10. Hukuk Dairesi 2016/14963 E. , 2019/223 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı vekili, davacının 10.01.2000-10.12.2009 tarihleri arasında davalı yanında çalıştığına dair hizmet tespiti talebinde bulunmuş, mahkemece, davalı ... hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı şirket ve davalı kurum alyhindeki davanın ispatlanmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İncelemeye konu dosyada bulunan tüm bilgi belge ve delillere göre, dava konusu dönemde davalı işveren tarafından davacı adına herhangi bir hizmet bildirimin yapılmadığı, bununla birlikte 27.12.2006-29.12.2006, 22.05.2007-31.05.2007, 07.11.2008-31.12.2010 dönemlerinde dava dışı işyerlerinden davacı adına hizmet bildirimlerinin yapıldığı, dinlenen tanıklarının davacının hamile dönemi veya sonrasına ilişkin çalışmaları hakkında birbiri ile çelişkili beyanda bulundukları, mahkemece bu çelişkilerin giderilmediği, ayrıca davalı şirketin yargılama aşamasında ihyası sağlanarak taraf ehliyeti kazandırıldığı; böylelikle mahkemece, davalı ... hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, 27.12.2006 öncesi dönem yönünden ise hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi gerektiği ve özellikle davacı tanıkları anlatımları kapsamında davacının gerçekleştirdiği doğum tarihi olan 31.05.2008 sonrası dönem yönünden reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, ancak 29.12.2006-31.05.2008 arası dönem yönünden yapılan araştırma ve incelemenin yetersiz ve karar vermeye elverişli olmadığı anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Diğer taraftan, söz konusu onuncu fıkrada, yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca belirlenmeyen sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile ispatlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır
Hukuk Genel Kurulunun 29.06.2005 tarih ve 409/413 sayılı ilamında, hizmet tespiti davalarının hukuki niteliği ve ispat şekline ilişkin ilkeler şu şekilde belirtilmiştir. “Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de çalışmanın konusu, sürekli kesintili mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre isticvap olunmalı, işyerinin kapsam kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukça işyerinin müdür ve görevlileri, işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra karar verilmelidir.”
HMK 31 madde gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, HMK 31 maddesi ve 119/1-e maddesi gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.
Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular ışığında mahkemece resen araştırma ilkesi gereğince, davacının tekrar beyanı alınarak, dava konusu dönem içerisinde çalışmaya ara verip vermediği, ara verilmişse de ara verdiği dönem tarihleri, işyerinde ne olarak çalıştığı hangi işi yaptığı ve çalışma şeklinin nasıl olduğu sorularak talebi tam olarak açıklattırılmalı, davacı ve davalı tarafların gösterdiği tanık beyanları ile yetinilmeyip, çalışmanın geçtiği iddia edilen dava konusu dönemde işyerinden bildirimi bulunup iptal edilmeyen diğer bordrolu tanıkların beyanlarına başvurulmalı, davacının çalışmasını bilebilecek, çalışmasının geçtiği iddia edilen işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinin sahipleri ve iş yeri çalışanları, zabıta marifetiyle tespit edilerek, bilgi ve görgülerine başvurulmalı, davacının ücretini elden mi banka aracılığı ile mi aldığı tespit edilerek yöntemince gerekli araştırma yapılmalı, iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, işyerinde davacı tarafından ne süre ile ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliğine göre eylemli çalışmanın var olup olmadığı, sürekli veya kesintili olup olmadığı, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmeli ve devamında çalışmaya ara verildiği dönem tespit edildiği takdirde, dava tarihine göre hak düşürücü süre hususunda değerlendirme yapılmalı ve maddi gerçeğe uygun hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.01.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.