14. Hukuk Dairesi 2015/6458 E. , 2018/310 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 20.12.2013 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklı elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin 112 ada 36 parsel sayılı taşınmazın maliki olup bu taşınmaz üzerinde bulunan evde ikamet ettiğini, 112 ada 41 parsel sayılı taşınmazın davalılardan ... adına tapuda kayıtlı olup bu taşınmazın diğer davalı ..."ın kullanımında olduğunu, davalı ..."ın kullanımında olan evin atık suları ve yağmur sularının davacının evinin çatısı ile temeline zarar verdiğini, davalı ..."ın atık su ve yağmur sularının evvelden beri aktığı yolu değiştirerek davacının evi üzerine çevirdiğinden bu durumun yaşandığını ileri sürerek, davalıların vermiş olduğu zararın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, ..."ın evinin 112 ada 36 parselde bulunduğunu ve evin atık suyunun davacı taşınmazına akmayıp diğer davalı ..."ın maliki olduğu 112 ada 41 parsel sayılı taşınmaza aktığını, davacının taşınmazına akan suyun yağmur suyu olabileceğini, davalı ..."in evinden gelen ve diğer davalı ..."ın taşınmazına akan atık su için biriktirme yeri yapılacağını ancak kimseye bir zararı olmadığını düşündüklerinden henüz atık su biriktirme yeri yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile "zararın önlenmesine, 26/06/2014 tarihli bilirkişi heyeti raporu ışığında davalı tarafından aynen ifa edilmesine; rapordaki eksikliklerin aynen ifası verilen sürede yerine getirilmediğinde davacılar tarafından yerine getirme bedeli olan 3.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, muarazanın bu şekilde giderilmesine" şeklinde hüküm kurulmuştur.
Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir" hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengeleri gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Mahkemece kurulacak hükümde, zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
Öte yandan; 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince;
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m.26/1)
Somut olaya gelince; davacı, davalılardan ..."ın mülkiyetinde ve diğer davalı ..."ın kullanımında bulunan 41 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan evin atık suyu ve yağmur suyunun evvelden beri gittiği yolun davalı ... tarafından değiştirilmesi nedeniyle kendi taşınmazına aktığını ve evinin çatısı ile temeline zarar verdiğini ileri sürmüş; davalılar ise, davalı ..."ın evinin 39 parsel sayılı taşınmazda bulunduğunu ve evin atık suyunun diğer davalı ..."ın maliki bulunduğu 41 parsel sayılı taşınmaza aktığını savunmuşlardır. Yapılan keşifte dinlenen taraf tanıkları, yağmur suyunun daha önceden başka yerden akıp davacı taşınmazına zarar vermediğini belirtmişlerdir. Ancak tanık beyanları ve dosya içerisindeki bilirkişi raporu incelendiğinde, yağmur suyu yolunun nasıl ve kim tarafından değiştirildiği, davalı ..."in evinin hangi taşınmaz üzerinde bulunduğu hususlarının açıklığa kavuşturulmadığı görülmektedir. Diğer taraftan; hangi davalının hangi eylemi nedeniyle ne şekilde zarar verildiği ile bu zararın giderilmesine ilişkin önlem ya da önlemlerin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve bu yönde zararın giderim şekli ve taraf yükümlülüklerini açıkça gösterir şekilde karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere infaza elverişsiz biçimde ve şartlı hüküm kurulması da isabetsizdir.
O halde, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapılarak toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle infaza elverişli biçimde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.