Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/5303
Karar No: 2020/1262

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2019/5303 Esas 2020/1262 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2019/5303 E.  ,  2020/1262 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili ... tarafından istenilmekle tayin olunan 10/03/2020 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı Hazine vekili Av. ... ile davacılar ... ve arkadaşları vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anılaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili 17/10/2014 havale tarihli dilekçesi ile; müvekkillerinin ... köyü, 89 parsel sayılı taşınmazı 10/04/2006 tarihli ihale ile ... Mal Müdürlüğünden 152.500,00.-TL ihale bedeli ödenerek satın aldığını, 29/04/2008 tarihinde taşınmazın 1/5 pay oranında davacılar adına tapuya tescil edildiğini, 29/01/2010 tarihinde taşınmazın tapu kaydına 2. derece arkeolojik sit alanı olduğuna dair şerh düşüldüğünü, ancak daha sonra arkeolojik açıdan 1. derece sit alanı statüsünde olacağının kabul edildiğini, müvekkillerinin gemi inşa mühendisi olup dava konusu taşınmazı ileride mesleki faaliyetlerinde kullanmak üzere birlikte satın aldıklarını, sit alanı olması nedeniyle parselde ilan edilen inşaat yasağı uyarınca müvekkillerinin taşınmazda tasarrufta bulunamadıklarını, davalı idarenin sit alanında kalan taşınmazı 2863 sayılı Kanunun 13. maddesinde düzenlenen devir ve temlik yasağına rağmen ihaleye çıkarıp sattığını, devir yasağına rağmen satılmış olan bu taşınmaz yönünden müvekkilleri adına mevcut tapu kaydının yolsuz tescil durumunda olduğunu, zararın oluştuğunu, davalı Hazinenin TMK’nın 1007. maddesi ve TBK’nın 227/1. maddesi uyarınca sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00.-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazineden tahsiline ve taşınmazın tapu kaydının iptal edilip Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Daha sonra 10/06/2015 tarihli ıslah dilekçesiyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup toplam 3.710.040.-TL tazminat istemiştir.
    Davalı Hazine vekili; davanın idari yargıda açılması gerektiğini, taşınmazın arkeolojik sit alanı olduğuna dair şerhin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından konulduğunu, davanın Hazine yöneltilemeyeceğini, davacıların taşınmazın kamulaştırılması ya da başka bir taşınmazla takası yolunda Kültür ve Turizm Bakanlığına müracaatları bulunmadığını, taşınmazın satıldığı tarihte beyanlar hanesinde şerh olmadığını, Hazinenin sorumluluğu bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; davaya konu olan taşınmazın ... Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü tarafından 23/11/2011 tarih 15 sayılı karar ile sınırları düzeltilen ... köyü, Helenopolis kalıntıları ikinci derece arkeolojik sit alanı sınırları içerisine alındığı, tapu kaydına bu konuda şerh düşüldüğü, bu şerh nedeniyle tapu kayıt malikinin taşınmazını dilediği gibi
    tasarruf edemediği, tapu kayıt malikinin zarara uğradığı, satın alınan tarih itibariyle tapu kaydında sit alanı olduğuna dair şerh bulunmadığı, davacının satın almasından sonra tapu kayıtlarındaki hatanın ortaya çıkmış olması nedeniyle bundan doğan zarardan Medeni Kanunun 1007. maddesi uyarınca Devletin sorumlu olacağı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasanın mülkiyet hakkını koruyan maddeleri gereğince mülkiyet hakkında sınırlama yapılamayacağı, tapu kaydı üzerideki takyidatlar nedeniyle, Yargıtay"ın yerleşmiş içtihatları da gözönünde tutularak davacı tarafın maddi tazminata ilişkin talebinin bilirkişi raporuna göre ibraz edilen ıslah dilekçesi de gözönüne alınarak kabulüne karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 3.710.040,00.-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14/02/2019 gün ve 2018/5108-2019/1002 E.K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan bozma ilamında: "Dosya içeriği ve toplanan belgelerden; 1955 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında ... köyü 89 parsel sayılı 7190 m² yüzölçümündeki taşınmazın Temmuz 1306 tarih 4, 5, 6 ve 7 sıra numaralı tapu kayıtları uygulanarak tapular muhacirler adına kayıtlı ise de 50 yıl önce taşınmazı terk ettikleri belirtilip tarla niteliği ile Hazine adına tespit edildiği, İsa Kartal ve Hüseyin Altınok tarafından açılan davanın ... Arazi Kadastro Mahkemesinin 1956/446 E. - 1959/27 K. sayılı ilamıyla reddedilerek tespit gibi tescile karar verildiği, 01.04.1959 tarihinde tarla niteliği ile Hazine adına tescil edildiği, 10.04.2006 tarihli ihale ile davacılara 152.500,00.-TL bedelle satıldığı, 29/04/2008 tarih 1510 yevmiye nolu resmi senet ile davacılar adına sicil kaydının oluştuğu, 29.01.2010 tarihinde tapunun beyanlar hanesine “2. derece arkeolojik sit alanı” şerhinin konulduğu, çekişmeli 89 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu alanın Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 28.07.2005 tarih ve 799 sayılı kararıyla III. Derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edildiği, yine aynı kurulun 08.10.2005 gün 1006 sayılı karar ile sit sınırlarının kesinleştirildiği, daha sonra Kocaeli Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 15.07.2009 tarih ve 966 sayılı kararıyla II. Derece arkeolojik sit olarak tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Yerel mahkemece; davaya konu olan taşınmazın ... Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü tarafından 23/11/2011 tarih 15 sayılı karar ile sınırları düzeltilen ... köyü, Helenopolis kalıntıları ikinci derece arkeolojik sit alanı sınırları içerisine alındığı, tapu kaydına bu konuda şerh düşüldüğü, bu şerh nedeniyle tapu kayıt malikinin taşınmazını dilediği gibi tasarruf edemediği, tapu kayıt malikinin zarara uğradığı, satın alınan tarih itibariyle tapu kaydında sit alanı olduğuna dair şerh bulunmadığı, davacının satın almasından sonra tapu kayıtlarındaki hatanın ortaya çıkmış olması nedeniyle bundan doğan zarardan Medeni Kanun 1007. maddesi uyarınca Devletin sorumlu olacağı gerekçesiyle davanın kabulü ile tazminata ve tapunun iptaline karar verilmişse de dava konusu uyuşmazlık sebebinin ... Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu"nun 2863 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde gerçekleştirdiği tek taraflı idari nitelikteki bir tasarrufuyla ilgili olması, sit sınırlarının ve derecelerinin Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun tek taraflı idari tasarrufuyla değiştirilebilmesi, taşınmazın sit alanı olarak ilan edilmesinin Anayasanın mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlanabileceğini düzenleyen 35. maddesi uyarınca 2863 sayılı Kanundan kaynaklanan bir durum olması, idarenin eyleminin mülkiyet hakkını ortadan kaldıran bir işlem niteliğinde bulunmaması karşısında somut olayda Hazinenin Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi uyarınca sorumlu olduğundan bahsedilemez. Bu nedenle mahkemece, Hazinenin, Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi uyarınca sorumlu olduğu kabul edilerek tazminata ve tapunun iptaline karar verilmesi isabetsizdir.
    Dava konusu taşınmaz, ... Mal Müdürlüğü tarafından 10.04.2016 günü yapılan ihale ile davacılara satılmış, ihale bedelinin taksitlerinin ödenmesi üzerine de 29.04.2008 tarihinde davacılar adına tapuya tescil edilmiştir. Yani Hazine, dava konusu taşınmazın satıcısıdır ve davacılar vekili dava dilekçesinde açıkça Hazinenin TMK’nın 1007. maddesine ve
    TBK’nın taşınmaz mal satışına ilişkin hükümlerine göre sorumluluğuna dayanmıştır. Bu durumda mahkemece, Hazinenin satıcı olması nedeniyle zapta karşı tekeffül hükümlerine göre sorumluluğunun değerlendirilmesi gerekirken bu değerlendirmenin yapılmamış olması doğru görülmemiş, hatalı değerlendirme ile kurulan hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    Kabule göre de, somut olayda Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi uygulanamayacağından dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesi de isabetsizdir." hususlarına değinilmiştir.
    Dosya temyiz incelemesi için Yargıtayda bulunduğu sırada, ... vekili, davacı ..."nın bu dosyadan doğan alacağının 270.000.-TL"sinin müvekkiline temlik edildiğini belirterek davaya müdahale talebinde bulunmuş, 22/7/2016 tarihli alacağın temliki sözleşmesini sunmuştur.
    Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, davanın kabulü ile, 3.710.040,00.-TL"nin dava tarihinde itibaren işleyecek olan yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara ve temlik alana ödenmesine, taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, kayıt üzerindeki takyidatların kaldırılmasına ve bedele yansıtılmasına karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş, davacılar vekili tarafından ise katılma yoluyla temyiz edilmiştir.
    Dava, tapu kaydının hatalı tutulması sebebiyle uğranılan zararın TMK’nın 1007. maddesi uyarınca ve TBK’nın 227 ve devam maddelerinde düzenlenen ayıba karşı tekeffül hükümleri uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
    Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
    Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
    Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.
    HMK"nın 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
    Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece bozma üzerine verilen kararda davacı iddiası ile davalı savunması yazılmış, gerekçe olarak aynen “ mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller, Yargıtay bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir" açıklaması yapılmıştır.
    Mahkemece davanın kabulünün gerekçesi hiçbir şekilde açıklanmamıştır. Mahkemenin kararı T.C. Anayasasının 141 ve HMK"nın 297. maddesinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımadığı gibi, gerekçesiz karar yazılması, adil yargılanma hakkının ihlali olup karar
    bu nedenle bozulmalıdır. Ayrıca mahkemece ara kararla bozma kararına uyulduğu belirtildiği halde, bozma kararında belirtilen TBK"nın ayıba karşı tefekkül hükümleri dikkate alınmadan, TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat miktarını belirleyen bilirkişi raporu yeniden hükme esas alınarak, aynı hüküm kurulmuştur.
    Yargıtayın bozma kararlarına karşı direnme hakkı yasalarımıza göre mahkemeye verilmiş olup, mahkemece bozmaya uyulduktan sonra bozma gereklerinin yerine getirilmesi zorunludur. Bu bağlamda hakim, uyduğu bozma ilamının gereğinin eksiksiz yerine getirilip getirilmediğini denetlemekle görevlidir. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğar. Mahkeme yönünden ise uyulan bozma kararında gösterilen şekilde karar vermek mükellefiyeti meydana gelir. Mahkemece bozma ilamının gereğinin yerine getirilmemiş olması da bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.540,00.-TL’nin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/03/2020 günü oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi