11. Hukuk Dairesi 2019/532 E. , 2019/7539 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 09/02/2017 tarih ve 2014/868 E- 2017/134 K. sayılı kararın Asıl ve Birleşen davada davacı vekili ile katılma yoluyla Asıl ve Birleşen Davada davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi"nce verilen 22/11/2018 tarih ve 2018/250 E- 2018/1464 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi Asıl ve Birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl ve birleşen dosya davacısı, asıl dosyada davalının 20/10/2010 ve 20/11/2010 vadeli senetlerde borçlu vasfında olup, senetlerin müvekkiline ciro edilerek verildiğini, senetlerle ilgili Ankara 28.İcra Müdürlüğü’nün 2011/36 E. sayılı dosyasından başlatılan takibin senetlerde protesto işlemi olmaması sebebi ile Ankara 7. İcra Mahkemesinin 2011/198 E.-2011/347 K. Sayılı kararı ile iptal edildiğini, bu kez senetlerle ilgili İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2011/10929 E. sayılı dosyasından ilamsız takip başlattıklarını, davalı tarafından takibe itiraz edildiğinden takibin durdurulduğunu, davalı tarafından Ankara 28. İcra Müdürlüğünün 2011/36 E. sayılı dosyasına 106.706,53 TL para yatırıldığını, davalının müvekkiline 30.000,00 TL borçlu olduğunu ileri sürerek, senet miktarı toplamı olan 30.000,00 TL nin vade tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsilini istemiş, birleşen dosyada İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2011/10928 E. sayılı dosyasından davalı hakkında başlatılan takibe davalının itiraz ettiğini, takibin durdurulduğunu, itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2011/10928 E. sayılı dosyasına davalının yaptığı itirazın iptali ile davalının haksız itiraz sebebi ile % 40 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiş, 22/10/2013 tarihli davayı ıslah sebebiyle yeni dava dilekçesinde ise, davalı ve dava dışı arkadaşının müvekkilinin müteahhit olması sebebi ile proje getirdiklerini, projenin müvekkili tarafından yapılmasını istediklerini, müvekkilinden Amerikan bankalarından para geleceğini bildirip borç para istediklerini, davalı şahıs ve arkadaşının müvekkilinde aşırı güven sağladıktan sonra borç paranın davalı ve arkadaşına teslim edildiğini, bu konuda ayrıca İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/234 E. ve İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/284 E. sayılı dosyalarından davalar bulunduğunu, hiç kimsenin borçlu olmadığı bir senedin altına imza atmayacağını ileri sürerek, asıl ve birleşen dosyanın alacak davası olarak görülmesini, 140.000,00 TL alacağın toplam 9 adet senedin vade tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını, senetlerde müvekkilinin lehtar ciranta olarak yer aldığını, müvekkiline karşı bonoya dayalı müracaat hakkının düştüğünü, davacının senetlerde son hamil konumunda olması sebebiyle taraflar arasında temel ilişkinin varlığından bahsedilemeyeceğini, bu nedenle 6098 sayılı TTK 778/d maddesi yollaması ile bonolarda uygulanması gereken 732/3 maddesine göre sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak da müvekkiline başvurulamayacağını, davacının takiplerinde haksız ve kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddi ile davacının % 40’dan az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiş, davacının ıslah sebebiyle yeni cevap dilekçesi ile ilgili 14/11/2013 tarihli dilekçesinde, davacının senetleri protesto etmediğinden müvekkiline karşı başvuru hakkının olmadığını, davacının müvekkili ve arkadaşına borç para verdiği iddiasının soyut bir söylemden ibaret olduğunu, aradaki temel ilişkiyi gösteren bir para alış verişinin olmadığını, bir kısım senetlerin protesto çekilmiş olması sebebiyle müvekkilince ödenmesinin protesto çekilmeyen senetlerdeki borcun kabulü anlamına gelmeyeceğini, davacının kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu bonolar yönünden hamilin lehtara ve diğer cirantalara karşı müracaat hakkını yitirilmemesi için zorunlu olan protesto prosedürünün yerine getirilmediği, bu durumun davacı tarafça da ikrar edildiği, bir kısım dava dışı bonoların ödenmiş olmasının davacının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı, yine zan üzerinden değerlendirme yapan bilirkişi heyet raporunun kanunun amir hükümleri karşısında hükme esas alınamayacağı, asıl ve birleşen dosya yönünden lehtar ciranta olan davalıya müracaat hakkını yitiren davacının ispat yükü altında olduğu, alacağını yazılı delille ispat etmesinin zorunlu olduğu gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, asıl ve birleşen dosya davacısı vekili ile katılma yolu ile asıl ve birleşen dava davalısı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, asıl ve birleşen davaya konu bonolarla ilgili ödememe protestosu düzenlenmediğinden davacının davalı cirantaya karşı başvuru hakkını kaybettiği, bonolarda davacı hamil ve davalı lehdar-ciranta olup aralarında dava dışı başka bir ciranta bulunduğundan davacının davalıdan aralarında temel ilişki bulunduğu iddiasıyla alacak talebinde bulunmasının mümkün olmadığı, davacı vekilinin yasal hakkını kullanarak birleşen davayı tam ıslahla alacak davasına dönüştürdüğü, bu nedenle davalı vekilinin ıslahın tazminattan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak yapıldığı ve dikkate alınmaması gerektiği yönündeki istinaf nedeninin yerinde görülmediği gerekçesi ile davacı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik, davalı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, asıl ve birleşen dosya davacısı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, Asıl ve Birleşen davada davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,10 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 26/11/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.