Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 10. Hukuk Dairesince;
“Davacı tarafından verilen dava dilekçesinde; davacı şirketin taraf olmadığı Ankara 12. İş Mahkemesinin 2009/233 E. 2011/487 K., 2009/234 E. 2011/488 K. ve Ankara 16. İş Mahkemesinin 2009/397 E. 2011/167 K. sayılı dava dosyalarında , yurt dışından ithal edilen tıbbi cihazların rayiç bedellerinin tespitinin gerektiği, Mahkeme hakimlerince davacı şirkete ait ithalat faturasının haksız olarak ele geçirildiği ve kullanıldığı, oysa ki ithalat faturasının ticari sır niteliğinde olduğu, nitekim ithalat faturasının ticari sır niteliğinde olduğu konusunda Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi 2011/202 D.İş sayılı dosyasında karar aldıkları, buna rağmen Ankara 12. ve 16. İş Mahkemesi hakimlerinin haksız uygulaması ile müşterileri karşısında zor duruma düştükleri, maddi ve manevi zarar gördükleri belirtilerek maddi tazminat hakları saklı kalmak üzere şimdilik 30.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi istenmiştir.
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu m.93/A ve HMK m.46"da belirtilen hakimin sorumluluğu koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi istenmiştir
Davanın ihbar edildiği ilgili hakimler .... ve .......tarafından verilen müdahale dilekçesinde de sorumluluk koşullarının oluşmadığı ileri sürülerek davanın reddine karar verilmesi istenmiştir.
Davacı delil olarak 12. İş Mahkemesinin 2009/233 E. 2011/487 K. sayılı dosyası, 2009/234 E. 2011/488 K. sayılı dosyası ve Ankara 16. İş Mahkemesinin 2009/397 E. 2011/167 K. dosyası ile Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/202 D.İş sayılı dosyası, Rekabet Kurulu Kararı ve distribütörlük sözleşmesine dayanmıştır.
Davalı Hazine vekili ile müdahil hakimler ..... ve ...... ise delil olarak Mahkeme dosyalarına dayanmışlardır.
Taraf delilleri toplanmış olup aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir.
Ankara 12. ve 16. İş Mahkemelerinin dosyalarının incelenmesinden, sigortalıların kullandığı yurt dışından ithal edilen tıbbi cihazların rayiç bedellerinin tespiti konusunda araştırma yapıldığı; davacı şirkete ithalat faturasının gönderilmesi için müzekkere yazıldığı, davacı şirketin ticari sır niteliğinde olduğu gerekçesiyle göndermediği; fakat SGK Fiyatlandırma Daire Başkanlığının yazısı ile ekindeki ithalat faturasının dosyaya sunulduğu; Mahkemece dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi heyeti tarafından ithalat faturasındaki miktar üzerine %40 kâr payı eklenmek suretiyle rayiç bedelin belirlendiği; Mahkemece de belirlenen bu bedel üzerinden karar verildiği, karar metninde herhangi bir şekilde ithalat faturası fiyatının açıklanmadığı; kararın temyiz edilmeden kesinleştiği, anılan dava dosyalarının incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi 2011/202 D.İş sayılı kararının incelenmesinden; davacı şirket hakkında ithalat faturasının ibraz edilmemesi nedeniyle verilen para cezasına itiraz edildiği, Mahkemece talep edilen ithalat faturasının ticari sır niteliğinde olduğu gerekçesiyle para cezasını kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür.
İzmir 21. Noterliğinin 7.7.1998 gün ve 28394 yevmiye numaralı işlemi ile onaylanmış “Tek Distribütörlük Anlaşması” başlıklı sözleşmenin incelenmesinden; davacıya sözleşmeye konu tıbbi cihazların ithali konusunda distribütörlük yetkisi verildiği, ayrıca sözleşmede “Distribütör, yukarıda adı geçen malların fiyatları ya da üretimiyle ilgili bilgileri rakiplere açıklamayacaktır.” şeklinde hüküm bulunduğu görülmüştür.
Rekabet Kurulu"nun 15.3.2007 gün 2007/2-37 sayılı kararının incelenmesinden; davacı tarafından kendilerinden ithalat faturasının istenmesi suretiyle ticari sır ihlallerinin yapıldığı belirtilerek bu hususun tespitine dair karar verilmesinin istendiği; ancak kararın “sonuç” kısmında davacı taleplerinin reddedildiği görülmüştür.
Dava, hakimin hukuki sorumluluğuna dayanan tazminat davasıdır. Davacı, distribütörlük anlaşması gereğince yurt dışından ithal ettiği tıbbi cihazlar ile ilgili ithalat faturasının; müdahil hakim tarafından usulsüz olarak ele geçirilip kullanıldığını, böylece ticari sırlarının ihlal edildiğini ileri sürerek manevi tazminat talep etmiştir. Ticari sırların korunması ve saklanması sorumluluğu, kural olarak rakip tacirler aleyhine kabul edilmiştir. Yoksa kanunen yetkili resmi makamlara yönelik herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır. Yani yetkili resmi kurumlar tarafından talep edildiğinde, istenilen belgelerin gönderilmesi, incelemelerine tâbi tutulmaları gereklidir. Bu nedenle kanunen yetkili resmi kurumlar yönünden, ticari sırların saklanmasına dair herhangi bir kısıtlılık bulunmamaktadır. Tâbii ki resmi kurumların da kendilerine verilen ticari sırları, yine kanunen yetkili mercilerden başkalarına açıklamamaları, vermemeleri; kendilerinin veya başkalarının yararına da kullanmamaları gereklidir. Somut olayda, ticari sır olduğu ileri sürülen ithalat faturası, bizzat davacı tarafından, resmi kurum olanSGK"na ibraz edilmiştir. Mahkeme dosyasına getirttiği bu delili sadece dosyasında kullanmış, ilgili hakimler tarafından kendisilerinin veya başkalarının yararına kullanılmamış ve kullandırılmamıştır. Ticari sırrın rakip firmalara açıklanmaması kuralına da riayet edilmiş; karar gerekçesinde, davacı şirketin ne unvanından ne ithalat faturası bedelinden hiç bir surette söz edilmemiştir. Belirtilen sebeplerle, resmi yollardan temin edilen ithalat faturasının delil olarak kullanılmasında her hangi bir usulsüzlük bulunmadığı gibi, davacıya rekabet oluşturacak şekilde özel kişilere kullandırılmadığı ve rakip firmalara da açıklanmadığı anlaşılmakla, davanın reddi gerekmiştir. Hakimin hukuki sorumluğu nedeniyle açılan davanın esastan reddi durumunda, HMK m.49 uyarınca davacıya, 500 TL"den 5000 TL"ye kadar para cezası verileceği belirtilmiştir. Davacı üç ayrı dosya için ve iki hakim aleyhine sorumluluk davası açtığından para cezasının yeniden değerleme oranında yapılması gereken artırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi, eylemin önem ve değeri nazara alınarak takdiren 2.000 TL para cezasının davacıdan tahsiline karar verilmesi kanaatine varılmıştır.
Taraf beyanları, ibraz edilen deliller ve tüm dosya kapsamıyla aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın REDDİNE.
2- Davanın esastan reddedilmesi nedeniyle, HMK m.49 uyarınca takdiren 2.000 TL para cezasının davacıdan alınarak Hazineye verilmesine.
3- Davalı Hazine kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi m.10.3 ve Tarifenin İkinci Kısım, İkinci Bölümüne göre belirlenen 2.400 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı Hazineye verilmesine.
4- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına ve davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına…”
Dair oybirliği ile verilen 18.12.2012 gün ve 2012/2-3 sayılı kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Davacı dava dilekçesinde; davacı şirketin taraf olmadığı Ankara 12. İş Mahkemesinin 2009/233 E. 2011/487 K., 2009/234 E. 2011/488 K. ve Ankara 16. İş Mahkemesinin 2009/397 E. 2011/167 K. sayılı dava dosyalarında , yurt dışından ithal edilen tıbbi cihazların rayiç bedellerinin tespitinin gerektiği, Mahkeme hakimlerince davacı şirkete ait ithalat faturasının haksız olarak ele geçirildiği ve kullanıldığı, oysa ki ithalat faturasının ticari sır niteliğinde olduğu, buna rağmen Ankara 12. ve 16. İş Mahkemesi hakimlerinin haksız uygulaması ile müşterileri karşısında zor duruma düştükleri, maddi ve manevi zarar gördükleri belirtilerek, şimdilik 30.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi istenmiştir.
Davalı vekili, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu m.93/A ve HMK m.46"da belirtilen hâkimin sorumluluğu koşullarının oluşmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi istenmiştir.
Mahkemece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın niteliği gereği temyiz incelemesinin duruşmasız olarak yapılmasına karar verilmekle; dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 10. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilamı harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12. Maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A-5 fıkrası ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 29.05.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.