19. Hukuk Dairesi 2015/18443 E. , 2016/5135 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davadışı... ile davalı banka arasındaki 25.02.2005 tarihli genel kredi sözleşmesine müvekkili şirketin de kefil olduğunu, davadışı şahsın 10.000-TL kredi kullandığını, 25/03/2005 tarihinde müvekkilinin taraf olmadığı bir kredi arttırımı yapılarak 30.000-TL daha kredi kullandırıldığını, kredi borcu ödenmediğinden icra takipleri başlatıldığını, 08.12.2005 tarihinde müvekkilinin davalı banka nezdindeki hesabından sözleşmeye aykırı şekilde 20.000-TL" nin icra dosyası alacağına mahsuben kesildiğini, oysa müvekkilinin sadece 10.000-TL için kefil olduğunu, sözleşmenin bir kısmının boş bırakılıp müvekkili şirket yetkilisinin şahsi kefalet kısmına sonradan 20.000-TL yazıldığını, müvekkilinin kaşe ve imzası olan yerde ise hiç rakam yazılmadığını, bir başka 25.02.2005 tarihli sözleşmede ise kullandırılan kredi limitinin 20.000-TL yazılı olup, müvekkili şirketin de kefil imzası olduğunu beyanla, müvekkilinin 10.000-TL için kefil olmasına rağmen fazladan tahsilat yapılması sebebiyle şimdilik 8.000-TL" nin 08/12/2005" den itibaren işleyecek en yüksek reeskont avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 11.152,90-TL"ye çıkartmıştır.
Davalı vekili, istirdat davasının ödemeden itibaren 1 yıllık hakdüşürücü sürede açılması gerektiğini, oysa davanın 6 yıl sonra açıldığını, dava dilekçesinin çelişkilerle dolu olup, başta 10.000-TL için kefil olunduğu iddia edilirken, devamında davacı şirketin 20.000-TL için kefil olduğunun ikrar edildiğini, 25.02.2005 tarihli kredi sözleşmesine davacı şirket ve yetkilisinin ayrı ayrı 20.000-TL" den kefil olduğunu, davacı şirketten 20.000-TL tahsilat yapılıp, kredi limitinden fazla bir tahsilat yapılmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, alacağın genel zamanaşımına tabi olması nedeniyle davalının zamanaşımı itirazlarına itibar edilmediği, davacının icra takibine konu kredi sözleşmelerindeki toplam kefaletinin 10.000-TL olduğu, 25/07/2005 tarihinde temerrüde düştüğü, faiz hesabında Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 1993/15901 - 20222 E.K. sayılı kararı gereği bir yılın 360 gün olarak kabul edildiği, buna göre alınan bilirkişi raporu uyarınca davacının 08/12/2005 tarihi itibariyle ödemekle yükümlü olduğu miktarın 8.873,11-TL olduğu, davacının ise 08/12/2005" de 20.000-TL ödeme yapmış olması nedeniyle davacıdan fazladan tahsil edilen miktarın 11.126,89-TL olduğu gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulü ile, 11.126,89-TL" nin 08/12/2005" den itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- İcra takibine konu kredi borcunun hangi kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırıldığı banka kayıtları üzerinde bankacılık konusunda uzman bilirkişi tarafından tespit edildikten sonra, dosya içerisinde davacı kefilin 20.000-TL limitle sorumlu olduğu kredi sözleşmesinin de bulunduğu dikkate alınarak, bu sözleşme nedeniyle kredi kullandırılmış ise, davacının bu limitle sorumlu olacağı gözönüne alınarak karar verilmesi gerekirken, bu hususlar araştırılmadan, yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
2- Kabule göre de; hüküm fıkrasında "ticari temerrüt faizi" denilerek hüküm kurulmuş ise de, ticari temerrüt faizi diye bir faiz cinsi bulunmadığından, dava dilekçesindeki talep de dikkate alınarak faizin cinsinin belirtilmemesi doğru olmadığı gibi, ayrıca, 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesinin (ç) bendi ile değişik 123. maddesindeki harç istisnası yurt dışından alınacak kredilerin geri dönüşümü ile ilgili işlemlerle sınırlı olarak uygulandığından, yeniden yapılandırma ile ilgili 4603 sayılı Kanun"da öngörülen muafiyetin Yasada sayılan bankaların davacı olduğu davalarda uygulanabileceği, davalı bankanın somut olayda harçtan muaf olduğuna ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığı, harcın kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle re"sen dikkate alınması gerektiği, kamu düzeninin, aleyhe bozma yasağı kuralının istisnalarından olduğu gözetilerek, mahkemece; davalı bankanın karar ve ilam harcı ile sorumlu tutulması gerekirken hükmün 2 no"lu bendinde yazılı şekilde davalı bankanın harçtan muaf olduğuna dair hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 22.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.