Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/6838
Karar No: 2020/7961
Karar Tarihi: 31.12.2020

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/6838 Esas 2020/7961 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2020/6838 E.  ,  2020/7961 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

    Dava, yaşlılık aylığı şartlarının oluştuğu tarihin 17.08.2019 tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince "davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle; Aydın 1. İş Mahkemesi 24.09.2019 tarihli, 2018/188 E. 2019/460 K. sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun maddesi uyarınca kaldırılmasına; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    A) Davacı İstemi; Dava, davacının 1.538 gün fiili hizmet süresinin tamamının sigortalılık başlangıç tarihinden geri çekilmesini, geri çekilmesi neticesinde bulunacak yaş şartından da indirilerek yaşlılık aylığı bağlanma şartlarının oluştuğu tarihin 17/08/2019 tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
    B) Davalı Cevabı;
    Davalı Kurum vekili; cevap dilekçesi sunmamış, yargılama esnasında davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    C) İlk Derece Mahkemesi Kararı;
    Mahkemece, davanın kabulüyle “davacının TSK"daki hizmetine karşılık mevcut olan 4 yıl, 3 ay, 8 günlük fiili hizmet süresinin ilk sigortalı olduğu tarihten 506 Sayılı Yasanın Ek 39. maddesi uyarınca geri çekilerek yaş haddinden indirilmesine ve emeklilik başvurusunun yapılacağı tarihin 17/08/2019 tarihinden itibaren hak kazanacağının ve bu tarih itibariyle yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine,” karar verilmiştir.
    D) Bölge Adliye Mahkemesi Kararı;
    Davalı Kurum vekilinin istinaf kanun yolu başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, “Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki 2829 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca 506 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı, davacının 5434 sayılı Kanun kapsamındaki çalışmalarından elde ettiği 1.538 gün fiili hizmet süresinin davacının 5434 sayılı Kanuna tabi sigortalılığının başladığı 15/09/1992 tarihinden indirilmesi halinde bulunan sigortalılık başlangıç tarihi olan 07/06/1988 tarihinde davacının 18 yaşını ikmal etmediği, 506 sayılı Kanunun 60/G maddesi gözetilerek, davacının 18 yaşını ikmal tarihi olan 25/11/1990 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği, 25/11/1990 sigortalılık başlangıç tarihine göre 506 sayılı Kanunun Geçici 81/B-ı bendi kapsamında 25 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları ve en az 5525 gün prim ödeme günlerinin bulunması şartlarına tabi olduğu, davacının 52 yaş ikmal tarihinin 25/11/2024 tarihi olduğu, bu süreden fiili hizmet süresi olan 1.538 günün indirilmesi ve işten ayrılma koşulu yerine getirilmesi halinde davacının yaşlılık aylığı şartlarının 17.08.2020 tarihinde oluştuğu dikkate alındığında, mahkemece, davacının yaşlılık aylığı şartlarının gerçekleşme tarihi olarak 17/08/2019 tarihi olarak kabulü yerinde olmadığı” gerekçesiyle,
    “Davalı SGK Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle; Aydın 1. İş Mahkemesi"nin, 24/09/2019 tarihli, 2018/188 E, 2019/460 K. sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına; davanın kısmen kabulü ile; davacının, 5434 sayılı Kanun kapsamındaki 1.538 gün fiili hizmet zammı süresinin yaşlılık aylığı şartlarının hesaplanmasında 18 yaş ikmal tarihi dikkate alınarak sigortalılık başlangıç tarihinden ve yaş haddinden indirilmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” karar verilmiştir .
