Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/10-1618
Karar No: 2013/821
Karar Tarihi: 12.06.2012

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/10-1618 Esas 2013/821 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/10-1618 E.  ,  2013/821 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Ankara 9. İş Mahkemesi
    TARİHİ : 11/09/2012
    NUMARASI : 2012/940-2012/686

    Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali, tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 9. İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 15.12.2011 gün ve 2011/213 E., 2011/1472 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 09.07.2012 gün ve 2012/3459 E., 2012/13581 K. sayılı ilamı ile;
    “…Dava, sigortalılık başlangıç tarihinin, yurtdışında çalışmağa başlanılan 13.09.1988 olduğunun tespiti ile, yurtiçi çalışması ve sigortalılık tescili bulunmayan davacının, 3201 sayılı Yasa kapsamında yaptığı borçlanma süresinin ve aylık tahsisi işlemlerinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-a kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin tespiti istemlerine ilişkindir.
    Mahkeme, davacının ilk sigortalılık başlangıcının Alman R..Sigortasına giriş tarihi olan 13.09.1988 olduğunun tespitine ve 3201 sayılı Yasa kapsamında yapılan borçlanma ile, aylık tahsis işlemlerinin başlangıçtan itibaren tüm sonuçlarıyla 5510 sayılı Yasanın 4/I-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin tespitine karar vererek, davayı kabul etmiştir.
    1-Sigortalılık başlangıç tarihinin, yurtdışında çalışmağa başlanılan 13.09.1988 olduğunun tespitine dair mahkeme kabulü; Türk - Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29/4.maddesi, keza yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde olacağını ve uygulama önceliği bulunduğunu düzenleyen T.C Anayasa’nın 90.madde hükümleri uyarınca yerindedir.
    2- 3201 sayılı Yasa kapsamında yapılan borçlanma ile, yaşlılık aylığı tahsis işlemlerinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine yönelik mahkeme kabulüne gelince;
    Yurtiçi çalışması bulunmayan davacı, 26.03.2010 ve 13.10.2010 günlü borçlanma başvurularıyla, Almanya’da geçen 13.09.1988-12.09.2008 tarihleri arası çalışmalarından, 7.200 günlük hizmetini 3201 sayılı yasayla ve 4/I-b kapsamında borçlanmıştır. Öte yandan, davacıya ait sicil dosyasında tahsis başvuru dilekçesi görünmediği gibi, bir aylık bağlama işlemi de bulunmamaktadır.
    Davada uyuşmazlık, yurtiçi çalışması ve sigortalılık kaydı bulunmayan, 13.09.1988 tarihinden itibaren Almanya’da hizmet aktine dayalı olarak çalışan ve Almanya’da geçen çalışma sürelerini 3201 sayılı Yasaya göre ve 5510 sayılı Yasanın 4/I-b kapsamında borçlanan davacının; 3201 sayılı Yasa kapsamındaki borçlanma süresinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-a maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine ilişkindir.
    Uyuşmazlık tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Yasanın 79.maddesiyle değişik 3201 sayılı Yasının 3.maddesi “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.
    Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır.”hükmünü içerirken;
    Yine aynı Yasayla 3201 sayılı Yasanın 5.maddesine 4.fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” Hükmü getirilmiştir.
    Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3.maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir. 
    Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği haiz bulunmaktadır.
    Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinde, Türk sigortasına girişden önce, Alman rant sigortasına girilmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına giriş tarihinin, Türk Sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceği yönünde açık hüküm bulunurken; söz konusu Uluslararası sözleşmede, yurtdışında geçirilen çalışma sürelerinin, akit ülke mevzuatına göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi aşamasında, hangi sigortalılık niteliğine göre borçlanılabileceği konusunda açık ve özel bir düzenleme yer almamaktadır.
    O halde davacının, 3201 sayılı Yasa kapsamındaki borçlanma üzerine yapılan sigortalılık tescilinin ve anılan borçlanma süresinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-b maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup; aksini öngören mahkeme kabulü yerinde değildir.
     Öte yandan; davacıya ait sicil dosyasında ve dosya içeriğinde bir tahsis başvuru dilekçesi veya aylık bağlama işlemi görünmemekle birlikte; davanın,   yaşlılık aylığı bağlanması istemini de içerip içermediği konusunda davacı beyanına başvurularak konu açıklığa kavuşturulmalı; tahsis isteminin bulunması halinde, tahsis talep dilekçesinin varlığı usulünce araştırılmalı, bulunamaması halinde, tahsis isteminin dava ile uyuşmazlığa getirildiği dikkate alınarak, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde yeniden yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucuna göre karar verilmelidir.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili
       
