Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/627
Karar No: 2019/1192
Karar Tarihi: 14.11.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/627 Esas 2019/1192 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/627 E.  ,  2019/1192 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “iş kazasının tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 09.12.2013 tarihli ve 2013/286 E., 2013/757 K. sayılı karar davalılar vekillerince temyiz edilmekle, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 04.06.2015 tarih ve 2015/417 E., 2015/12700 K. sayılı kararı ile;
    “…Dava, davacıların murisi Rıza Kat"ın 27.08.2012 tarihinde geçirdiği kaza neticesinde ölümüyle sonuçlanan olayın iş kazası olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiştir.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davalıya ait tarlada bulunan kuyu temizleme işi yapılırken kuyunun içine inen maktül Rıza Kat"ın motordan çıkan ve kuyu içinde biriken karbonmonoksitten zehirlenerek ölmüş olduğu, olaydan önce davalının kuyu temizliği için işçi aradığı ve köy kahvehanesine gittiği, o an orada olan ve işi kabul etmeyen tanıkların dinlendiği, maktulün inşaat işlerinde çalıştığı, fayans ustası olup gündelik işlere de gittiği, olay günü tanık ..."un davalının istediği işi yapmak istememesi üzerine davalının maktülle anlaştığı, kuyu temizliği hususunda anlaştıkları, parayı konuşmadıkları, Kurumca düzenlenen rapora göre, kuyu temizleme işinin tarım işi sayılması gerektiği kabul edilerek iş kazası olarak değerlendirilmediği anlaşılmıştır.
    5510 sayılı Kanun"un "iş kazasının tanımı, bildirilmesi ve soruşturulması " başlıklı 13. maddesinde iş kazası kavramını Yasa Koyucu geniş olarak yorumlamıştır. İş kazası 13. maddede; " İş kazası; a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır." şeklinde tanımlanmıştır.
    Uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdine mi yoksa istisna akdine mi dayalı olduğu noktasında toplanmaktadır.
    Bir olayın iş kazası olabilmesi için ön koşul, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdi olmasıdır.
    Hizmet akdinin unsurları; 1-Hizmetin belirli veya belirli olmayan bir zaman içinde görülmesi, 2-Hizmet akdinin konusu olan edimin işverene ait işyerinde yerine getirilmesi 3-Edimin ifası sırasında işverenin denetim ve gözetimi altında bulunması 4-Edimin ücret karşılığında yapılması ve ücretin zaman esası üzerinden saptanmasıdır. Ücret zaman itibariyle olmayıp yapılan işe göre verildiği takdirde dahi belirli ya da belirli olmayan bir zaman için alınmış veya çalışılmış oldukça hizmet akdi yine mevcuttur.
    İstisna akdinde ise; bir eserin ücret karşılığında yaratılması söz konusudur. İstisna akdinde ücretin tespitinde eser göz önünde tutulur. İş sahibinin talimat verme yetkisi ise, elde edilecek sonuç içindir. Hâlbuki hizmet akdinde emir ve talimat yetkisi işçinin çalışma yerinin, ise başlangıç ve sona eriş saatinin işverence tespiti biçimindedir.
    Hizmet akdinin belirleyici ve ayırıcı unsurları zaman ve bağımlılıktır. Zaman ve bağımlılık unsurlarını birlikte gerçekleştirecek biçimde çalışmanın varlığı halinde aradaki ilişkinin hizmet akdine dayalı olduğunun kabulü gerekir. Somut olayda ise davacıların murisi Rıza Kat ile davalı ... arasında istisna akdinin unsurlarından olan bir eserin ücret karşılığında yaratılması söz konusudur.
    Hal böyle olunca da, istisna akdine dayalı bir çalışma söz konusu olduğu açıktır. Yapılacak iş, davacıların murisi ile davalı ... arasındaki işi akdi hizmet akdine dayalı gerçekleşmediğinden davanın reddine karar vermekten ibarettir.
    O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, iş kazasının tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin mirasbırakanı Rıza Kat’ın 27.08.2012 tarihinde davalı ...’ya ait tarlada kayıt dışı olarak kuyu temizleme işi yaparken öldüğünü, müteveffanın davalının kuyu temizleme işi ile ilgili teklifi üzerine olay günü birlikte davalıya ait tarlaya gittiğini, müteveffanın hiçbir koruma tedbiri alınmadan kuyuya indirildiğini, davalının sonradan kuyunun yanına geldiğinde müteveffayı kuyunun dibinde yatarken gördüğünü, davalının işveren olarak gerekli özeni göstermediği ve tedbirleri almadığını ileri sürerek kayıt dışı olarak çalıştırılan müteveffanın ölümünün iş kazası olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili, müfettiş tarafından düzenlenen inceleme raporunda ölenin kazaya uğradığı sırada yaptığı işin, sulama işinin parçası olduğu bu nedenle yapılan işin tarım işi kapsamında olduğu, ölenin diğer davalıya ait tarım işinde sürekli çalışmasının bulunmaması nedeniyle sigortalı olarak kabul edilemeyeceği ayrıca olayın 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesi kapsamında iş kazası da olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ... vekili, müteveffa Rıza Kat’ın inşaat ve fayans ustası olduğunu, devamlı bir işi olmayıp, iş bulduğunda kendi nam ve hesabına çalıştığını, olay günü Rıza ile karşılaştığında, müvekkilinin tarlaya gideceğini söylemesi üzerine Rıza’nın da müvekkili ile birlikte tarlaya geldiğini, tarlada birlikte çay içtikten sonra müvekkilinin üst tarafta bulunan tarlasına gittiğini, yarım saat sonra geldiğinde Rıza’nın tarlada olmadığını gördüğünü, arama sonucunda Rıza’nın tarladaki kuyuda olduğunu tespit ettiğini ve köydeki kişiler ile jandarmaya haber verdiğini, müvekkilinin olay günü Rıza’yı çalıştırmak amacıyla tarlaya götürmediğini ve ücret de vermediğini, yanlar arasında işçi-işveren ilişkisinin doğmadığını, müvekkilinin Rıza’yı tarlasında çalıştırmak için kendisine emir ve talimat vermediğini, kendisine bağımlı olarak çalıştırmadığını, olayın iş kazası olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davalı ...’nın mütevveffa Rıza Kat’ı kuyu temizleme işinde çalıştırmak üzere olay yerine götürdüğü ve ölüm anı itibariyle ücretin tam olarak belirlenmemiş olduğu yönleri gözetildiğinde yanlar arasında eser sözleşmesinin kabulünü gerektirir şekilde ilişkinin bulunmadığı, yapılan işin niteliği ve yerine getirilme biçimi gözönüne alındığında işin yapıldığı zaman unsurunun belirleyiciliğinin bulunmadığı da dikkate alınarak ölenin hizmet akdine dayalı ilişki içinde çalışırken kaza geçirdiğinin kabul edildiği, davalı Kurum tarafından ölenin yaptığı iş, her ne kadar tarım işi olarak nitelendirilerek, yapılan işin sulama işinin bir parçası olduğu gerekçesine yer verilmiş ise de davalı tarafından ölenin sulama işinde çalıştırıldığı yönünde iddiasının bulunmadığı, tüm delillerin ölenin kuyu temizlemek üzere olay yerine götürüldüğü yönünde olduğu, kuyu temizleme işinin süreksiz tarım işi olarak kabul edilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalılar vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece, davalılar tarafından müteveffa Rıza Kat"ın eser sözleşmesi ilişkisi içinde olduğu iddia edilmediği gibi, temyiz dilekçelerindeki itirazlarında da bu yönde bir savunmanın dile getirilmediği, davalı ... Akçanın, işin yapılmasını istemediği ve para vermeyi de taahhüt etmediği; tarladan ayrıldığı aşamada Rıza Kat"ın kendi iradesiyle kuyuya indiğini belirtmiş ise de, dinlenen tanık anlatımları ile tüm dosya kapsamı ve yaşam deneyimleri karşısında bu savunmaya değer verilmediği, hizmet sözleşmesinin gerçekleşme biçimi ve işin tarımsal niteliğinin bulunmadığı belirtilmiş iken, dosya kapsamıyla uyumlu bulunmayan bozma gerekçesine uyulmasının mümkün olmadığı, yapılan işin de bu tür bir sözleşmeye konu olacak niteliğinin bulunmadığı ve kazalı ile davalının kaza yerinde birlikte çalıştıkları için ölen sigortalının tek başına yüklendiği bir işten söz etme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacılar murisi ile davalı ... arasında hizmet sözleşmesi mi yoksa eser sözleşmesi ilişkisi mi olduğu, sonucuna göre mahkemece ölüm olayının iş kazası olarak gerçekleştiğinin tespitine dair kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle eser sözleşmesi ve hizmet sözleşmesine ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
    Dava tarihinde yürürlükte olan ve uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 470. maddesinde eser sözleşmesi;
    “Yüklenicinin bir eser meydana getirmesi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme” olarak nitelendirilmiş, sözleşmenin tarafları yüklenici ve iş sahibi olarak isimlendirilmiştir.
    Bir sözleşme ilişkisinin kurulabilmesi için sözleşme yapmaya ehil (ehliyet) olanlar arasında, öneri ve kabulün gerçekleşmesi, yani tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamaları (tarafların anlaşması), sözleşme içeriği ve amacının kanunda kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi tutulmamış yani yasaklanmamış (meşru içerik) ve sözleşmenin kanunda öngörülen biçimi varsa buna uyularak (şekil) yapılması, sözleşmenin genel unsurlarıdır.
    Sözleşmeye ilişkin bu temel unsurlar yanında her sözleşme türünün kendine özgü unsurları bulunmaktadır. Eser sözleşmesinin de kendine özgü olan iki temel unsuru vardır. Bunlar eser ve bedeldir. Bu sözleşme ile bir taraf (yüklenici) istenen özellikle sonucu (eser) meydana getirmeyi, diğer taraf (iş sahibi) ise bu çalışma karşılığında ivaz ödemeyi (bedel) üstlenmektedir.
    Eser sözleşmesinde tarafların edimleri birbirinin karşılığını oluşturmakta olduğundan tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmedir. Ayrıca niteliği itibariyle sürekli bir sözleşme olmayıp ani edimli bir sözleşmedir.
    Bu sözleşmenin unsuru olan meydana getirilecek eser, aynı zamanda sözleşmenin konusunu oluşturur. Ayırt edici diğer bir temel unsuru ise bedeldir. Meydana getirilecek bir sonuç bulunmasına rağmen bedel ödenmeyeceği kararlaştırılmış ise eser sözleşmesinin varlığından söz edilemez. Bedel, eser sözleşmesinin unsuru ise de tarafların anlaşırken bedeli kararlaştırmamış olmaları sözleşmenin kurulmasına etki etmez. Taraflar kararlaştırmamış olsa da bedel ödeneceğini taraflar biliyor veya bilmesi gerekiyor ise eser sözleşmesinin bulunduğu yine kabul edilecektir.
    Eser sözleşmesinin konusu, meydana getirilmesi istenen sonuçtur. İstenen sonuç, bir şeyin yapılmasına ilişkin olabileceği gibi, ortadan kaldırılmasına, iyileştirilmesine veya montajına ilişkin de olabilecektir. Diğer bir ifadeyle baştan yeni bir eser meydana getirilmesine ilişkin olabileceği gibi mevcut bir eserde yapılacak değişiklik veya ilavelerle farklı bir hale getirilmesine de ilişkin olabilir.
    Eser sözleşmesi tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamaları ile kurulur ve sözleşmenin geçerliliği kanunda aksi öngörülmedikçe hiçbir şekle bağlı değildir.
    6098 sayılı TBK’nın 393. maddesinde hizmet sözleşmesi;
    “Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
    İşçinin işverene bir hizmeti kısmi süreli olarak düzenli biçimde yerine getirmeyi üstlendiği sözleşmeler de hizmet sözleşmesidir.
    Genel hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler, kıyas yoluyla çıraklık sözleşmesine de uygulanır; özel kanun hükümleri saklıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Bir sözleşme ilişkisinin eser sözleşmesi mi yoksa hizmet sözleşmesi mi olduğunun belirlenmesine gelince; 6098 sayılı TBK’nın 393. maddesinde hizmet sözleşmesi emek ağırlıklı iken, eser sözleşmesi beceriye dayalı sonuç ağırlıklıdır. Hizmet sözleşmesinde ortaya konan emek nedeniyle ücrete hak kazanılır. Eser sözleşmesinde ise ortaya konan beceri ile oluşturulan eser nedeniyle ücret alınır. Hizmet sözleşmesinde; zamana bağlı süreç ağırlıklı çalışma söz konusu iken, eser sözleşmesinde sonuca bağlı çalışma esastır.
    Eser sözleşmesinde yüklenici, iş sahibinin istemi üzerine kural olarak bir şey meydana getirmeyi ve bedel karşılığında teslim etmeyi üstlenmektedir.
    Sözleşmede beceriye dayalı sonuç unsuru yerine emek verilmesi üstün ise eser sözleşmesi değil, hizmet sözleşmesi söz konusu olacaktır.
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde; davalı ...’nın 27.08.2012 tarihinde kendisine ait tarlada bulunan kuyunun temizlenmesi için davacılar murisi Rıza Kat ile anlaşarak adı geçen davalıya ait tarlaya gittikleri ve müteveffa Rıza Kat’ın kuyu temizleme işi sırasında zehirlenerek vefat ettiği anlaşılmaktadır. Yargılama aşamasında dinlenen tanıklardan ... duruşmadaki beyanında, davalı ...’nın kahvehaneye gelerek bahçesindeki kuyunun içinde çamur bulunduğunu, kendisinin kuyuya inerek çamurları kovaya doldurması ve davalının da kovayı yukarı çekmesi biçiminde çalışmasını önerdiği dikkate alındığında davalı ... ile müteveffa arasında emek ağırlıklı kuyu temizleme işinin kısmi süreli olarak yerine getirilmesine dair anlaşma yapıldığı, müteveffa Rıza Kat’ın zamana bağlı olarak çalışmayı üstlendiği, yapılan kuyu temizleme işinde zaman ve bağımlılık unsurlarının ağır bastığı anlaşılmakla, yanlar arasında hizmet sözleşmesi ilişkisinin olduğunun kabulü gerekir.
    Öte yandan yerel mahkemenin gerekçeli kararında, yanlar arasındaki sözleşmenin kurulması sırasında ücretin tam olarak belirlenmemiş olduğu yönleri gözetildiğinde yanlar arasında eser sözleşmesinin kabulünü gerektirir bir ilişkinin bulunmadığı belirtilmiştir. Bedel eser sözleşmesinin unsuru ise de tarafların anlaşırken bedeli kararlaştırmamış olmaları sözleşmenin kurulmasına etki etmez. Taraflar kararlaştırmamış olsa da bedel ödeneceğini taraflar biliyor veya bilmesi gerekiyor ise eser sözleşmesinin bulunduğu yine kabul edilecektir. Bu durumda TBK’nın 481. maddesinde, eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedelin, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirleneceği düzenlenmiş olup, sözleşmenin kurulması aşamasında ücretin tam olarak kararlaştırılmaması eser sözleşmesinin kurulmasına engel değildir. Bu nedenle yerel mahkemenin "...davalının Rıza Kat"ı kuyu temizleme işinde çalıştırmak üzere olay yerine götürdüğü ve ölüm anı itibariyle ücretin tam olarak belirlenmemiş olduğu yönleri gözetildiğinde, eser sözleşmesi kabulünü gerektirir bir ilişkiden söz etmeye olanak bulunmadığı..." yönündeki gerekçesi yerinde olmadığından bu yöne ilişkin kısmın karar metninden çıkarılması gerekmiştir.
    Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekir.
    SONUÇ: 1- Yerel mahkemenin gerekçesinde yer alan "... davalının Rıza Kat"ı kuyu temizleme işinde çalıştırmak üzere olay yerine götürdüğü ve ölüm anı itibariyle ücretin tam olarak belirlenmemiş olduğu yönleri gözetildiğinde, eser sözleşmesi kabulünü gerektirir bir ilişkiden söz etmeye olanak bulunmadığı..." ibarelerinin karar metninden çıkartılmasına,
    2- Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 14.11.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi