14. Hukuk Dairesi 2017/1550 E. , 2018/337 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 03.04.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde ıslahen tazminat talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davacının davasının tazminat yönünden kısmen kabulüne, toplam 7.889.223,37 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Başkanlığından alınarak davacıya verilmesi, (tapu kaydındaki haciz şerhlerinin tazminata aktarılmasına), davacının tapu iptali ve tescil ile fazlaya dair tazminat talebinin reddine dair verilen 24.02.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 16.01.2018 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenin sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı şirket vekili 03.04.2009 tarihli dilekçesi ile; 5747 sayılı Yasanın 1. maddesi ile kapatılan davalı ... Belediyesine devredilen ...Belediye Başkanlığının ihale şartnamesi ile...ili, ... ilçesi, ...Mahalle 1188 ada 4 parselde (eski ... 638 ada 9 ve 10 parsel) bulunan 41.685,68 m2 büyüklüğündeki taşınmazın ihale ile satılması kararının ilan edildiğini, müvekkilinin şirket şartnamesinde belirtilen tüm belgeleri hazırladığını ve 18/09/1998 günü yapılan ihaleye iştirak ederek teklifini sunduğunu ve ihale komisyonu tarafından bu teklif uygun görülerek ihalenin müvekkili şirkete bırakılmasına karar verildiğini, yine bu kararın aynı tarihte ...Belediyesi Encümeninin 825 nolu Kararı ile onaylandığını, böylece söz konusu taşınmazların müvekkili şirkete satışı kararının kesinleştiğini, müvekkilinin ihale bedeli olan 771.185,08 TL"yi davalı belediyeye devredilen ....Belediye Başkanlığına ödediğini ve taraflar arasında 14.04.1999 tarih 011588 yevmiye nolu düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, tapuya da şerh konulduğunu, İmar Kanunun 18. maddesine dayanarak kesintiler yaptığını ve arsanın bugün itibariyle büyüklüğünün 18.160,61 m2"ye düşürüldüğünü, dava konusu taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı şirket adına tescilini istemiştir.
Davacı vekili 27.12.2012 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ederek tapu iptali ve tescil talebinin uygun bulunmaması halinde taşınmazın rayiç değeri olan talebini 16.436.155,00 TL"ye arttırarak dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, 08.01.2013 tarihli makbuz ile ıslah harcını yatırmıştır.
Davalı ... Belediyesi vekili öncelikle zaman aşımı itirazlarının olduğunu, yine dosyada bulunan satış vaadinin kanunen geçerli olmadığını, satış vaadine konu taşınmazın belediyenin mülkü olduğunu, hakkında belediye başkanı tarafından satış vaadi sözleşmesi düzenlenmesinin hem satış vaadinin yapıldığı tarihte hem de halen yürürlükte olan Belediye Kanunu 70 ve 83. maddeleri gereğince (yeni Belediye Kanunu 18 ve 34. md.) belediye meclisinin kararı bulunmadığından satışın geçerli olmadığını, yine taşınmaz üzerinde yapılan imar uygulamalarına karşı davacının herhangi bir iptal davası olmadığını, halen geçerli bir idari kararın tapu iptali ve tescil talebi ile ortadan kaldırılamayacağını, hukuki dayanaktan yoksun tescil talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
Islaha cevap dilekçesinde 10 yıllık zamanaşımına uğradığını, ayrıca geçersiz sözleşme nedeniyle rayiç bedelin istenemeyeceğini, ıslah tarihi itibariyle alacağın zamanaşımına uğradığını, ıslah talebinin reddini savunmuştur.
Davalı vekilinin 10/06/2013 tarihli dilekçesi üzerine dava Büyükçekmece Belediye Başkanlığına ihbar edilmiş, Büyükçekmece Belediye Başkanlığı vekili, uyuşmazlığın idari yargıda çözümlenmesi gerektiğini, aksi takdirde davanın belediye yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, mahallinde 04.03.2010 tarihinde keşif yapılarak bilirkişi raporu aldırılmıştır. Davacı tarafça satış bedelinin belediyeye ödendiği ve belediye ile davacı şirket arasında 14/04/1999 tarih ve 011588 yevmiye no"lu düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiği ve bu sözleşmenin tapuya şerh verildiği, belediye adına kayıtlı taşınmazın satışı konusunda satış yetkisi veren bir belediye meclisi kararı bulunmadığından geçerli bir satış işleminden söz edilemeyeceği; dolayısıyla dava konusu taşınmaz davacı adına tesciline karar verilmesi mümkün olmadığı, yapılan sözleşme baştan beri geçersiz olmakla yerleşik Yargıtay içtihatları gereği geçersiz sözleşmeye dayalı olarak her bir tarafın verdiğini geri isteyebileceği; ancak, davacının ödediği paranın denkleştirici adalet kuralı gereği dava tarihindeki değeri karşılığı güncellenmesi gerektiği gerekçesiyle davacının ödediği paranın ödeme tarihinden dava tarihine kadar olan güncel değeri bilirkişi raporu ile belirlenerek davacının davasının tazminat yönünden kısmen kabulüne, toplam 7.889.223,37 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Başkanlığından alınarak davacıya verilmesine, (tapu kaydındaki haciz şerhlerinin tazminata aktarılmasına) davacının tapu iptali ve tescil ile fazlaya dair tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Davalı ... vekili 19.04.2017 havale tarihli dilekçesinde taraflar arasında karar ve temyiz tarihinden sonra 24.02.2017 tarihli (7 sayfalık) sulh sözleşmesi imzalandığı, davalı ... meclisince 09.03.2017 tarih 33 no"lu Karar ile bu sulh sözleşmesinin onaylanmış bulunduğu, bu nedenle 6100 sayılı HMK.nın 313, 314 ve 315. maddeleri gereğince dava konusu alacağın konusuz kaldığı, bu yönden sulh sözleşmesi gereğince konusu ortadan kalkan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı nedenleriyle hükmü temyiz etmiştir.
