Esas No: 2020/1357
Karar No: 2020/9650
Karar Tarihi: 09.09.2020
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/1357 Esas 2020/9650 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tehdit ve hakaret suçlarından müşteki sanıklar ... ve ..."in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-1. cümle, 125/1, 125/4 (2"şer kez) ve 52. maddeleri uyarınca 6 ay hapis ve 2.100,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmalarına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/02/2016 tarihli ve 2015/681 esas, 2016/103 sayılı kararının 08/03/2016 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanıkların denetim süresi içerisinde 19/06/2016 tarihinde kasten işledikleri suçtan mahkum olduklarının ihbar edilmesi üzerine, hükmün açıklanması ile sanıkların 5237 sayılı Kanun"un 106/1-1. cümle, 125/1, 125/4 (2"şer kez) ve 52. maddeleri uyarınca 3.000,00 Türk Lirası ve 1.740,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmalarına ilişkin Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/07/2019 tarihli ve 2019/174 esas, 2019/973 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 20/02/2020 gün ve 94660652-105-06-17550-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/02/2020 gün ve 2020/25594 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
"Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 13/02/2017 tarihli ve 2017/17744 esas, 2018/1481 karar sayılı ilamında ""...Denetim süresi içinde yeniden kasıtlı suç işleyerek mahkum olduğu saptanan sanık hakkında verilen önceki kararın CMK"nın 231/11. maddesine göre aynen açıklanması gerekmekte ise de; aynen açıklanacak hüküm, bünyesinde herhangi bir hukuka aykırılık barındırmayan ve açık yanlışlık içermeyen hüküm olup fıkranın ihdas amacı da infazı mümkün bir hükme varlık kazandırmaktan ibarettir. Daha önceki kararda yapılan hataların Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141/4. maddesinde öngörülen usul ekonomisinin bir gereği olarak düzeltilmesi gerekmektedir. Buna göre mahkemece hüküm açıklanırken, eylemin açıkça suç teşkil etmemesi halinde beraat kararı veya kovuşturma şartının bulunmadığının anlaşılması halinde düşme kararı verilebileceği gibi tedbire çevirme zorunluluğuna uyulmaması durumunda da bu zorunluluk gereğinin yerine getirilmesi, keza suça sürüklenen çocuk bakımından cezada yaş nedeniyle indirim yapılması unutulduğunda hüküm açıklanırken yaş indiriminin yapılması suretiyle hukuka aykırılığın giderilmesi gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır..."" şeklinde belirttiği gerekçeye göre, Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/02/2016 tarihli kararıyla sanıkların suç tarihi itibariyle uzlaşma kapsamına girmeyen tehdit suçunu hakaret suçu ile birlikte işlemeleri nedeniyle uzlaştırma hükümlerinin uygulanmadığı, ancak suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile 5271 sayılı Kanun"un 253. maddesinde değişiklik yapıldığı ve uzlaştırmanın 5237 sayılı Kanun"un 106/1-1. cümle maddesinde yer alan tehdit suçu yönünden de uygulanabilir hale gelmesi nedeniyle sanıkların üzerlerine atılı tehdit ve hakaret suçları açısından söz konusu kanun değişikliğine göre hukukî durumlarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu, 5271 sayılı Kanun’un 253 ve 254. maddeleri uyarınca uzlaştırma işlemlerinin yaptırıldıktan sonra sonucuna göre hükmün açıklanmasına veya davanın düşmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit ve hakaret suçlarından müşteki sanıklar ... ve ..."in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-1. cümle, 125/1, 125/4 (2"şer kez) ve 52. maddeleri uyarınca 6 ay hapis ve 2.100,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmalarına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/02/2016 tarihli ve 2015/681 esas, 2016/103 sayılı kararının 08/03/2016 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanıkların denetim süresi içerisinde 19/06/2016 tarihinde kasten işledikleri suçtan mahkum olduklarının ihbar edilmesi üzerine, hükmün açıklanması ile sanıkların 5237 sayılı Kanun"un 106/1-1. cümle, 125/1, 125/4 (2"şer kez) ve 52. maddeleri uyarınca 3.000,00 Türk Lirası ve 1.740,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmalarına ilişkin Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/07/2019 tarihli ve 2019/174 esas, 2019/973 sayılı kararının, sanıkların isnat olunan tehdit ve hakaret suçlarını birlikte işlediği, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 253. maddesinin üçüncü fıkrasına, 09/07/2009 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanunun 8. maddesiyle eklenen "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz" cümlesinin, suç tarihi itibariyle yürürlükte olduğu, 5237 sayılı Kanun"un 106/1-1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunun, suç tarihi itibariyle uzlaştırma kapsamında olmadığı, hakaret suçunun ise, tehdit suçuyla birlikte işlenmesi nedeniyle CMK"nın 253/3-son cümlesindeki düzenleme uyarınca uzlaştırma kapsamı dışında kaldığı, 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde 5237 sayılı Kanun"un 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı, sanıklara yükletilen hakaret suçunun ise, suç tarihi itibariyle 5271 sayılı CMK’nın 253/3-son cümlesi uyarınca tehditle birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaştırma kapsamında bulunmadığı ancak, yeni düzenlemeyle tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması sebebiyle bu suçun da uzlaştırma kapsamına girdiği ve her iki suç yönünden de uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesinin gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Tehdit ve hakaret suçlarından sanıklar ... ve ... hakkında, hükümlerden sonra yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun uyarınca uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
1-Mahkeme kararlarının kesinleşmesi ile ilgili olarak;
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
2-Uzlaştırma işlemleri ile ilgili olarak;
Ceza Genel Kurulu"nun 29/05/2018 tarihli ve 2017/15-496 esas, 2018/246 sayılı kararında belirtildiği üzere; uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli
makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur. 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir" hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un ikinci maddesiyle, 5237 sayılı TCK"nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK"nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. CMK"nın 5560 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinin üçüncü fıkrası; "(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez." biçimdeyken 09/07/2009 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun"un sekizinci maddesiyle anılan fıkraya "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" cümlesi eklenmiştir. 02/12/2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir. Uzlaştırma kurumu, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabilecek, bu uygulama sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacak, 5237 sayılı Kanun"un 7/2. maddesindeki düzenleme de nazara alınarak kesinleşen ve infaz edilmekte olan hükümlerde de uygulanabilecek ve bu husus infaz aşamasında gözetilebilecektir. Yerine getirilen hükümler yönünden ise, uzlaştırma sanığın hukuki yararının bulunması koşuluyla uygulanabilecektir.
Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
İncelenen dosyada;
Sanıklar ... ve ... hakkında tehdit ve hakaret suçlarından cezalandırılmaları talebiyle 08/09/2015 tarihinde kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/02/2016 tarihli ve 2015/681 esas, 2016/103 sayılı kararı ile sanıklar hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-1. cümle, 125/1, 125/4 (2"şer kez) ve 52. maddeleri uyarınca 6 ay hapis ve 2.100,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmalarına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanıkların denetim süresi içerisinde 19/06/2016 tarihinde kasten işledikleri suçtan mahkum olduklarının ihbar edilmesi üzerine, Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/07/2019 tarihli ve 2019/174 esas, 2019/973 sayılı kararıyla hükmün açıklanması ile sanıkların 5237 sayılı Kanun"un 106/1-1. cümle, 125/1, 125/4 (2"şer kez) ve 52. maddeleri uyarınca 3.000,00 Türk Lirası ve 1.740,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmalarına karar verildiği, kararın sanık ... "in yokluğunda verildiği, sanık ..."e ise tefhim edildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
1-Sanık ... yönünden;
Sanık ... "in yargılama sırasında adresini "..." olarak bildirdiği, gerekçeli kararın bu adrese gönderildiği, muhatabın adreste tanınmaması nedeniyle, tebligatın 16/09/2019 tarihinde muhtara teslim edildiği anlaşılmıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine göre tebligatın, öncelikle muhatabın beyan ettiği en son adrese yapılması, bu adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilip, bu adrese tebligatın yapılması, bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres esas alınarak, Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanunun 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından, tebligata, Tebligat Kanununun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanık ... hakkında yapılan yargılama neticesinde verilen gerekçeli kararın sanık ... "e yöntemince tebliğ edilmediği, bu suretle de kararın usulünce kesinleşmediği anlaşıldığından, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna ancak, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde başvurulabilmesi hususu nazara alındığında, gerekçeli kararın, sanık ... "e yöntemince tebliği, istinaf kanun yoluna başvurulması halinde gereğine tevessül edilmesi, istinaf kanun yoluna başvurulmaması halinde ise, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 20/02/2020 gün ve 94660652-105-06-17550-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/02/2020 gün ve 2020/25594 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesine konu hukuka aykırılık açısından yeniden kanun yararına bozma talebinde bulunulması gerekmektedir.
Yine, her ne kadar hakaret suçundan kurulan adli para cezası, yukarıda açıklanan gerekçeyle kesin nitelikte olup kanun yararına bozmaya konu edilebilecek hükümlerden ise de, her iki suçun birbiriyle bağlantılı oluşu, bir hüküm için verilecek kararın diğer suçtan kurulacak hükmü de etkileyebileceği hususları nazara alındığında, ayrıca hakaret suçundan kurulan hükmün, tehdit suçuna ilişkin karardan ayrı olarak kanun yararına bozulması halinde ve tehdit suçundan kurulan hükmün istinaf edilmesi durumunda, bağlantılı her iki suç için, usul ekonomisi ilkesi ile de bağdaşmayacak şekilde, Yerel Mahkeme ile Bölge Adliye Mahkemesi"nde ayrı ayrı yargılamaların yürütülecek olması ihtimali gözetildiğinde, hakaret suçundan kurulan adli para cezasına ilişkin kanun yararına bozma başvurusunun da bu aşamada reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Sanık ... yönünden;
6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde sanık ..."e yükletilen TCK"nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması, sanığa yükletilen hakaret suçunun ise, suç tarihi itibariyle CMK’nın 253/3-son cümlesi uyarınca tehditle birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaştırma kapsamında bulunmaması ancak, yeni düzenlemeyle tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması sebebiyle, bütün suçlar yönünden uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesinin gerekmesi karşısında, Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/07/2019 tarihli ve 2019/174 esas, 2019/973 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)Sanık ... yönünden;
Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/07/2019 tarihli ve 2019/174 esas, 2019/973 sayılı kararına yönelik, CMK"nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN BU AŞAMADA REDDİNE, dosyanın, gerekçeli kararın sanık ... "e yöntemince tebliğ edilmesi, istinaf kanun yoluna başvurulması halinde gereğine tevessül edilmesi, istinaf kanun yoluna başvurulmaması halinde ise, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 20/02/2020 gün ve 94660652-105-06-17550-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/02/2020 gün ve 2020/25594 sayılı ihbarnamesine konu hukuka aykırılık açısından yeniden kanun yararına bozma talebinde bulunulması için, mahalline gönderilmesine, sonraki işlemlerin, mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine,
2)Sanık ... yönünden;
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/07/2019 tarihli ve 2019/174 esas, 2019/973 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 09/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.