21. Hukuk Dairesi 2016/8689 E. , 2017/3278 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde sigortalı çalışmaya başladığı tarihin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ...tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının sigortalılık başlangıcının 01/07/1985 tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, Açılan davanın kabulü ile, davacının sigorta başlangıç tarihinin 01/07/1985 tarihi olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 07/06/1970 doğumlu olduğu, 12/07/1985 varide tarihli işe giriş bildirgesi ile davacının 01/07/1985 tarihinde ... ünvanlı ... sicil numaralı işyerinde çalışmaya başladığının Kuruma bildirildiği, davacının hizmet cetvelindeki bildirimlerinin 1987 yılında başladığı anlaşılmaktadır.
Dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacının dava açma hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde korunmaya değer bir yararı olmalıdır. Hukuki yarar bir dava şartı olup, mahkeme dava şartlarını resen incelemekle görevlidir. Dava açılmasında korunmaya değer bir hukuki yarar yok ise, davanın bu yönden esasa girilmeden reddi gerekir.
Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Söileşme)"nin 6. maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde düzenlenen "hak arama özgürlüğü" nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kölüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
Ayrıca, 506 sayılı Yasanın 60/G maddesine göre, 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir. Başka bir anlatımla, 18 yaştan önceki süreler sigortalılık süresine sayılmaz ise de, prim ödeme gün sayılarının hesabında nazara alınır.
Somut olayda, davacı sigortalılık başlangıcının 01/07/1985 tarihi olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiş ise de davacının 18 yaşından önce 1987 yılında hizmet bildirimleri başladığından ve yukarıda bahsi geçen 506 sayılı Yasanın 60/G maddesi gereğince davacının sigortalılık başlangıcı zaten 18 yaşını doldurduğu tarihe göre belirleneceğinden davacının sigortalılık başlangıcının tespitini talep etmekte hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın davacının hukuki yararı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi yerine, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.