14. Hukuk Dairesi 2017/2122 E. , 2018/583 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.02.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve kadastro parsellerinin ihyası suretiyle tescil talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 23.09.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 23.01.2018 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenin sözlü açıklaması dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Dava, imar uygulamasının iptali nedeniyle kadastral parsellerin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı; kayden maliki olduğu 1443 ve 1445 parsel sayılı taşınmazların imar uygulamasına tabi tutularak 3314 Ada 1, 2, 3, 4. ve 3316 ada 1,2,3 ve 4 sayılı imar parsellerine dönüştüklerini, ancak anılan şuyulandırma işleminin Bursa 1. İdare Mahkemesinin 26.12.1991 tarih 1988/1496 Esas 1991/814 Karar sayılı ilamı ile iptal edildiğini ileri sürerek; tapu iptali ile kadastral parsellerinin ihyası suretiyle adına tescil istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen ilk kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesi"nin 02.05.2013 tarih ve 869-6676 sayılı ilamıyla"...somut olayda dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede ikinci bir imar uygulamasının yapıldığı, imarın iptali isteğinin reddine karar verildiği, ancak sicil kayıtlarına henüz ikinci imarın yansıtılamadığı görülmektedir. O halde, varlığını devam ettiren 01.11.2001 tarih, 138 sayılı imar planının geçerli ve ayakta olduğu gözetilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Kabule göre de, imar uygulamasının iptal edildiği, sicilin dayanaksız hale geldiği, gözetilerek kadastral hak durumu dikkate alınarak tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekirken yolsuz hale gelen imar parselleri üzerinden kabul kararı verilmesi doğru olmadığı gibi, kamusal bir uygulama olan ve kişilerin iradesi dışında gerçekleştirilen imar işlemine karşı açılan davalarda kabul kararı verilmesi halinde, imar parsel maliklerine harç, yargılama masrafı ve avukatlık ücreti yüklenemeyeceği halde davalıların anılan yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaları da isabetsizdir..." şeklindeki gerekçeyle bozulması üzerine, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
O halde; imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Öte yandan; kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği gözetildiğinde; ihyası istenilen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır.
Somut olayda; davacının kayden maliki olduğu 1443 ve 1445 parsel sayılı taşınmazlarda ... Belediyesi tarafından 29.03.1988 tarih ve 982 sayılı Encümen kararıyla imar uygulaması yapılarak 1443 sayılı kadastral parselden 3315 ada 3, 3316 ada 2 ve 3417 ada 1 sayılı imar parsellerinin ve 1445 sayılı kadastral parselden ise 3315 ada 2,3,4 ve 3417 ada 1 sayılı imar parsellerinin oluşturulduğu; ancak anılan bu şuyulandırma işlemine ilişkin Belediye Encümen kararının Bursa 1. İdare Mahkemesinin 26.12.1991 tarih ve 1988/1496 esas, 1991/814 karar sayılı ilamı ile iptal edildiği ve kararın derecattan geçmek suretiyle 23.08.1993 tarihinde kesinleştiği, bu ilamla ayrıca parselasyon işleminin dayanağı olan imar planının da iptal edildiği, bu nedenle ... Belediye Meclisi tarafından 01.11.2001 tarih ve 138 sayılı kararıyla 1/5000 ölçekli Nazım imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planının onaylanması yönünde karar alındığı, anılan bu karar ile buna bağlı olarak hazırlanan parselasyon planının iptali isteğiyle dava açılmış ise de, Bursa 1. İdare Mahkemesi"nin 24.11.2005 tarih ve 2004/754 esas, 2005/1670 karar sayılı kararıyla "yeni bir parselasyon planı yapılmadığı, ortada hukuken geçerli ve iptal davasına konu olacak bir parselasyon planı bulunmadığı" gerekçesiyle davanın parselasyon planına yönelik kısmının incelenmeksizin reddine, imar planının iptaline dair verilen kararın Danıştay tarafından bozulmasından sonra süregelen yargılama sonucunda da ... İdare Mahkemesi"nin 29.01.2008 tarih ve 2007/553 esas, 2008/307 karar sayılı ilamıyla "parselasyon işlemine ilişkin kısmın incelenmeksizin reddine" dair olan hüküm fıkrasının kesinleştiği belirtilerek, imar planının iptali istemine ilişkin davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği ve bu kararın da deracattan geçmek suretiyle 02.04.2012 tarihinde kesinleştiği; ... Belediyesi tarafından 03.04.2012 tarih ve 664 sayılı "kadastral parsellere dönüş yapılabilmesi için 4734 Sayılı Kamu ihale Kanununa göre ihale yapılması" yönünde karar alındığı, ancak çekişmeye konu 15.09.1988 tarihinde tescil edilen imar parsellerinin sicil kayıtlarının halen açık olduğu ve kayden geri dönüşümlerinin (kadastral parsellere ihyalarının) veya yeni bir imar düzenlemesinin yapılmadığı anlaşılmaktadır.
O halde; dava konsu imar parsellerinin dayanağı olan imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiği ve bu hükmün kesinleştiği, böylece imar sicil kayıtlarının dayanaksız kalarak yolsuz tescil durumuna düştükleri tartışmasızdır. Diğer taraftan, anılan imar uygulamasından sonra Belediye Meclisi tarafından 01.11.2001 tarih ve 138 sayılı kararıyla 1/5000 ölçekli Nazım imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planı onaylanmış olup, anılan bu kararın düzenleyici işlem olduğu ve bu imar planı uyarınca yapılmış yeni bir uygulama işleminin bulunmadığı; farklı bir ifadeyle, dava konusu taşınmazların yeni bir imar düzenlemesine tabi tutulmadıkları ve mevcut durum itibariyle yolsuz tescil durumundaki imar sicil kayıtlarının iptali ile kadastral parsellerin ihyası yönünde tescile hükmedilmesi gerektiği açıktır.
Öte yandan; 3194 Sayılı İmar Kanunu düzenlemeleri kamu düzenine ilişkin bulunduğundan kazanılmış hak olgusundan sözedilemez.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle yerinde harita mühendisi sıfatını haiz bilirkişi aracılığıyla keşif yapılarak, dava konusu ihyası talep edilen 1443 ve 1445 parsel sayılı taşınmazların kadastral sınırları üzerinde oluşturulan alanların (-ki, dosyada mevcut krokilerden dava dışı 3318 ada 13 sayılı imar parselinin de 1443 sayılı kadastral parsel kapsamında kaldığı izlenimi edinilmekte olup- yol, imar parselleri, vb.) belirlenmesi, dava konusu imar parselleri yanında başka imar parsellerinin de 1443 ve 1445 sayılı kadastral parsellerin kapsamlarında kaldığının anlaşılması halinde malikleri hakkında kadastral parselin ihyası davası açmak üzere davacıya süre verilmesi, açıldığı takdirde eldeki davayla birleştirilmesi, gerekirse eldeki davanın niteliği gereği iptal edilen idari işlemi yapan Belediyeye de husumetin yöneltilebileceğinin düşünülmesi, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1630 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
23.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.