Bilindiği gibi sulh görülmekte olan bir davanın taraflarının karşılıklı anlaşma ile dava konusu uyuşmazlığa son vermeleridir. Sulh sözleşmesi mahkeme önünde yapılabileceği gibi mahkeme dışında da yapılabilir. Taraflar, mahkeme dışında yapmış oldukları yazılı bir sulh sözleşmesini mahkemeye verirler ve buna (yazılı sulh sözleşmesine) göre davada sulh olduklarını bildirirlerse, bu yazılı sulh sözleşmesinin mahkemeye verildiği duruşma tutanağına yazılır (HMK.m.154,3/f). Bu halde, mahkemeye verilen yazılı sulh sözleşmesinin ayrıca tutanağa geçirilmesine (yazılmasına) gerek yoktur. Çünkü duruşma tutanağında eklendiği yazılı olan belgelerin içeriği de tutanak metni hükmündedir (HMK.m.154,4). Ancak bu halde, mahkemeye verilen yazılı sulh sözleşmesinin duruşmada tarafların önünde okunması, okunduğunun da duruşma tutanağına yazılması ve ondan sonra tutanağın (m.154,3/ç’ye göre) taraflara (veya sulh için yetkili vekillerine) imza ettirilmesi gerekir. Böylece, mahkeme dışı sulh, mahkeme içi sulha dönüşür. Mahkeme önünde sulh şarta bağlı olarak yapılabilir. Sulh sözleşmesinin şarta bağlı olarak yapılmış olması halinde, mahkemenin, böyle bir sulh sözleşmesine dayanarak esas hakkında karar (hüküm) vermesi imkansızdır. Çünkü şarta bağlı hüküm verilemez. Taraflar şarta bağlı şekilde sulh olmakla, davaya son vermek istediklerinden, başka bir deyişle davanın takibinden vazgeçtiklerinden (HMK.m.123), bu halde mahkemenin “karar verilmesine yer olmadığına” biçiminde bir kararla davayı sonuçlandırması gerekir (HMK.m.315,1).
Sulh şarta bağlı değilse sulh üzerine mahkemenin vereceği karar, tarafların talebine göre iki şekilde olabilir:
a)Taraflar, mahkemenin, sulhe (sözleşmesine) göre bir karar vermesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verilir (HMK.m.315,1). Taraflar sulhu tespit etmesini isterlerse, o zaman mahkeme, sulhu HMK.m.154,3/ç’ye göre tutanağa geçirir ve “karar verilmesine yer olmadığı” (HMK.m.315,1/c.2) biçiminde bir kararla davanın son bulduğunu tespit etmekle yetinir. Çünkü, davanın sahibi taraflardır ve hâkim onların talebinden fazlaya karar veremez (HMK.m.26).
b)Taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, mahkeme, sulh sözleşmesine göre bir karar (hüküm) vermek zorundadır. Özellikle tarafların, aralarındaki uyuşmazlığın esaslı noktalarında sulh olmaları halinde, bunun bütün ayrıntıları ile birlikte bir mahkeme kararında (hükmünde) belirtilmesini istemelerinde hukuki yararları vardır.
Taraflar sulh olurken aynı zamanda yargılama giderleri hakkında da bir anlaşmaya varmışlarsa, mahkeme, tarafların anlaşmasına göre tarafların ödeyecekleri yargılama giderlerini sulh nedeniyle davayı sona erdiren kararında belirtir. Taraflar, sulh sözleşmesinde yargılama giderlerinden söz etmemişlerse mahkeme, yargılama giderleri üzerinde de bir anlaşmaya varmaları için taraflara bir imkân verir. Taraflar, yargılama giderleri hakkında bir anlaşmaya varamazlarsa mahkeme, yargılama giderlerini, sulh sözleşmesindeki (kısmi) kabul ve feragat edilen miktarlar oranında taraflar arasında paylaştırır (HMK.m.326,2); yani taraflardan birini, o oranda yargılama gideri ödemeye mahkûm eder. Taraflardan biri (veya her ikisi) davayı bir vekil (avukat) vasıtasıyla takip etmiş ise, mahkeme, karşı tarafı (veya her iki tarafı) sulh sözleşmesindeki kabul ve feragat oranında vekâlet ücreti ödemeye mahkûm eder (HMK.m.323,1/ğ; 326,2). Bu vekâlet ücretine, tarifeye göre hükmedilir.
Somut olaya gelince; hüküm tarihinden ve kararın temyiz edilmesinden sonra taraflar arasında 24.02.2017 tarihli bir sulh sözleşmesi yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, taraflar arasında düzenlenen 24.02.2017 tarihli sulh sözleşmesi uyarınca değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 1630 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ... Başkanlığına verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.