23. Hukuk Dairesi 2015/7192 E. , 2016/112 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki birleşen itirazın iptali ve tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin 2.802,10 TL asıl, 1.988,31 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.790,41 TL alacağının tahsili için başlattığı icra takibine davalının ödeme yaptığı yolundaki itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 oranında icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, müvekkilinin su kullanımından kaynaklı borcu bulunmadığını, ödemelerden kaynaklı fazla ödemesi olduğunu savunarak, davanın reddi ile %40 oranında kötüniyet tazminatı istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davacının mahsullerinin bulunduğu 11609, 11638, 11639 taşınmazlarını suladığı kuyudan sulama yapmasının davalı kooperatifçe engellenmesi sonucu mahsullerinin zarara uğradığını, ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2006/18 D.iş sayılı dosyası ile 6.084,42 TL zarara uğradığının tespit edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 6.084,42 TL"nın 15.06.2006 tarihinden itibaren işleyen faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, davanın bir yıllık zamanaşımına tabi olup üç yıl sonra açılan davada zamanaşımının dolduğunu, kooperatif üyesi olan davacının su parasını peşin olarak ödemeyi kabul ettiğini, davacının su parasını peşin olarak vermemesine rağmen mahsulleri kaldırılınca bedeli ödenmek üzere sulama yaptırıldığını, davacının 2006 yılına ait 13 adet su talep fişi olduğunu, 2006 yılında davacıya su kullandırıldığının açık olduğunu, hatta davalının suyu kullandığını ve bedelini ödediğini savunduğunu, diğer yandan kooperatife ait kuyularda zaman zaman arızalar nedeniyle su verilemediğini, bunları tamir etmenin ya da yeni kuyu açmanın DSİ"nin sorumluluğunda olduğunu, tespitte alınan raporu kabul etmediklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; asıl davada davalının ödemeye ilişkin itirazının haklılığını ispat edemediği, davacı kooperatifin davalıdan dosyada mevcut on iki adet su talep fişi dolayısıyla 2.802,10 TL alacaklı olduğu, her ne kadar raporda davalının oğlu olan ..."nun imzaladığı fişler borç hesabına dahil edilmemiş ise de fişlerin üzerine ""oğlu ..."" olarak yazılması ve diğer taleplerde yazılı olan arazi ile aynı yerde kullanılmak üzere su alındığı açık olarak anlaşıldığından bu konuda yeni bir rapora ihtiyaç olmaksızın bilirkişinin hesabına bu kısımların eklendiği, davalı tarafından yapılan ve davacı vekilinin de kabul ettiği 1.000,00 TL"lik ödemenin 2.802,00 TL"lik alacaktan mahsup edildiği, davacı vekilinin, takip konusuna dahil etmedikleri 315,00 TL"lik alacağın bu 1.000,00 TL ödemeden düşülmesi gerektiği yönündeki talebinin uygun görülmediği, zira takibe ve dolayısıyla itirazın iptali davasına konu olmayan 315,00 TL"lik alacağın bu ödemeden düşülmesinin hukuka uygun olmayacağı, davacı kooperatifin davalıdan olan muaccel alacakları için herhangi bir ihtar çekmediği ve dolayısıyla borçlu temerrüdü söz konusu olmadığından takip öncesi dönem için temerrüt faizine ilişkin taleplerin yerinde olmadığı, birleşen davada davalı kooperatifin, davalı ..."dan kullandırılan sular sebebiyle alacaklı olduğu, kooperatife olan borçlarını zamanında ödemediği bu sebeple de kooperatifin kendisine su vermediği, su verilmemesi sebebiyle tarım ürünlerinin zayii olduğu, kooperatif mevzuatı gereğince kooperatifin borçlu üyeye su vermeme hakkı olduğu, birleşen davada davacının ürünlerinin ziyaı konusunda davalı kooperatifin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği, kusursuz sorumluluğu gerektiren bir durum da söz konusu olmadığı gerekçesiyle, asıl davada takibin 1.802,10 TL asıl alacak ve bu alacak miktarına göre takip sonrası dönem için hesaplanacak faiz üzerinden devamına, asıl alacağın %40"ı oranında hesaplanan 720,84 TL tazminatın davacıdan tahsiline, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Asıl davada davalı vekilinin temyiz istemi yönünden;
5219 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu HUMK"nın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 5236 sayılı Kanun"un 19. maddesiyle HUMK’ya eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2014 yılı için 1.890,00 TL"dir.
Dava dilekçesinde, toplam 4.790,41 TL alacağa yapılan itirazın iptali istenmiş mahkemece, 1.802,10 TL"lik kısmına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmiştir. Asıl davada davalı aleyhine kabul edilen kısım, yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığı cihetle kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 Esas, 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da karar verilebileceğinden, asıl davada davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davalı vekilinin temyiz isteminin hükmün kesin olması nedeniyle reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, birleşen dava yönünden aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden birleşen davada davacıdan alınmasına, asıl davada davalıdan peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.