22. Hukuk Dairesi 2016/21930 E. , 2019/19800 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait hastanede 15.11.2010-16.03.2016 tarihleri arasında biyolog olarak çalıştığı, işyerinde tadilat yapılacağı bahanesiyle ücretli izine çıkartılıp izinde iken işten çıkartıldığı, fazla çalışması bulunduğu, ücret alacağının ödenmediği iddiası ile kıdem ve ihbar tazminatı, aylık ücret ve şua izin ücreti, fazla çalışma ücreti alacaklarının tahsili istemiyle açıldı. hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davada hukuki dinlenilme haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığı hususu uyuşmazlık konusudur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasa"nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur.
Somut uyuşmazlıkta, davalı şirketin işyerinden taşındığı bilindiği halde TK 35. maddeye göre usulsüz tebligat yapılarak savunma haklarının kısıtlandığı iddia edilmiş ise de dosya içeriğine göre dava dilekçesi davalının Bağlarbaşı Mah SAMSUN Bulvarı 824 Sok no:27 Merkez Kırıkkale adresine yapılamamış, posta memuru davalı şirketin ticaret sicilde değişen son adresi olan Çankaya adresine tebliğ için sevk edilmiş, sevk edilen adrese 05/04/2016 tarihinde birlikte çalışan Songül Yumuşakdemir isimli kişiye usulüne uygun tebliğ edilmiş olup dava dilekçesinin tebliğinde usulsüzlük bulunmamaktadır. Ancak tensip zabtında duruşma günü belirlenmediği halde duruşma günü ayrıca belirlenip taraflara tebliğ edilmeden ön inceleme duruşmasının yapıldığı, ayrıca ıslah dilekçesinin davalı şirketin önceki adresine Tebligat Kanunun 35.maddesine göre tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Ön inceleme duruşma günü tebliğ edilmeksizin duruşma yapılması, ayrıca davalı şirketin tescilli adresinin değiştiği bilindiği halde ıslah dilekçesinin davalı şirketin önceki adresine Tebligat Kanunun 35.maddesine göre tebliğinin yapılması savunma hakkının kısıtlanması mahiyetinde olup bozma nedenidir.
3-Taraflar arasında davacının fazla çalışma ücret alacağına hak kazanıp kazanmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
Somut olayda, tanık beyanlarına göre davacının 30.06.2013 tarihine kadar 24 saat çalışma 48 saat dinlenme şeklinde çalışmaya göre bir hafta 2 gün bir hafta 3 gün çalışması nedeni ile ortalama haftalık 7,5 saat fazla çalışma yaptığı, sonrası için ise 24 saat çalışma 24 saat dinlenme şeklinde çalışmaya göre bir hafta 3 gün bir hafta 4 gün çalışması nedeni ile ortalama haftalık 10,5 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek hesaplama yapılması isabetli ise de, davalı tarafından dosyaya sunulan 2013/12-2016/3. aylar arası dönem bordroların incelenmesinde, bir kısım bordroların imzalı, bir kısmının imzasız olduğu, bordroların büyük çoğunluğunda fazla çalışma ücreti tahakkuk ettirildiği, davacının ihtirazi kaydının bulunmadığı anlaşıldığından, anılan ilkeler uyarınca imzalı bordrolarda fazla çalışma ücreti tahakkuk ettirilen dönemler dışlanarak, imzasız bordrolarda tahakkuk ettirilerek ödenen fazla çalışma ücretleri mahsup edilmek suretiyle hesaplama yapılıp bir karar verilmesi gerekir iken bordrolar dikkate alınmaksızın verilen karar hatalı olmuştur.
4-Taraflar arasında davacının ücret farkı alacağının bulunup bulunmadığı hususunda uyuşmazlık vardır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı öncesinde maaşların her ayın biri ile beşi arası bankaya yatırılırken ING Bank hesabına her ayın onbeşi ile yirmisi arası ödeme yapılmaya başlanarak arada 15 günlük ücret kaybı oluştuğunu iddia etmiş, mahkemece de bu ücret farkı hüküm altına alınmış ise de, dosyaya kazandırılan banka hesap dökümlerinin incelenmesinde, davacının ücretinin 2012 yılı Eylül ayına kadar her ayın biri ile beşi arasında ödenir iken 2012 yılı Ekim ayından itibaren her ayın onbeşi ile yirmisi arasında ödendiği, ancak 2012/Eylül ayında bir önceki ay ücreti olarak ödenen Ağustos ayı ücreti ile 2012/Ekim ayında ödenen bir önceki ay ücreti olarak ödenen Eylül ayı ücretinin aynı miktarda ve tam olarak ödendiği, ödemelerin bir önceki ayın tamamı için bir sonraki ay yapılan ödemeler olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ödeme gününün değiştirilmesi nedeniyle ödenmeyen yada eksik ödenen ücretin söz konusu olmadığı anlaşıldığından ücret farkı alacağı talebinin reddi gerekir iken kabulü isabetli olmamıştır.
Mahkemece belirtilen hususlar gözetilmeden verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 23.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.