(Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi 2014/834 E. , 2014/1158 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Davacı vekili, kıdem tazimanatı farkı ile ihbar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 28.02.2013 gün ve 2013/2240 Esas, 2013/1881 Karar sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkeme bozma sonrası yapılan yargılama sonunda direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olup, Dairemizin 6352 sayılı Kanun"un 40.maddesi ile eklenen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun Geçici ikinci maddesi uyarınca öncelikle inceleme yetkisi olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili, davacı işçinin davalıya ait işyerinde çalışırken iş sözleşmesinin feshedildiğini, açtığı işe iade davasının kabul edildiğini, temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, süresinde müracaat etmesine rağmen işe başlatılmadığını, işe iadeden kaynaklanan 4 aylık sürenin ilavesi ile fark kıdem tazminatı ve hiç ödenmeyen ihbar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili davacıya kıdem tazminatı ödendiğini, bunun faizi ile birlikte mahsubu halinde alacağının kalmayacağını, ihbar öneli kullandırılması nedeni ile ihbar tazminatı talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı, dosyaya uygun bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından davacının fark kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir. “ gerekçesi ile fark kıdem tazminatı yanında ihbar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizin 28/02/2013 gün ve 2013/2240 Esas, 2013/1881 Karar sayılı kararı ile Somut olayda, davalı işverence daha önce davacıya usulüne uygun olarak ihbar öneli verildiği, feshin geçersizliğine karar verildikten sonra işe başlatılmayan davacıya 4857 sayılı Kanun"un 21. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca tekrar ihbar öneli verilmesine gerek olmadığından ihbar tazminatı isteğinin reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmiş olması hatalı bulunarak karar bozulmuştur. Kabule göre de ihbar tazminatı alacağının ıslahla arttırılan kısmı için faizin ıslah tarihi yerine dava tarihinden başlatılması hatalı bulunmuştur.
Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, ilk kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekilince sözü edilen direnme kararı temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK"nun geçici 3.madde 1.fıkrasına göre; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazete"de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” 2.fıkrasına göre; Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454"üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar HUMK"nun 427/2.maddesi uyarınca temyiz edilemez.
Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen
taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra(inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 06.06.1975 gün ve 1975/6-8 sayılı içtihadında “5521 sayılı yasada açık düzenleme olmamakla birlikte, bu yasanın 15.maddesindeki düzenleme gereği HUMK"nun 427.maddesindeki kesinlik sınırının iş mahkemelerinde verilen kararlarda da uygulanması gerektiği, grup halinde açılan davaların salt iş mahkemelerine özgü bir dava türü olmadığı, bu nedenle seri olarak açılan davalarda her dosya için kesinlik sınırına bakılması gerektiği” açıkça belirtilmiştir.
2013 yılında mahkemelerce verilen kararların temyiz edilebilmesi için temyize konu dava değerinin 1820,00 TL"sını geçmesi gerekir.
Somut olayda temyize konu edilen miktar 1713,59 TL olup karar tarihi itibariyle hüküm kesin nitelik taşıdığından davalının temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 28.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.