14. Hukuk Dairesi 2015/6796 E. , 2018/435 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 11.09.2013 gününde verilen dilekçe ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 23.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının ...İli, ...İlçesi, 546 ada 10 parsel sayılı taşınmazdaki toplam 5/8 payı davalı ... ve bir kısım davalılar murisi ...lı"dan satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını ileri sürerek satışı vaad edilen payların iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.
Bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Kaynağını Borçlar Kanunu’nun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanunu’nun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanunu’nun 706 (önceki Medeni Kanunun 634) ve Noterlik Kanunu’nun 89. madde hükümleri uyarınca noter önünde resen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaad alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Medeni Kanunun 716 (önceki Medeni Kanun 642) maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcunu isteyebilir.
Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağının bulunması zorunludur. Elbirliği mülkiyetine (Türk Medeni Kanunu m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığı düşünülemez.
Somut olayda; davacının bir kısım davalıların murisi .... ve davalı ... ile yapmış olduğu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine konu pay davalıların kök murisi ... üzerine kayıtlı olup halen davalılar adına intikali gerçekleştirilmediğinden satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı doğmamıştır.
Mahkemece, "davacı tarafından dava konusu taşınmazdaki davalılara ait payların davacı adına kayıt ve tescilini talep edilmiş ise de sözkonusu sözleşme hükmüne göre sözleşmeden itibaren en geç 5 yıl içinde bu yerin tapuda ferağının verileceği, verilmediği veya verilemediği takdirde alınan bedelin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödeneceğinin taahhüt edildiği, bu kapsamda yapılan değerlendirmede sözleşme tarihinden itibaren 5 yıl geçmiş olması dikkate alındığında davalıların kendi iradeleri haricinde hisselerini devredemeyecekleri kanaatine varılmakla, davanın reddine karar verilmiştir" yönündeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Davanın, sözleşmenin ifa olanağının bulunmaması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yukarıda yazılı gerekçelerle reddi doğru değildir. Ancak, hüküm sonuç itibarı ile doğru olduğundan HUMK"nun 438/son maddesi uyarınca hükmün gerekçesinin açıklandığı şekilde değiştirilerek düzeltilmesine ve kararın düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme hükmünün gerekçesinin yukarıdaki şekilde DEĞİŞTİRİLEREK hükmün bu gerekçe ile ONANMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.