
Esas No: 2017/244
Karar No: 2019/1193
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/244 Esas 2019/1193 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze 2. İş Mahkemesince maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne dair verilen 20.11.2012 tarihli ve 2008/319 E. 2012/634 K. sayılı karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 29.05.2014 tarihli ve 2014/2479 E. 2014/13398 K. sayılı kararı ile;
"…1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebepler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre davacılar vekilinin tüm, davalı şirket vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, iş kazası sonucu % 41,2 maluliyete uğrayan davacılar murisi ..."nın mirasçılarının maddi ve manevi zararlarının tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile maddi tazminatın SGK tarafından karşılanması nedeniyle reddine, 60.000.00 TL manevi tazminatın davacılara veraset ilamındaki paylara göre ödenmek üzere davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacılar murisinin 26.4.2007 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeni ile % 41,2 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, Kurumca olayın iş kazası olarak kabul edildiği, sigortalının yargılama sırasında iş kazasına bağlı olmayan bir nedenden dolayı (sağ kalçada kitle) 12.10.2008 tarihinde vefat ettiği, bu nedenle sürekli iş göremezlik geliri bağlanamadığı, ancak sigortalının hak ettiği sürekli iş göremezlik geliri toplamının 8.262,02 TL olduğu, sigortalıya 11.024,57 TL geçici iş göremezlik ödeneği ödendiği, hükme esas alınan 24.01.2011 tarihli üç kişilik iş güvenliği uzmanlarından oluşan bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen kusur raporuna göre anılan iş kazasında davalı işverenin % 60 oranında, kazalı işçinin % 40 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, 21.11.2011 tarihli hesap raporuna göre davacının karşılanmayan gerçek zararının 7.674,20 TL olduğunun tespit edildiği, ancak bu miktardan geçici iş göremezlik ödeneğinin ve sigortalının hak ettiği ancak alamadığı sürekli iş göremezlik gelirinin tenzil edilmediği anlaşılmıştır.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır (HGK 23/06/2004, 13/291-370).
Bu ilkeler gözetildiğinde davacılar yararına hükmedilen 60.000,00 TL manevi tazminatın bir miktar fazla olduğu ortadadır.
O halde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve daha uygun bir miktara hükmedilmek üzere karar bozulmalıdır..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin davalı işyerinde çalışırken 26.04.2007 tarihinde iş kazası geçirdiğini, kaza sonucunda bel kemiğinin iki yerden kırıldığını ve sağ bacağının kalçadan itibaren felç olduğunu, vücut bütünlüğü bozulduğu için yaşamının ciddi risk altında olduğunu, manevi olarak da büyük acılar yaşadığını, kazada müvekkilinin kusursuz olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi tazminat ile 200.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında maddi tazminat talebini 7.614,20TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili; davacının müvekkili şirkette yaklaşık 21 yıl çalıştığını, olay günü alçak gerilim hattında meydana gelen arızayı gidermek için sepetli araç vasıtası ile direğe çıktığını, sepetli araç platformundan kopmuş olan alpek kabloyu çekmek için uzandığı sırada kendisine teslim edilen emniyet kemerini takmadığı için dengesini kaybederek yere düştüğünü, tüm çalışanlara olduğu gibi davacıya da iş güvenliği malzemelerinin eksiksiz olarak verildiğini, çalışanlara yılda bir kez iş güvenliği eğitimi düzenlendiğini, kazada müvekkili şirketin kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Yerel Mahkemece; davacıların murisi olan kazalının 26.04.2007 tarihinde iş kazası geçirdiği ve dava tarihinden sonra 12.10.2008 tarihinde vefat ettiği, ölüm ile kaza arasında bağlantı bulunmadığının tespit edildiği, ayrıca iş gücü kaybının da %41,2 olarak belirlendiği, davalı işverenin %60 oranında, kazalının ise % 40 oranında kusurlu olduğu, kazalının maddi zararının 7.674,20TL olabileceği, ancak SGK tarafından kazalının hak edipte alamadığı 8.262,02TL gelirin fiilen mirasçılarına payları oranında ödendiği, buna göre kazalının maddi zararının kurum tarafından karşılandığı, davacıların murisinin kaza nedeniyle belinin kırılması suretiyle yaralanması, uzun süre yatağa bağımlı kalması, koltuk değnekleri ile yürüyebilmesi ve tedavisi nedeniyle acı çektiği ve psikolojik açıdan rahatsızlık duyduğunun açık olması karşısında tarafların kusur oranı, ekonomik ve sosyal durumları, olayın meydana geliş şekli, özel şartlar ve haller dikkate alındığında 60.000,00TL manevi tazminatın uygun olduğu gerekçesiyle maddi tazminat talebinin reddi ile 60.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; önceki gerekçelerle bozma ilamının maddi tazminata ilişkin kısmına uyulmasına, manevi tazminata ilişkin kısmına ise direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından iş kazası nedeniyle davacılar lehine takdir edilen 60.000,00 TL manevi tazminat miktarının bir miktar fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
I) Davalı vekilinin manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Uyuşmazlığın çözülmesi için öncelikli olarak manevi tazminat hakkında açıklama yapmakta yarar bulunmaktadır.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun (BK) 332. maddesinin karşılığı olarak çağdaş bir yaklaşımla düzenlenen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 417. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçilerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür" hükmü ile, 4857 sayılı İş Kanunu"nun mülga 77/1. maddesiyle bütünlük sağlandığı gibi 3. fıkrasındaki "İşverenin yukarıdaki hükümler dahil kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir" hükmü ile de hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğun hukuki niteliği konusunda tartışmalar sona erdirilmiş, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. İşverenin gözetme borcu iş akdinden kaynaklandığından işçi, iş kazasından doğan vücut bütünlüğünün zedelenmesi nedeniyle açacağı maddi ve manevi tazminat davasında sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerine (TBK 112 ve 417.) dayanabilecektir. Öte yandan, işverenin bu davranışı, kişi varlıklarını doğrudan korumayı amaçlayan (iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin) emredici kuralların kusurlu bir davranışla ihlali niteliğinde olup, aynı zamanda haksız fiil oluşturur. Bu nedenle işçilerin iş kazasından kaynaklanan tazminat taleplerinde sözleşmeden doğan ile haksız fiilden doğan dava hakları yarışır. İşçinin ölümü veya vücut bütünlüğünün zedelenmesi hâli sözleşmeye aykırılık doğuracak olmakla birlikte bu durum aynı zamanda bir haksız fiilin unsurunu da oluşturur (Oğuzman, K.: İş Kazası veya Meslek Hastalığından Doğan Zararlardan İşverenin Sorumluluğu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 34, S. 1-4, 1968, s. 339). İşçi zararının tazmini için sözleşmeye aykırılık veya haksız fiil hükümlerine dayanmakta serbesttir.
818 sayılı BK"nın 98. (TBK"nın 114) maddesinin 2. fıkrası "Haksız fiillerden mütevellit mesuliyete müteallik hükümler, kıyasen akde muhalif hareketlere de tatbik olunur." şeklinde düzenleme içerdiğinden, iş kazasından kaynaklanan manevi tazminat davaları açısından 818 sayılı BK"nın 47. maddesi ile 6098 sayılı TBK"nın 56. maddesi kıyasen uygulanacağından, iş kazasından kaynaklanan manevi tazminat davalarında bu kapsamda inceleme yapmak gereklidir (Süzek, S.: İş Hukuku, 18. Baskı, İstanbul 2019, s. 408).
Borçlar Kanunu"nun 47. (TBK"nın 56) maddesine göre; hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Bu para aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkân nispetinde karşılanmasını amaçladığından hâkim, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 tarihli ve 2003/21-368 E., 2003/355 K.; 23.06.2004 tarihli 2004/13-291 E., 2004/370 K. ve 19.06.2013 tarihli 2013/21-20 E., 2013/868 K. sayılı kararları).
Ayrıca 22.06.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararında takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 26.04.2007 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle sigortalı ...’nın %41,2 oranında maluliyete yol açacak şekilde yaralandığı, olayın meydana gelmesinde sigortalının %40 oranında kusurlu bulunduğu, iş kazası sonrasında sigortalının belinin kırıldığı ve birçok kez ameliyat geçirdiği, ayrıca uzun süre fizik tedavi gördüğü anlaşıldığından tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki kanıtlar, direnme kararında açıklanan nedenler, tarafların kusur durumu ve davacının uğradığı zarar ile olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında yerel mahkemece hükmedilen 60.000,00TL manevi tazminat miktarı yerindedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olay itibariyle tarafların kusur oranı dikkate alındığında bozma kararında belirtildiği gibi manevi tazminat miktarının bir miktar fazla olduğu, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Bu durumda yukarıda belirtilen ilkeler ve maddi olgular dikkate alınarak takdir edilen manevi tazminat miktarına ilişkin yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekir.
Diğer taraftan, her ne kadar gerekçeli karar başlığında dava tarihi 12.05.2008 yerine 11.09.2014 olarak gösterilmiş ise de bu yanlışlık mahallinde düzeltilebilir bir maddi hata olarak kabul edildiğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
II) Öte yandan maddi tazminata ilişkin kısım yönünden bozma kararı bulunmamasına rağmen, yerel mahkemece maddi tazminata ilişkin kısmın da bozulduğundan bahisle bu yönden uyma kararı verilerek yapılan araştırma ve inceleme sonucunda maddi tazminat talebinin kabulüne karar verildiği anlaşıldığından oluşturulan bu hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA oy çokluğu ile;
(II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle uyulan kısım yönünden davalı vekilinin bu hükme yönelik olan temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 21. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE oy birliği ile karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 14.11.2019 tarihinde kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.