    E) Temyiz;
    Davacı vekili, 5434 sayılı kanunda, fiili hizmet zammı süresinin sigorta başlangıç tarihinden geri çekilmesi ile elde edilen tarihte, ilgili sigortalının 18 yaşını ikmal etmiş olması gerektiği ile ilgili herhangi bir hükmün bulunmadığını, davacı gibi harp okuluna başlayanların neredeyse tamamının 18 yaşında bu okula başladığı için okul başlar başlamaz (veya 18 yaşının altında başladıysa 18 yaşını ikmal ettiğinde) sigortasının başlatıldığını, fiili hizmet zammı süresi sigorta başlangıç tarihinden geri çekildiği zaman doğal olarak 18 yaşın altına düştüğünü, aksi takdirde fiili hizmet zammı süreleri geri çekildiği zaman 18 yaş altına düşülmesinin bir öneminin bulunmadığını, bu husus dikkate alınmak suretiyle Yargıtay kararlarının oluşturulduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Kurum vekili; ilgili genelgeye göre, fiili hizmet süresi zammı, sigortalıların Kanunun 40. maddesinin ikinci, 5434 sayılı Kanunun mülga 32. maddesine göre verilen fiili hizmet süresi zamlarının; sigortalılık süresine ve prim ödeme gün sayısına eklendiğini, yaş haddinden indirim yapılmasının söz konusu olmadığını, dolayısıyla davacının ancak 25 yıl 5525 gün şartını yerine getirdiği 52 yaşını tamamlayacağı 25/11/2024 tarihinden sonra emeklilik müracaatında bulunabileceğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
    F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı Kurumun temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    Uyuşmazlık, daha önce 5434 sayılı Kanun kapsamında hizmet süresi ve fiili hizmet zammı süresi bulunan davacının, en son 506 sayılı Kanun kapsamındaki çalışmaları sebebiyle, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmet birleştirmesi ile 506 sayılı Kanun gereğince yaşlılık aylığı bağlanmasında, 506 sayılı Kanunun "Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6"ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanunun 60 ve Geçici 81"inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir." şeklindeki ek 39. madde hükmünün uygulanması ile ilgili olarak fiili hizmet zammının sigortalılık başlangıcı tarihinden geriye çekilmesi esnasında bulunan tarihin değerlendirilmesinde 506 sayılı Kanunun 60/G maddesi hükmünün dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
    506 sayılı Kanunun Kanunla mülga 60 ncı maddesinin (G) fıkrası, “Bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak, bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir.” hükmüne amir olup, söz konusu fıkra, 1/4/1981 tarihinde 2422 sayılı Kanunla 506 sayılı Kanuna eklenmiştir. Yine aynı Kanunla 506 sayılı Kanuna eklenen geçici 54 üncü maddede, 1/4/1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında 60 ıncı maddenin (G) fıkrası hükmünün uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.
    Diğer taraftan, 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, “506 sayılı Kanun’un Ek 5’inci maddesinde öngörülen itibari hizmet süresinin salt sigortalılık süresine eklenmesi gerekir ve ayrıca bu sürenin fiili prim ödeme gün sayısına eklenmesi söz konusu olmaz.” 506 sayılı Kanun’un Ek 39’uncu maddesine göre, “Ek 5 ve Ek 6 maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun’un 60 ve Geçici 81’inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir.”
    5434 sayılı Kanun’da da “itibari hizmet” kavramına yer verilmiştir. Ne var ki; anılan Kanun’un 35 ve devamı maddelerinde düzenlenen “itibari hizmet” 506 sayılı Kanun sistematiğindeki “itibari hizmet”ten farklıdır. Zira 506 sayılı Kanundaki itibari hizmet süresi, hem sigortalılık süresini uzatmakta hem de yaşlılık aylığı oranını yükseltmektedir. 5434 sayılı Kanundaki itibari hizmet süresi ise, yalnızca emekli aylığı oranını yükseltmektedir. Ancak, 5434 sayılı Kanun’da bir de “fiili hizmet zammı” kavramına yer verilmiş olup, 5434 sayılı Kanun’un 33, 34 ve 205’inci maddelerinde düzenlenmiştir. Söz konusu fiili hizmet zammı; hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırmakta ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağlamaktadır. Bu nitelikleri nazara alındığında 5434 sayılı Kanundaki fiili hizmet zammının 506 sayılı Kanundaki itibari hizmetin karşılığı olduğu, buna bağlı olarak da; 5434 sayılı Kanun fiili hizmet zammının 506 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetlerle birleştirilmeleri durumunda sigortalılık süresine eklenmesi ve yaş haddinden de indirilmesi gerekeceği açıktır.
    5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunun Geçici 205. maddesinin son fıkrasında, 506 sayılı Kanunun Ek 39. maddesine benzer ve aynı amaca yönelik nitelikte, "... 32"nci madde gereğince fiili hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiili hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır." şeklindeki hüküm ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 40 maddesinde bir arada düzenlenen fiili hizmet süresi zamlarının, genel olarak belli miktarının emeklilik yaş hadlerinden indirileceğine dair hükmü gözetildiğinde, hizmet birleştirmesinde davacı hakkında 506 sayılı Kanunun Ek 39. maddesinin uygulanması gereklidir.
    09/08/2018 tarihinde açılan eldeki davada, 25/11/1972 doğumlu davacının 16/04/2018 tarihli tahsis talebinin Kurum"un 17/05/2018 tarihli yazısı ile yaş koşulunu sağlamadığı gerekçesiyle reddedildiği, davacının 5434 sayılı Yasa kapsamında 01/09/1992-30/08/1996 ve 30/08/1996-14/10/2013 tarihleri arasında 6182 gün, 4 yıl 3 ay 8 gün fiili hizmet zammı süresi karşılığı 1538 gün ve 5510 sayılı Yasa 4/a kapsamında 02/12/2013-30/03/2018 tarihleri arasında 1560 gün olmak üzere toplam 9280 gün hizmetinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda 2829 sayılı Kanun gereği, 506 sayılı Kanun kapsamında ve 5434 sayılı Kanun kapsamında sigortalı hizmetleri birleştirilen davacının aylığa hak kazanma koşullarının tespitinde fiili hizmet zammı süresinin sigortalılık sürelerine ilave edilmek ve yaş haddinden de indirilmek suretiyle dikkate alınması gerekir. Bu doğrultuda, 25/11/1972 doğumlu davacının fiili hizmet zammı sürelerinin sigortalılık sürelerine ilave edilmesi neticesi bulunan sigortalılık başlangıç tarihi 07/06/1988 tarihidir. 506 sayılı Kanunun Geçici 81. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine göre 29 yıl sigortalılık süresi, 51 yaş, 5450 primi ödenmiş gün sayısı yaşlılık aylığı şartlarını sağlaması gerektiği dikkate alınarak 51 yaş haddinden, 4 yıl 3 ay 8 günlük fiili hizmet zammı indirildiğinde davacı 17/08/2019 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazanmaktadır. Hal böyle olunca İlk Derece Mahkemesince tesis edilen hüküm isabetli olup Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı bulunmuştur.
    O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmalıdır.
    Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370/2. maddesi gereğince verilen karar düzeltilerek onanmalıdır.