    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, sigortalılık başlangıç tarihinin, yurtdışında çalışmağa başlanılan tarih olduğunun ve yurtiçi çalışması bulunmayan davacının, 3201 sayılı Kanun kapsamında yaptığı borçlanma süresinin 5510 sayılı Kanun’un 4/I-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin tespiti istemlerine ilişkindir.
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 12.04.2010 ve 01.10.2010 tarihli dilekçeleri ile yurtdışında geçen çalışma süresini 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanma talebinde bulunduğu ve borçlanma bedelini ödediğini, Kurumun borçlanma işlemini 5510 sayılı Kanun’un 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirdiğini, ancak Türk-Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 9/4 maddesi uyarınca, ilk olarak Alman sigortasına girmiş olan kişinin bu giriş tarihinin Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edildiğini, hizmet başlangıcı kavramının 506 sayılı Kanun ile ilgili olduğunu, 1479 ve 5434 sayılı Kanunların ise hizmet süreleri dikkate alınarak belirlemeler yaptığını, anılan sözleşme ile sigortalılık başlangıcı tespit edilmekle aynı zamanda kişinin ilk hizmet başlangıç tarihi itibariyle hangi sosyal güvenlik kuruluşu kapsamında olacağının da ortaya konulduğunu, bu durumda kişinin Almanya’daki sigortalılık başlangıç tarihi Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edildiğinde, bu kişi sonradan başka bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmadıysa SSK kapsamındaki statüsünün devam edeceğini, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kurumu ile ilişkisi olmayanların borçlanacakları Kurum (ev hanımlarına ilişkin istisna dışında) SSK olarak belirlenmiş iken, 5510 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında borçlanacakları kabul edilerek, halen yürürlükte olan uluslararası sözleşmeler ile çakışmalar meydana geldiğini, Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca üstün norm olan uluslararası sözleşmelerin uygulama önceliği bulunduğundan ve 5457 sayılı Kanun’un 24. maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un 38. maddesi uyarınca sigortalılık süresinin başlangıcının 506 veya 5510 sayılı Kanun’a tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceği ve sözleşme hükümlerinin saklı olduğunu hükme bağlanmakta, 8.5.2008 tarihinde yürürlüğe giren (ve yabancı sigortadaki ilk başlangıç tarihinin Türk sigortasında dikkate alınamayacağı ve Türkiye’de çalışması olmayanların 5510 sayılı Kanun’un 4/1-b maddesi kapsamında sayılacaklarını düzenleyen) 3201 sayılı Kanun’un 3 ve 5. maddelerini zaman bakımından ilga ettiğini, ayrıca, yine 5754 sayılı Kanun ile değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un 105. maddesine göre diğer Kanunların 5510 sayılı Kanun’a aykırı hükümlerinin uygulanamayacağını, 5510 sayılı Kanun’un 38/son maddesi ile ilk sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesinde uluslararası sözleşme hükümlerinin saklı tutulmasına ve 105. madde ile 5510 sayılı Kanun’a aykırı düşen diğer kanun hükümlerinin uygulanamayacağının hükmedilmesine göre; aleyhe hüküm içeren ve 8.5.2008 tarihinde yürürlüğe giren 3201 sayılı Kanun’un 3 ve 5. maddelerinin uygulanamayacağını, kaldı ki, sosyal güvenlikle ilgili uyuşmazlıklarda sigortalının lehine olan normların uygulama önceliği olduğundan lehe olan sözleşme hükmü uyarınca işlem yapılması gerektiğini, Türkiye’de hiç çalışması olmayanın SSK kapsamında kabulünün lehine olduğunu, yapılan değişiklik ile yurtdışında 25 sene çalışan kişinin evhanımları ile aynı potaya konulmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, uygulama ile Bağ-Kur’dan emeklilik için sigortalık süresi arandığından, sözleşmenin sigortalılık başlangıç tarihine ilişkin 29. maddesinin anlamını yitirdiğini belirterek, davacının Alman Rant Sigortasındaki ilk sigortalılık başlangıç tarihi olan 13.09.1988 tarihinin Türkiye sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabulü ve davacının ilk sigortalılık başlangıç tarihi itibariyle zorunlu olarak 4/1-a kapsamında olduğunun, davacının 4/1-b kapsamında yapılan borçlanmasının ve aylık tahsisi işleminin başlangıcından itibaren bütün sonuçları ile 4/1-a kapsamına (SSK’ya) devredilmesi gerektiğinin tespitini talep ve dava etmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) vekili cevap dilekçesinde özetle; 5754 sayılı Kanun ile 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesine eklenen hüküm ile, anılan Kanundan yararlanmak suretiyle yurtdışında geçen sigortalılık sürelerini borçlananların aylık şartlarının belirlenmesinde esas alınan sigortalılık süresinin başlangıç tarihinin tespitine açıklık getirildiğini, 3201 sayılı Kanun’un diğer sosyal güvenlik kanunlarına göre özel Kanun niteliğinde olup, bu Kanuna göre değerlendirilen yurtdışı çalışma sürelerinin gerek ülkemiz gerekse akit taraf ülkelerin sosyal güvenlik sözleşmelerine göre bağladığı aylıkların belirlenmesinde dikkate alınmaması, bu Kanun uygulamaları ile sözleşme hükümlerinin kıyaslanmaması gerektiğini, sözleşmeler ile aylık bağlama şartlarının belirlenmesinde her iki ülkede geçen hizmetin birleştirilmesini öngördüğünü, 3201 sayılı Kanun’a göre borçlanılan hizmetlerin Türkiye’de geçmiş varsayıldığını, Sözleşmenin 27. maddesi dikkate alındığında, 3201 sayılı Kanun’a göre borçlanılmak suretiyle iç mevzuatımıza göre Türkiye’de geçmiş gibi değerlendirilen bir hizmetin, sosyal güvenlik sözleşmesi kapsamında değerlendirilerek bu hizmetin başlangıç tarihinin ilk işe giriş tarihi olarak alınmasının, 3201 sayılı Kanun’un sigortalılık başlangıç tarihinin tespitine ilişkin hükmüne aykırı olduğu gibi, sözleşmenin her iki ülke hizmetlerinin aynı tarihe denk düşmemek kaydıyla birleştirilmesi hükmüne de ters düştüğünü, bu durumda Türkiye’de herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi hizmeti bulunmayan 3201 sayılı Kanun’a göre Almanya’da geçen süresini borçlanarak, adına tahakkuk ettirilen borcunu 09.06.2010 tarihinde ödeyen davacının sigortalılık başlangıç tarihinin; 3201 sayılı Kanunun 5. maddesinin amir hükmü gereğince, borcunun tamamını ödediği 09.06.2010 tarihinden borçlandığı gün kadar geriye gidilmek suretiyle belirlendiğini, borçlanma talebinde bulunduğu tarihte ülkemizde sigortalılığı bulunmadığından 3201 sayılı Kanun’un 5/4. maddesi uyarınca 5510 sayılı Kanun’un 4/1-b bendi kapsamında geçmiş hizmet süresi olarak kabul edildiğini, ülkemizde sigortalı hizmeti bulunmaması nedeniyle hakkında sosyal güvenlik sözleşmesinin uygulanması sözkonusu olmayan davacı yönünden borçlandığı sürelerin 4/1-a bendi kapsamına devredilerek bu kapsamda geçmiş hizmet süresi olarak kabul edilmesine imkan bulunmadığı belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Yerel Mahkemece, iki ülke arasında imzalanan sözleşmenin 29. maddesi uyarınca; davacının sigortalılık başlangıç tarihinin, yurtdışında çalışmaya başladığı tarih olduğu ve 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlandığı sürelerin 5510 sayılı Kanun’un 4/1-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek davanın kabulüne dair verdiği karar, davalı SGK vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, Mahkemece; önceki gerekçe genişletilmek suretiyle davanın kabulüne dair kararda direnilmiştir.
    Direnme kararı davalı SGK vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Uyuşmazlık, Türkiye’de çalışması bulunmayanlar yönünden, yurtdışında geçen ve 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanılan sürelerin 5510 sayılı Kanun"un 4/1-a maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle belirtilmelidir ki, Anayasa’nın 90/son maddesi uyarınca uygulama önceliğine sahip bulunan Almanya ile imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29. maddesi uyarınca, sigortalılık başlangıç tarihinin, yurtdışında çalışmaya başlanılan tarih olduğunun tespiti gerektiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Ne var ki anılan uluslararası sözleşmede, yurtdışında geçirilen çalışma sürelerinin, akit ülke mevzuatına göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi ve hangi sigortalılık niteliğine göre borçlanılabileceği konusunda,  diğer bir ifade ile 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanılan sürelerin 5510 sayılı Kanun’un 4/1 maddesinin hangi bendi kapsamında değerlendirileceği konusunda, anılan sözleşmede düzenleyici ve açık bir hüküm yer almamaktadır.
    Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, sözleşme dışındaki mevzuatın irdelenmesi gerekmektedir.
    Bilindiği üzere, 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un “Başvurulacak kuruluşlar” başlıklı 3. maddesi,
    “1)Halen yurt dışında bulunanlar;
    a)Yurt dışına çıkmadan önce Türkiye`de herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması olmayanlar Sosyal Sigortalar Kurumuna,
    b)Yurt dışına çıkmadan önce Türkiye`de son defa prim, kesenek ve karşılık ödenen sosyal güvenlik kuruluşuna,
    c)Ev kadınları Bağ-Kur`a, Yazılı olarak müracaat etmek suretiyle borçlanabilirler.
    2)Türkiye`ye döndükten sonra yurtdışında geçen hizmetlerini borçlanmak isteyenler;
    a)Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmayanlar, Sosyal Sigortalar Kurumuna,
    b)Müracaat tarihinde çalışmakta olanlar tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna,
    c)Başvuru tarihinde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmamakla birlikte yurda dönüş tarihinden sonraki çalışmalarından dolayı son defa tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna,
    d)Hizmetlerinden bir kısmı yurt dışında iken borçlananlardan kalan hizmetlerini yurda dönüş yaptıktan sonra borçlanmak isteyenler ilk borçlanmayı yapan sosyal güvenlik kuruluşuna,
    Ev kadınları Bağ-Kur`a, Yazılı olarak müracaat etmek suretiyle borçlanabilirler.
    3)Hak sahiplerinin borçlanması, yurt dışında çalışmakta iken veya yurda dönüş yaptıktan sonra ölenlerin hak sahipleri ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.” şeklinde düzenlenmiş iken,
    5754 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:
    “Madde 3 – (Değişik: 17/4/2008-5754/79 md.)
    Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.
    Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır.
    Anılan Kanunun “Süre tespiti ve sigortalılığın başlangıcı” 5. maddesi ise;
    “Madde 5 - Yurt dışındaki çalışılan sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerin, ev kadınlarının ise, pasaportundaki kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır. Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür. Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.” Düzenlemesini içermekte iken,
    Yine 5754 sayılı Kanun ile,
    “Madde 5 – (Değişik birinci fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır.
    Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
    Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.
    (Ek fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.
    (Ek fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Görüldüğü üzere, 3201 sayılı Kanun Türkiye"de çalışması bulunmayıp yurtdışında geçen sürelerini borçlananların Sosyal Sigortalar Kurumu"na müracaat etmek suretiyle borçlanabileceğini, diğer bir ifade ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında borçlanabileceğini öngörmekte iken, 3201 sayılı Kanun"un 5. maddesinde; 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun"un 79. maddesi ile eklenen ve 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile; borçlanılan sürelerin, Türkiye’de sigortalılıkları yoksa 5510 sayılı Kanun"un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında (mülga 1479 sayılı Kanun kapsamında) geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edileceği şeklinde düzenleme yapılmıştır.
    Sonuç olarak, 5754 sayılı Kanun ile 3201 sayılı Kanun"da yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, mülga 3. maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanun"un 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Kanun"un bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Kanun"a dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Kanun"un 4/1-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir. 
    Somut uyuşmazlığın değerlendirilmesinde; davacının 5510 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden sonra borçlanma talebinde bulunarak, borçlanma bedelini ödediği, Türkiye"de sigortalı çalışması bulunmadığı, bu nedenle, 3201 sayılı Kanun"un 5754 sayılı Kanun ile değişik 5. maddesinin açık hükmü karşısında, borçlandığı sürenin Türkiye"de çalışması olmadığından 5510 sayılı Kanun"un 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş gibi değerlendirilmesi gerekmektedir.
    O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı SGK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/3. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 12.06.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.


     
     
     
     

     

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi