1. Hukuk Dairesi 2015/4609 E. , 2018/1074 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-ALACAK
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-alacak davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal tescil talebinin reddine, tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.02.2018 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ..., davalılar ... vd. Vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen diğer davalı asiller gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, dava konusu 367 ada 3 parsel sayılı taşınmazın paydaşı olduğunu, ... olarak bilinen davalı müteahhit ... ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, aradan geçen zamanda hiç bir işlem yapılmadığını, işlemler için vekaletname alındığını, vekil davalı ...’nın taşınmazı eşi ...’e devrettiğini, onun da ortakları ...’e temlik ettiğini, devirlerin dolandırmak amaçlı yapıldığını, satıştan haberdar olmadığını, bedel ödenmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescile, olmazsa 10.000,00 TL arsa bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsiline karar verilmesini istemiş, 22.07.2014 havale tarihli dilekçesi ile talebini 44.415TL’ye çıkarmıştır.
Davalı ..., taşınmazı ..."dan satın aldığını, davacı ve diğer davalıları tanımadığını, davalı ... olayda ilgisi bulunmadığını, projeyi çizdiğini ancak ücreti ödenmediğinden iptal edildiğini, diğer davalılar ise açılan ceza davasının beraat ile sonuçlandığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, kayıt malikinin iyiniyetli 3. kişi konumunda olduğu gerekçesiyle tapu iptal tescil talebinin reddine, tazminat talebinin kısmen kabulü ile 8.883,00TL"nin 12.04.2011 tarihinden itibaren değişen oranlarla yasal faizi ile birlikte davalı ..."dan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 367 ada 3 parsel sayılı 978m2 miktarlı arsa nitelikli taşınmazın 876/978 payı ... adına kayıtlı iken ... . Noterliği 11.04.2011 tarih ... yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil ... tarafından 12.04.2001 tarihli işlemle 6.500TL bedelle ...’ya temlik edildiği, onunda payını 23.05.2011 tarihli işlemle aynı bedelle ...’e devrettiği, taşınmazın diğer paydaşı Hazine’nin payının ise 28.02.2013 tarihli 4706 sayılı yasa kapsamında Hazine mallarının satışı ile ... tarafından alındığı ve tam payla malik olduğu, 11.04.2011 tarihli protokol başlıklı davacı ..., davalı ...(...) ve iki tanık imzalı belgede, davacıya ait 316 ada 8 parsel sayılı taşınmazda yapılacak daire karşılığında 620 ada 1, 367 ada 2 ve 565 parsel sayılı taşınmazlardaki payın temlik edileceği konusunda anlaşmaya varıldığı, aynı tarihli taşınmaz satış sözleşmesi başlıklı davalılar ... ve ... ile iki tanık imzalı belgede ise, davacı ... ile yapılan anlaşma gereği müteahhite verilecek 367 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 19.000TL’lik bir araç ve 4.000TL nakit ödenmek suretiyle davalı ...’ya satıldığı, davacıdan alınacak vekaletname ile davalı ...’nın istediği kişiye temlik edebileceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, kayıt maliki davalı ...’in iyiniyetli olduğu ve davalı ...’un davacının zararına çıkar ve işbirliği içerisinde hareket etmediği gerekçesiyle bu davalılar yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekâlet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. (818 s. Borçlar Kanunu"nun (BK) 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olayda, vekil sıfatıyla hareket eden davalı ...’nın davacının taşınmazdaki payını eşi olan diğer davalı ...’e temlik ettiği, devirlerin kısa aralıklarla gerçekleştiği, satış bedelinin davacıya ödendiğinin ispat edilemediği ve tüm dosya kapsamından davalılar ..., ... ve ...’in birlikte hareket ederek davacıyı zararlandırdığı gözetilerek tazminattan sorumlu tutulmaları gerekirken yalnızca Yavuz yönünden kabul kararı verilmesi isabetsizdir.
Öte yandan, yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda davacı taşınmazda paydaş olmasına rağmen dava konusu taşınmazın tamamının değeri hesaplanarak hüküm tesis edilmesi de doğru değildir.
Hal böyle olunca; vekalet görevinin kötüye kullanılması haksız fiil niteliğinde olup davalı ... ile el ve işbirliği içinde hareket eden vekil ... ve eşi ...’in taşınmaz bedelinden kaynaklanan tazminattan müteselsil sorumlu olacağı, davacının taşınmazdaki payına ilişkin satış bedeli belirlenmek suretiyle bu miktarın davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.