1. Hukuk Dairesi 2015/5642 E. , 2018/1110 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, birleştirilen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve bir kısım davalılar vekilleri tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.02.2018 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ..., davalılar ... vd. vekili Av. ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat, davalı ... vekili Avukat, davalı ... ... gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tenkis, birleştirilen dava tazminat isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacılar, mirasbırakan ...’in mal kaçırmak amacıyla maliki olduğu 335 Ada 1 parsel sayılı taşınmazı eşi davalı ...’ye ölünceye kadar bakma akdiyle, 1488 parsel sayılı taşınmazı davalı oğlu ...’a, 1300 parsel sayılı taşınmazı davalı kızı ...’a, 1159 parsel sayılı taşınmazı davalı ...’ye satış suretiyle temlik ettiğini, 1159 parselin davalı ... tarafından davalı ...’ye, 1488 parselin de davalı ... tarafından ...’e temlik edildiğini, yapılan tüm işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde tenkisine, birleştirilen davada dava konusu 1159 ve 1488 parsel sayılı taşınmazlara yönelik olarak asıl davanın reddi halinde tazminata karar verilmesini istemişler, 11/12/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettikleri tazminat miktarını 46.200,00-TL’ye yükselterek davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemişlerdir.
Bir kısım davalılar, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapıldığı tarihte mirasbırakanın 71 yaşında olduğunu, 1974 yılında geçirdiği av kazasında gözünden yaralandığını, sağlık sorunları bulunduğunu, ölümünden önce 10 yıl boyunca felçli olarak yaşadığını, geçirmiş olduğu av kazası nedeni ile borçlandığını ve 1488 parsel sayılı taşınmazı satmak zorunda kaldığını, davalı ..."ın eşinin bileziklerini satıp kredi de çekerek borçları ödediğini, 335 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki mirasbırakanın oturdağı evin tamir masraflarının davalı ... tarafından karşılandığını, davalı ..., ... ve ... ise; taşınmazı iyiniyetle satın aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muris muvazaası iddiasının ispatlandığı ancak 1159 ve 1488 parsel sayılı taşınmazları temlik alan bir kısım davalının iyiniyetli oldukları gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mirasbırakan ...’ın 21.10.2013 tarihinde öldüğü, geride ilk eşinden olan çocukları davacılar ..., ... ve davalı ... ile ikinci eşi ... ve ...’den olan kızı davalı ...’ın mirasçı olarak kaldıkları, davalı ...’nin davalı ...’ın eşi, davalı ... de ilk eşinden olan kızı olduğu, mirasbırakanın 05.02.1987 tarihinde maliki olduğu 1488 parseli oğlu ...’a, 1300 parseli 15.03.2002 tarihinde kızı ...’a, 1159 parseli 03.08.1990 tarihinde gelini ...’ye satış suretiyle, 335 ada 1 parseli 22.10.2013 tarihinde eşi ...’ye ölünceye kadar bakma akdiyle devrettiği, ...’ın 1488 parseli 28.10.1994 tarihinde dava dışı kişilere ve bu kişilerin de 25.09.1995 tarihinde davalılar ... ve ...’e, ...’nin 1159 parseli 25.11.1994 tarihinde davalı ...’ye satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, mirasbırakan tarafından davalılar ..., ... ve ...’ye temliklerin mal kaçırmak amacıyla yapıldığı, 1159 ve 1488 parsel sayılı taşınmazları devralan davalıların kötüniyetli oldukları hususunun kanıtlanamadığı ve 335 ada 1 parsel bakımından ise davalı ...’ye devrin mal kaçırma amacıyla değil, gerçekten bakılma amacıyla yapıldığı, davalının da bakım borcunu yerine getirdiği saptanarak, davalı ... aleyhine açılan davanın reddine, asıl davada 1300 parsel yönünden tapu iptal ve tescile, birleştirilen davada da 1159 ve 1488 parseller açısından tazminata hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacıların tüm, bir kısım davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde olmadığınan reddine.
Bir kısım davalıların diğer temyiz itirazına gelince;
Asıl dava, 30000-TL değer gösterilerek açılmış ancak dava konusu edilen her bir taşınmaz için ne kadar dava değeri gösterildiği açıklanmamış olup asıl davanın kısmen kabul edildiği gözetildiğinde yargılama giderleri bakımından kabul-ret oranına göre nasıl hüküm kurulduğu anlaşılamamaktadır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında dava değerinin, çekişme konusu taşınmazın tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçıların paylarına isabet eden toplam değer olacağı da kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; asıl davada, yargılama sırasında dava konusu taşınmazların davacıların miras payına isabet eden ve keşfen saptanan dava tarihindeki değerleri üzerinden harç ikmal edilmediği dikkate alındığında dava değeri olarak bildirilen 30.000-TL üzerinden dava konusu edilen her bir taşınmazın dava değerinin ayrı ayrı açıklattırılması ve kabul-ret oranı gözetilerek davacılar yararına yargılama giderine hükmedilmesi, asıl davada tapu iptal ve tescil hükmü kurulan 1300 parselin tamamı üzerinden değil davacıların miras payına isabet eden değer üzerinde harç alınması, ayrıca asıl davada davalı ... ve ... lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nasıl saptandığı belli olmayacak şekilde denetime elverişsiz yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi davalılar ..., ... ve ... arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı halde yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu tutulmaları da isabetsizdir.
Bir kısım davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekilleri için 1.630.00."ar-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22/02/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
- KARŞI OY-
Dava konusu 1159, 1300 ve 1488 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan tarafından davalılar ..., ... ve ... yaptığı temliklerin muvazaalı olduğu saptanarak ve 1159 ve 1488 parsel sayılı taşınmazları devralan diğer davalıların iyiniyetli oldukları gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi ayrıca yanlış hesaplanan yargılama giderleri ve vekalet ücreti konusunda çoğunlukla aynı görüşteyiz. Ancak murisin ikinci eşi ... dava konusu 335 ada 1 parsel sayılı taşınmazı ölünceye kadar bakma akdiyle temlikinin de muvazaalı olduğu kanaatindeyiz.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; murisin davalı ..."yle evlendikten sonra davacıları dışlayarak terekesindeki en değerli taşınmazları ilk eşten oğlu ..., davalı ..."den olan kızı ...ay"a ve davalı ..."nin ilk evliliğinden olan kızı ..., (... aynı zamanda ... eşi olduğundan yani gelinine) muvazaalı devirler yaptığı sabittir.
Mirasbırakan, 2004 yılında sinir uçlarından rahatsızlık geçirmiş, ancak tuvaletine gitmiş, ihtiyaçlarını kendi karşılamıştır. Son zamanlarında ölmeden önce yaşının da ilerlemiş olması nedeniyle kısa bir süre yatalak olmuştur. Murisin son zamanına kadar özel bakımı gerektiren bir hastalık veya durumu olmadığı gibi, eş Hatice"nin yaptığı hizmet ahlaki görev sınırları içerisinde kalmıştır. Mirasbırakan en değerli taşınmazını (dava tarihi itibariyle değeri 280.681 TL.) devretmiştir. Sonuç itibariyle ; temlikin makul karşılanabilecek sınırda kalmadığı mirasbırakanın asıl iradesinin davacılardan mal kaçırmak olduğu açıktır. Dava konusu 335 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden de dava kabul edilmelidir. Sayın çoğunluğun görüşüne açıkladığımız nedenle katılmıyoruz.