3. Ceza Dairesi Esas No: 2019/9882 Karar No: 2019/17487 Karar Tarihi: 01.10.2019
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2019/9882 Esas 2019/17487 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen bir karar temyiz edilmiştir. Adli Tıp Kurumu raporlarına dayanarak yargılama yapılmıştır. Kararda, olaya ilişkin tartışmalar sırasında taraflar arasında itişme olduğu belirtilmiş ve ilk haksız hareketin kimden geldiği konusunda tespit yapılamaması halinde haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Ayrıca 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kararda ayrıca TCK'nın 86/2 maddesi yerine 86/1 maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Bu nedenlerle karar bozulmuştur. Kanun maddeleri olarak ise TCK'nın 29., 53., 86/1, 86/2 maddeleri ve CMUK'un 321 ve 326/son maddeleri belirtilmiştir.
3. Ceza Dairesi 2019/9882 E. , 2019/17487 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak; Gereği görüşülüp düşünüldü: Adli Tıp Kurumu uygulama ve kriterleri ile Dairemizin istikrarlı içtihatlarına göre katılanın yüzünde sabit iz kalıp kalmayacağı yönündeki raporun olay tarihinden en az 6 aylık süre geçtikten sonra yapılacak muayene sonucunda düzenlenmesi gerektiği, Katılan hakkında olay üzerinden altı ay geçmeden İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünden alınan 13.02.2015 tarihli raporda katılanda yüzde sabit iz bulunduğuna ilişkin bir ibare geçmemiş ise de, olaydan yaklaşık dokuz ay sonra İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünden alınan 10.09.2015 tarihli raporda yaralanmanın yüzde sabit iz oluşturduğunun tespit edildiği ve bu raporun mahkemece hükme esas alınmasında hukuka aykırılık görülmediğinden tebliğnamenin (1) numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. Yerinde görülmeyen diğer temyiz sebeplerinin reddine, ancak; 1) Sanık ve katılan arasında meydana gelen tartışma sırasında tarafların karşılıklı olarak birbirleri ile itekleştiklerinin tanık beyanı ile de sabit olması karşısında, olayın çıkış sebebi ve gelişimi üzerinde durularak ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespitine çalışılması, bunun mümkün olmaması halinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.10.2002 tarih ve 2002/4-238 Esas - 367 sayılı Kararı ve bu kararla uyumlu Ceza Dairelerinin yerleşmiş ve süreklilik gösteren kararlarında kabul edildiği üzere, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenemediği durumlarda, şüpheli kalan bu halin sanık lehine 5237 sayılı TCK"nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin asgari oranda uygulanıp uygulanmayacağının tartışması gerektiğinin gözetilmemesi, 2) Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Kabule göre de; 3) Katılanda meydana gelen yaralanmanın çehrede sabit iz oluşturduğunun kabulü hâlinde eylemin TCK"nın 86/2 maddesi kapsamında değil, 86/1 maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerle 6723 sayılı Kanun"un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, CMUK"un 326/son maddesi gereğince sanığın kazanılmış hakkının dikkate alınmasına, 01.10.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.