    SONUÇ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının ortadan kaldırılarak yerine gelmek üzere;
    “1-Davalının istinaf isteminin reddine,
    2-Davalı harçtan muaf olduğundan istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına,
    3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,” ibaresinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, Üye ..."in muhalefetine karşı, Başkan ... ile Üyeler ..., ... ve ..."ün oyları ve oy çokluğuyla, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 31/12/2020 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
    Davacı fiili hizmet zammı süresinin tamamının sigortalılık başlangıç tarihinden itibaren geriye çekilmesi, yaş şartından da indirilerek yaşlılık aylığı bağlanma şartlarının oluştuğu tarihin 17/08/2019 tarihi olarak tespiti talebiyle davasını açmış, ilk Derece Mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde davanın kabulüne dair kurulan hüküm davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusu üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince “Davalı SGK Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle; Aydın 1. İş Mahkemesi"nin, 24.09.2019 tarihli, 2018/188 E, 2019/460 K. sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına; davanın kısmen kabulü ile; davacının, 5434 sayılı Kanun kapsamındaki 1.538 gün fiili hizmet zammı süresinin yaşlılık aylığı şartlarının hesaplanmasında 18 yaş ikmal tarihi dikkate alınarak sigortalılık başlangıç tarihinden ve yaş haddinden indirilmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” karar verilmiş olup istinaf kararının davacı ve davalı Kurum vekillerince temyizi üzerine katılmadığımız Dairemiz çoğunluk görüşünce “davacının fiili hizmet zammı sürelerinin sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi esnasında bulunan tarihin 506 sayılı Kanunun 60/G maddesi hükmü dikkate alınmaksızın yapılacak yaşlılık aylığı şartları değerlendirmesinde bulunacak yaşlılık aylığı koşullarından yaş haddinden fiili hizmet zammı süresinin indirilmesi gerektiğinden ve davacının yargılama esnasında yaşlılık aylığı koşullarını sağlamış olmasından dolayı ilk derece Mahkemesince tesis edilen hükmün yerinde olduğu belirtilmiş ve sonuç olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370/2. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın düzeltilerek onanmasına,” karar verilmiş ise de;
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/son maddesindeki: “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmü uyarınca hüküm fıkrasının infaza elverişli ve açık olması gerekmektedir.
    Hükümler davayı esastan çözümleyen, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardır. Hüküm ile taraflar arasındaki uyuşmazlık sona erer ve hüküm kesinleşince artık o uyuşmazlık hakkında yeni bir dava açılamaz. HMK"nun 297/son maddesi gereğince hüküm fıkrasının açık olması taraflara bahşedilen vazife ve haklar, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde yazılmalı, hüküm infazı kabil olmalıdır. Dava açıldığı tarihteki şartlara göre karara bağlanmalı, şarta bağlı ve terditli hüküm kurulmamalı, hüküm fıkrasında asıl taleple birlikte yardımcı talepler hakkında da karar verilmelidir.
    Öte yandan; dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacının dava açma hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde korunmaya değer bir yararı olmalıdır. Hukuki yarar bir dava şartı olup, mahkeme dava şartlarını re’sen incelemekle görevlidir. Dava açılmasında korunmaya değer bir hukuki yarar yok ise, davanın bu yönden esasa girilmeden reddi gerekir.
    Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)"nin 6. maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde düzenlenen "hak arama özgürlüğü" nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
    Somut olayda; davacının fiili hizmet zammı süresinin tamamının sigortalılık başlangıç tarihinden itibaren geriye çekilmesi istemi hakkında çoğunluk görüşü uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık davacının fiili hizmet sürelerinin yaş haddinden de indirilmesi suretiyle bulunacak tarih olan 17/08/2019 tarihinde davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemi hakkında, her dava açıldığı tarihteki hukuki koşullara göre görülüp sonuçlandırılacağından, ileride dava şartının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, davacının belirtilen tarihte tahsis başvurusunda bulunup bulunmayacağı belirsiz olduğundan 09/08/2018 tarihinde açılan davada, bu tarihten sonraki bir tarih yönünden ileriye dönük ve şarta bağlı hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
    Hal böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesinin ortadan kaldırılarak yerine davanın kısmen kabulü ile “davacının fiili hizmet sürelerinin yaş haddinden de indirilmesi suretiyle bulunacak tarih olan 17/08/2019 tarihinde davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemi yönünden davacının hukuki yararı bulunmadığından isteminin reddine,” şeklinde yeni bir karar verilmesi gerekir iken açıklanan gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
    O halde, davacının temyiz itirazlarının reddi ile davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmalıdır.
    Tüm bu açıklamalar göz önüne alındığında, Bölge Adliye Mahkemesi hükmünün BOZULMASINA karar verilmesi gerekir iken “DÜZELTİLEREK ONANMASI” yönünde oluşan sayın çoğunluğun görüşüne katılamamaktayım.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi