7. Hukuk Dairesi 2013/22838 E. , 2014/1005 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Silifke 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Tarihi : 12/06/2013
Numarası : 2011/195-2013/755
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
I-Davacılar miras bırakanları E.. B.."un davalıya ait işyerinde 01.07.2006 tarihinden 05.09.2010 ölüm tarihine kadar çalıştığını, iş akdinin murisin ölümü ile son bulduğunu bildirerek kıdem tazminatı ile ödenmeyen işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmişlerdir.
Davalı davaya karşı cevap vermemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Medeni Kanunun 640. maddesinde birden çok mirasçı bulunması halinde mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasındaki terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana geleceği, mirasçıların terekeye elbirliğiyle sahip olacakları ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edecekleri, mirasçıların birinin istemi üzerine sulh mahkemesince mirası paylaşmaya kadar temsilci atanabileceği bildirilmiştir.
Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa ve yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
MK."nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir.Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, MK."nun 701 maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.)biçiminde açıklanmıştır.Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
MK."nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir.(11.10.1982 tarih 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Medeni Kanunun 702/4 maddesinde de "...ortaklardan herbiri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır" hükmü öngörülmüştür.
Somut olayda miras bırakanın davacılar dışında mirasçı olan A...B.. adlı bir kardeşi bulunmaktadır. Davacıların açtıkları davaya karşı mirasçı A..B..."un muvafakatı alınmamıştır.
Yapılacak iş; davacılara mirasçı A...B..."dan muvafakat almaları veya miras şirketine temsilci atanması için önel vermek ve çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
II-Kabule göre de;
1-Dava açan mirasçılar toplam miras hisselerini gözeterek dava ve ıslah dilekçesi ile toplam 3.609,72 TL kıdem tazminatı, 17.637,93 TL fazla çalışma, 656,21 TL ulusal bayram-genel tatil, 5.737,30 TL hafta tatili, 1.635,99 TL yıllık izin alacağı talep ettikleri halde mahkemece HMK"nun 26.maddesindeki taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde, 3.937,88 TL kıdem tazminatı, 19.241,38 TL fazla çalışma, 715,87 TL ulusal bayram-genel tatil, 6.258,87 TL hafta tatili ve 1.784,72 TL yıllık izin alacağına hükmedilmesi doğru olmamıştır.
2-Davacılar dava dilekçesinde 1.000,00 TL ulusal bayram-genel tatil alacağı talebinde bulunmuşlar, ıslah dilekçesinde bu alacak taleplerini 656,21 TL"na düşürmüşlerdir. Talep edilen alacak miktarının azaltılması feragat anlamını taşıdığından 343,79 TL"nın reddine, kısmen reddedilen miktar nedeniyle davalı yararına avukatlık ücreti verilmesine, yargılama giderlerinde kabul-ret oranı gözetilerek taraflar arasında paylaştırılmasına karar verilmesi gerekirken bu durumun gözardı edilmesi hatalı olmuştur.
3-Fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram-genel tatil alacaklarının tanık beyanlarına göre uzun süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde işçinin izinli veya raporlu olabileceği, çalışamayacağı günler bulunabileceği gözetilerek hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Bilirkişi tarafından tanık beyanları esas alınarak hesaplanan fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram-genel tatil alacağından hakkaniyet indirimi yapılmamış olmasıda isabetsizdir.
4-4857 sayılı İş Kanununun 59.maddesinde iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır.
Davalı vekili tarafından yıllık izin kullandırıldığına dair belgeler sunulmuş ise de mahkemece kesin süreden sonra belgelerin verildiği belirtilerek değerlendirmeye alınmamıştır. Ancak, borcu sukut ettiren belge her aşamada ileri sürülebilir. Dosyaya sunulan ve davacıların murisinin imzasını içeren 30.08.2008 tarihli belge ile davacıların murisinin toplam 5 gün izin kullandığı yine 25.12.2009-11.01.2010 tarihleri arasında 10 gün, 08.09.2009-10.09.2009 tarihleri arasında 3 gün olmak üzere toplam 18 gün izin kullandığı anlaşılmaktadır. Dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile davacıların murisinin 56 gün izin hakkı bulunduğu tespit edilmiştir. Kullanılan izin günlerinin mahsubu ile 38 gün izin hakkının bulunduğu anlaşıldığı halde bu belgelerin dikkate alınmamış olması da hatalıdır.
O halde davalının temyiz itirazı kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının davalıya iadesine, 24.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.