1. Hukuk Dairesi 2015/5292 E. , 2018/1046 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.02.2018 Salı günü saat 10.40 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, murisleri ...’ün maliki olduğu 169 parsel sayılı taşınmazı diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak davalı oğluna satış göstermek suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı; taşınmazı gerçek değeri üzerinden satın aldığını,murisin diğer mirasçıları mirastan mahrum etme amacı taşımayıp davacı eşi ... ile birlikte 1998 yılında hacca gitmeye karar verdiğini ve o tarih itibariyle yeterli parası olmadığından dava konusu taşınmazı satarak 1999 yılında eşi ile birlikte hacca gittiğini,murisin birikmiş parası ile davacılara ...’da, ...’ta daire ve dükkan aldığını,satış tarihi itibariyle taşınmazı satın alabilecek gücünün bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; murisin gerçek iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olmayıp tüm çocuklarına kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde mallarını paylaştırma olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; muris ...’ün 23.01.2010 tarihinde ölümüyle tarafların ve dava dışı ...’ün mirasçı oldukları, murisin kayden maliki olduğu çekişme konusu 169 parsel sayılı, 145 m2 miktarlı,kargir ev ve arsa vasıflı taşınmazını 11.09.1998 tarihinde satış yolu ile davalı oğlu ...’e temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır.
Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 184. ve 186. maddelerinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır.
6100 Sayılı Hukuk muhakemeleri Kanunu 184. maddesinde açıkça; Hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı Kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
Somut olayda, söz konusu ilkeler dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir.
Hal böyle olunca, HMK"nin 184. maddesi hükmü gereğince, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için taraflara söz verilip tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra, taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler gözardı edilerek karar verilmesi isabetli olmadığından anılan yasal düzenlemeler gözetilerek usulü hükümler yerine getirilmek ve ondan sonra hüküm oluşturulmak üzere karar bozulmalıdır.
Davacıların temyiz itirazı değinilen yön itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/02/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.