4. Ceza Dairesi 2020/1242 E. , 2020/9651 K.
"İçtihat Metni"Tehdit suçundan sanık ..."un 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-1. cümlesi gereğince (iki kez) 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İzmir 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/06/2019 tarihli ve 2016/836 esas, 2019/620 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 10/02/2020 gün ve 94660652-105-35-17700-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18/02/2020 gün ve 2020/20040 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
"Dosya kapsamına göre, sanık hakkında açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda tehdit suçundan mahkumiyetine karar verilmiş ise de; 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde uzlaştırmanın 5237 sayılı Kanun"un 106/1. maddesinde yer alan tehdit suçu yönünden de uygulanabilir hale gelmesi nedeniyle sanığın üzerine atılı tehdit suçu açısından söz konusu kanun değişikliğine göre hukukî durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu, 5271 sayılı Kanun’un 253. ve 254. maddeleri uyarınca uzlaştırma işlemlerinin yaptırıldıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ..."un 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-1. cümlesi gereğince (iki kez) 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İzmir 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/06/2019 tarihli ve 2016/836 esas, 2019/620 sayılı kararının, sanığın üzerine atılı bulunan 5237 sayılı Kanun’un 106/1-1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunun, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 02/12/2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile değiştirilmesi ile uzlaşmaya tabi hale gelmesi karşısında, katılan ve mağdur ile sanığa tehdit suçundan aşamalarda usulüne uygun uzlaşma teklifi yapılmadığı cihetle, 5271 sayılı Kanun"un 253 ve 254. maddelerinde 6763 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik de nazara alınarak, dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilerek uzlaştırma işlemlerinin yapılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık ..."un TCK"nın 106/1-1. cümlesine uyan tehdit eylemleri yönünden, uzlaştırma işlemlerinin yapılmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Uzlaştırma, 6763 sayılı Kanun"la değişik CMK"nın 253. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254. maddesinde "(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253. maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231. maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231. maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır." denilmiştir.
Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup, uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
İncelenen dosyada;
Sanık ... hakkında, "olay tarihinde Trafik Güvenliğin Tehlikeye Sokmak suçundan alkollü bir şekilde gözaltına alındığı ve Hatay Polis Merkezi Amirliğinde nezarethaneye konulduğu, şüphelinin nezarethane işlemleri sırasında görevli polis memuru ..."a “siz kim oluyor sunuz? Beni nezarethaneye alamazsınız sen beni s....emezsin ama ben seni s....erim, erkek adamım ben seni s....eceğim bak sen görürsün ben doğuluyum ama T.C. vatandaşıyım AK Partiliyim hakim tanıdığım var” şeklindeki sözler sarfettiği, şüphelinin nezarethanedeyken yüksek sesle bağırıp küfretmesi üzerine görevli polis memuru ..."nin nezarethane kısmına gittiğinde, şüphelinin ..."ye hitaben “senin ananı bacını s.... erim gel beni vur ne yaparsan yap bunun hesabını sordurucam senin ananı bacını kızlarını s... eceğim bunun hesabını vereceksiniz.” şeklindeki sözler sarfetmek" suretiyle kamu görevlisine görevi nedeniyle hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarını işlediğinden bahisle TCK"nın 125/1-3,a, 43/1-2 ve 265/1 maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde İzmir 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/06/2019 tarihli ve 2016/836 esas, 2019/620 sayılı kararıyla sanığın, kamu görevlisine görevi nedeniyle hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından beraatine, tehdit suçundan ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-1. cümle uyarınca (iki kez) 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kurulan mahkumiyet hükümlerinin istinaf kanun yoluna konu edilmeksizin kesinleştiği, yargılama aşamasında taraflar arasında uzlaştırmaya ilişkin herhangi bir işlem yapılmadığı anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanığa isnat edilen suçların, CMK"nın 253/3. maddesi kapsamında birlikte işlendiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Sanığın tehdit suçuyla birlikte işlediği iddia olunan TCK"nın 125/3-a. maddesi kapsamındaki kamu görevlisine karşı hakaret suçu, suç ve karar tarihi itibariyle uzlaştırma kapsamında bulunmamaktadır. TCK"nın 106/1-1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçu ise müstakil işlendiğinde, karar tarihi itibariyle uzlaştırma kapsamındadır ancak somut olayda, kamu görevlisine karşı hakaret suçuyla birlikte işlendiği için CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz" şeklindeki düzenleme nedeniyle uzlaştırma kapsamı dışında kalmıştır.
Çözülmesi gereken sorun, hüküm kurulurken uzlaştırma kapsamında olmayan suç ile ilgili olarak beraat hükmü kurulması halinde, sübutunda sorun olmayan, karar tarihi itibariyle uzlaştırma kapsamında bulunan TCK"nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçuyla ilgili nasıl bir yol izleneceğidir.
Bu bağlamda, her iki suçtan yargılama devam ederken hakimin uzlaştırmaya tabi olacağını öngördüğü suçla ilgili olarak dosyayı soruşturma bürosuna göndermesi veya bu düşünceyle tefrik kararı vermesi durumunda, uzlaştırma kapsamında olmayan suç açısından beraat kararı verileceği izlenimi oluşabileceği cihetle, bu hususun ihsası rey olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin belirlenmesi gerekir.
Bu sorunun CMKnın 226. maddesinde düzenlenen ek savunma konusuyla birlikte değerlendirilmesi gerekir. Anılan madde "(1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez. (2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır. (3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. (4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır." biçimdedir. Maddeden de anlaşılacağı üzere suçun hukuki niteliği değişir ya da cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirir durumun ortaya çıkması halinde hakim sanık ya da müdafiine ek savunma hakkı tanıyacaktır ancak, bu durum yasal düzenleme nazara alındığında hakim açısından ihsası rey olarak nitelendirilemeyecektir.
Bu düzenlemeye kıyasen, uzlaştırmaya tabi olan bir suçla uzlaştırmaya tabi olmayan bir suçun yargılaması devam ederken, hakimin uzlaştırmaya tabi olacağını öngördüğü suçla ilgili olarak dosyayı soruşturma bürosuna göndermesi veya bu düşünceyle tefrik kararı vermesi durumunda uzlaştırma kapsamında olmayan suç açısından ihsası reyde bulunduğundan bahsedilemeyecektir.
Çözülmesi gereken bir diğer husus da "suçun işlenmiş olması" halinden ne anlaşılması gerektiğinin belirlenmesidir.
Anayasanın 38/4. maddesinde, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağı belirtilmiştir. Yine AİHS"in 6. maddesinin ikinci fıkrasında "bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır" denilmiştir. Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın isnat edilen suçu işlediğine hükmedilmesi ve bu hükmün kesinleşmesi durumunda, suçun işlendiğinden bahsedilebilecektir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın işlediği iddia olunan TCK"nın 125/3-a maddesinde düzenlenen kamu görevlisine karşı hakaret suçu müstakilen uzlaştırmaya tabi değildir. Yine sanığa isnat edilen anılan yasanın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde düzenlenen tehdit suçu ise uzlaşmaya tabidir ancak, somut olayda kamu görevlisine karşı hakaret suçuyla birlikte işlendiğinin iddia edilmesi nedeniyle CMK"nın 253/3. maddesindeki düzenleme uyarınca uzlaştırma kapsamı dışında kalmıştır. Yapılan yargılama neticesinde ise, sanığın kamu görevlisine karşı hakaret suçundan beraatine hükmolunmuş olması nedeniyle anılan suçun işlendiğinden bahsedilemeyeceği için, tehdit suçları yönünden uzlaştırmaya engel olan CMK"nın 253/3. maddesinin uygulanma olanağı kalmamıştır. Tehdit suçları yönünden CMK"nın 254. maddesi gereğince uzlaştırma işlemlerinin yapılması gerekmektedir.
Tüm bu nedenlerle; uzlaştırma işlemleri gerçekleştirilmeden kurulan, tehdit suçundan sanık ..."un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-1. cümlesi uyarınca (iki kez) 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İzmir 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/06/2019 tarihli ve 2016/836 esas, 2019/620 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, İzmir 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/06/2019 tarihli ve 2016/836 esas, 2019/620 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-b maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 09/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.