıktığından davacının zararı ile tapuda yapılan işlem arasında uygun illiyet bağının kesildiğinden söz edilemeyeceği, davacının zararının tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklandığı, Devletin sorumluluğuna ilişkin uygun illiyet bağı ve TMK"nın 1007. maddesi uyarınca kusursuz sorumluluk ilkelerine dayanak olarak zararın tazminine ilişkin koşullar oluştuğundan, Hazine hakkında kabul kararı verilip, devletin memuru olan mahalle muhtarı yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı, davacının zararının tespiti amacıyla yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi kurulu raporununda yetersiz olduğu, tapusu iptal edilen dava konusu taşınmaz arsa vasfında olduğundan, değerinin, dava tarihten önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması gerektiği, bu sebeple taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, gerektiğinde resen emsal celbi yoluna gidilerek, bu emsallere göre taşınmaza değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak, denetime imkan veren bilimsel verileri içeren rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi, hüküm altına alınan alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği, kabule göre de; taşınmazın mahkemece belirlenen bedeline emlakçıya ödenen miktar adı altında ilave yapılarak fazlaya hükmedildiği..." belirtilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne, 90.000.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikle davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, davalılardan ... hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalılardan Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının hatalı tutulması sebebiyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece bozma kararına uyulmakla birlikte gerekleri yerine getirilmemiştir. Davacı vekili 08.05.2014 tarihli dilekçe ile dava tarihinden öncesinde satışı yapılan taşınmazlara ilişkin emsaller sunduğu halde hükme dayanak yapılan bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda; dava dosyasında emsal olarak herhangi bir belgeye rastlanmadığından emsal karşılaştırması yapılamadığı, ... Belediyesinin 19.06.2012 tarihli encümen kararına istinaden 300 m2 yüzölçümlü çekişmeli taşınmazın 23,55 m2 sinin yola gittiği, geriye 276,45 m2 kaldığı, 08.08.2012 tarihli yevmiye ile (1101 parsel ile) birleşerek 558,95 m2 yüzölçümlü 586 ada 1118 parselin oluştuğu, taraflarınca yapılan araştırmalar sonucunda aynı mevkii ve büyüklükteki emsallerine göre 276,54m2 yüzölçümlü çekişmeli arsanın dava tarihi itibariyle değerinin 90.000.-TL olduğu belirtilmiştir. Davacı vekilinin rapora itiraz etmeleri üzerine aynı bilirkişiler tarafından düzenlenen ek raporda ise emsallerin tapu değerlerine göre kök raporda belirtilen değerde değişiklik yapılması kanaatinde olmadıklarını belirtmişlerdir. Diğer taraftan davacı 586 ada 1110 parsel sayılı 300 m² yüzölçümlü arsa niteliğindeki taşınmazı 15.05.2003 tarihinde satın aldığı, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/524 E. - 2006/350 K. sayılı ilâmıyla tapu kaydının iptaline ve önceki malik adına tesciline karar verildiği, anılan kararın 13.12.2006 tarihinde kesinleştiği, böylelikle davacının çekişmeli taşınmazın mülkiyetini kaybetmesinden sonra ... Belediyesinin 19.06.2012 tarihli encümen kararına istinaden 23,55m2 yüzölçümlü kesimi yola terk edildiği halde bilirkişiler tarafından 300 m2 yerine 276,45m2 üzerinden tazminatın belirlenmesi de isabetsizdir.
Bu durumda somut olayda davaya konu taşınmazın değerinin yöntemine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
Davacının zararı, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/524 E. - 2006/350 K. sayılı kararının kesinleştiği tarihte oluştuğundan bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekmektedir.Ancak hükmüne uyulan bozma kararında dava tarihinin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerektiği belirtilmiş olup bozma ilamına uyulmakla davacı taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur.
Bu nedenle, mahkemece arsa niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, emsal satışların değerlendirme (dava) tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması,emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar parseli olmadığının belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; Hazine harçtan muaf olduğu halde 6.120,20.-TL nisbi karar ve ilam harcının Hazineden tahsiline yönünde hüküm kurulması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalılardan Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine19.01.2017 günü oybirliğiyle karar verildi.