19. Hukuk Dairesi 2015/12778 E. , 2016/5180 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki birleşen menfi tespit davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı-birleşen dava davacısı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı-birleşen dava davacısı vek. Av. ... ile birleşen dava davalısı vek. Av. ... gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten
ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Asıl dava, davalı şirkete satış sözleşmesi kapsamında avans olarak verilen çekler ile peşin olarak yapılan ödemenin, mal teslim edilmediğinden bedelsiz kaldığından bahisle davalıya borçlu olunmadığının tespiti, yapılan ödemenin davalıdan tahsili ve çeklerin iptali istemine; birleşen dava ise, faktoring sözleşmesi ile birleşen dava davalısı faktoring şirketine devredilen çekler nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Asıl dava davalısı vekili, herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
Birleşen dava davalısı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı ile asıl dava davalısı ... İnş. Ltd. Şti. arasındaki satım sözleşmesi kapsamında teslim edilecek mallar karşılığında davacı tarafından davalıya 980.000,00 TL nakit ödeme yapıldığı ve dava konusu 4 adet çekin verildiği, davalı şirket tarafından mal teslimi yapılmadığından yapılan ödeme ve verilen çeklerin bedelsiz kaldığı, çek bedellerinin yargılama sırasında ödendiği, asıl dava konusu çeklerden 3 adedinin faktoring sözleşmesi ile davalı ... şirketine devredildiği, her ne kadar bu dava 6361 sayılı Kanunun yürürlüğünden kısa bir süre önce açılmış ise de, Kanunun 9/3. maddesine göre bir kambiyo senedinin ciro yolu ile faktoring şirketine devri halinde kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişinin düzenleyen veya önceki hamillerden biri ile kendi arasında doğrudan doğruya varolan ilişkilere dayalı def"ileri faktoring şirketine karşı ileri süremeyeceği, somut olayda faktoring yönetmeliğine uygun tevsik edici belgeler ile alacağın teslim alındığı ve karşılığında dava konusu yapılan çeklerin kambiyo senedi vasfını taşıyıp usule uygun faktor işlemi ile alındığıda gözetilerek yürürlüğe giren kanun hükümlerinin kamu düzeni ile ilgili olduğu ve eldeki davada da uygulanması gerektiği gerekçeleriyle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı-birleşen dava davacısı vekili tarafından birleşen dava yönünden temyiz edilmiştir.
Temyize konu uyuşmazlık faktoring ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar mahkemece uyuşmazlığın çözümünde 13.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu"nun 9/3. maddesi hükmü gerekçe yapılmış ise de; anılan Yasada, bu yasa hükümlerinin geçmişe uygulanacağına dair bir düzenleme bulunmadığından yerel mahkemenin bu yöndeki gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de 11.02.2014 tarih, 2014/6 E, 2014/22 K sayılı kararı ile 6361 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce oluşan faktoring uyuşmazlıklarına uygulanamayacağını açıkça kabul etmiştir.
Somut olayda, 2006 tarihli Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmeliğin 22/2. maddesi hükmünün uygulanması gerekmektedir. Anılan Yönetmelik hükmüne göre; “faktoring şirketleri kambiyo senetlerine dayalı olsa bile bir mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak fatura veya benzeri belgelerle tevsik edilmeyen alacakları satın alamazlar veya tahsilini üstlenemezler.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 03.11.2010 tarih, 2010/19-488 E, 2010/557 K sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere faktoring sözleşmelerine alacağın temliki hükümleri uygulanmaktadır. Alacağın temliki 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 162. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş iken, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 183. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Türk Borçlar Kanunu"nun 188/1. maddesi hükmüne göre; “Borçlu devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları devralana karşı da ileri sürebilir.”
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olayın değerlendirilmesine gelince; temyize konu edilen birleşen davada dava konusu olan çeklerde davacı ... Tic. ... A.Ş. keşideci, ... İnş. ... Ltd. Şti. lehdar ve ... A.Ş. ise lehdarın cirosu ile yetkili hamil durumundadır. ... İnş. Ltd. Şti. ile ... A.Ş. arasında faktoring sözleşmesi bulunduğu ve bu sözleşme çerçevesinde birleşen dava konusu çeklerin faktoring şirketine devredildiği ve çeklerdeki alacağın mal satışına ilişkin olduğuna dair faturaların da çekler ekinde verilerek yukarıda sözü edilen Yönetmeliğin 22/2. maddesine uygun şekilde temlik işleminin gerçekleştirildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Çeklerin keşidecisi olan davacı, bu çekler karşılığında lehdar durumundaki ... İnş. Ltd. Şti. tarafından kendisine mal teslim edilmediğini ileri sürerek asıl davada davalı durumundaki lehdar şirkete karşı menfi tespit davası açmış ve mahkemece mal teslim edilmediğinden çeklerin karşılıksız kaldığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne karar verilmiş ve bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Bu durumda davacı önceki alacaklısı ... İnş. Ltd. Şti."ne karşı ileri sürdüğü ve kesinleşen karar ile sabit olan bedelsizlik def"ini, alacağı temlik alan durumundaki faktoring şirketine karşı da ileri sürebilir (TBK md. 188/1). Dava tarihi itibariyle henüz yürürlüğe girmemiş olan 6361 sayılı Yasa hükümlerinin somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Kaldı ki, 6361 sayılı Yasanın 9/3. maddesi hükmü, faktoring işleminin tarafı olmayan ancak ciro silsilesinde yer alan diğer kambiyo borçluları ile ilgili bir hükümdür. Faktoring işleminin tarafları yönünden aynı Kanunun 9/2. maddesi karşısında alacağın devri hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu açıdan yukarıda sözü edilen Yönetmeliğin 22/2. maddesi ile 6361 sayılı Yasanın 9/2. maddesi arasında uygulanacak hükümler açısından bir farklılık mevcut değildir. Yurt içi faktoringte, faktoring işleminin üçlü bir ilişki olduğu doktrinde ve Yargıtay uygulamasında tartışmasız kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 03.11.2010 tarih, 2010/19-488 E, 2010/557 K sayılı kararında da faktoring işleminin müşteri(firma), faktoring şirketi(faktor) ve borçlu olmak üzere üç tarafının bulunduğu açıkça belirtilmiştir. Bunlar arasındaki ilişkiler açısından 6361 sayılı Yasanın 9/2. ve 6098 sayılı TBK"nun 188/1. maddesi hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. 6361 sayılı Yasanın 9/3. maddesi ise, faktoring işleminin tarafları dışındaki kambiyo borçluları bakımından uygulanacak bir hükümdür. Başka bir anlatımla, faktoring işleminin tarafları dışında kalan keşideci, lehdar veya cirantalar bakımından 6361 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonraki uyuşmazlıklar yönünden anılan Yasanın 9/3. maddesi hükmü uygulanacaktır. Somut olayda, uyuşmazlık faktoring işleminin tarafları arasında olduğundan anılan Yasa hükmü yürürlükte olsaydı bile, 9/3. madde hükmünün uygulama yeri bulunmayacaktı. Mahkemece, bu yönler bakımından yanılgılı değerlendirme yapılması da kabul şekli itibariyle doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün birleşen dava davacısı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı-birleşen dava davacısı ... Tic. A.Ş. yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin birleşen dava davalısından alınarak birleşen dava davacısına ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 22/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.