1. Hukuk Dairesi 2015/4426 E. , 2018/951 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 460 parsel sayılı taşınmazın 24.08.2011 tarihinde kandırılması sonucu vekil kıldığı dava dışı ... tarafından 26.08.2011 22.000.00.-TL tarihinde dava dışı ..."a satış suretiyle temlik edildiğini, ..."in de taşınmazı 18.11.2011 tarihinde 23.000.00.-TL bedelle dava dışı ..."e devrettiğini, ..."in de son kayıt maliki olan davalıya 22.12.2011 tarihinde 23.000.00.-TL bedelle temlik ettiğini, kendisine herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını, davalıların el ve işbirliği içinde kötüniyetli hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil istemiştir.
Davalı, taşınmazı bedelini dava dışı ..."in vekiline banka aracılığıyla ödeyerek iyiniyetle temlik aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın satış bedeli ile gerçek bedeli arasında fahiş fark olduğu, vekil eden davacının zararlandırıldığı, bu durumun davalı tarafından bilinmesi gerektiği için iyiniyetinden bahsedilemeyeceği, kaldı ki satış bedelinin ödendiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.02.2018 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,
30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 11.507.15.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 15.02.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 460 parsel sayılı taşınmazın satışı için emlak işi yapan, ..., ..., ... ve ..."a vekaletneme verdiğini, hile ile vekeletnameye ..."in de adının yazıldığını, vekil ... tarafından 26.08.2011 tarihinde 22.000,00TL bedelle ..."a taşınmazın satıldığını, ..."in de 18.11.2011 tarihinde 23.000,00TL bedelle ..."e, onunda 22.12.2011 tarihinde vekaleten davalı ..."e sattığını, devralan kişilerin birlikte hareket ettiklerini, vekilin sadakat ve özen borcunu gözardı ederek vekalet görevini kötüye kullandığını ileri sürerek, tapunun iptaliyle adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, gayrimenkul yatırım işi ile uğraştığını, yatırım amacıyla taşınmazı satın aldığını, önceki malikleri tanımadığını hiçbir irtibatının olmadığını, satıcının bildirdiği banka hesabına satış bedelini ödediğini, iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının vekaletle satış iradesini ortaya koyduğu, taşınmazın akitte gösterilen değeri ile gerçek değeri arasındaki aşırı oransızlık bulunduğu, vekilin, vekil edeni zararlandırdığı, davalının satış bedelini ödediğini kanıtlayamadığı ve el ve işbirliği içinde hareket edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava, son kayıt malikine yöneltilmiş olup davalı ..., vekilin yapığı ilk satış işlemden sonra taşınmazı temlik olan üçüncü kişidir
Bilindiği üzere, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Bu durumda, davacının, üçüncü kişi durumunda bulunan son kayıt maliki davalının vekaletin kötüye kullanıldığını bildiği, vekil ve ara malikler ile çıkar ve işbirliği içinde olduğunu kanıtlaması gerekir.
Davacı tanıkları, davacının dava konusu taşınmazını satması için emlakçı ..."e vekalet verdiğini, satışın vekil olarak yetkilendirmediği ... tarafından yapıldığı ve satış bedelini alamadığını davacıdan duyduklarını beyan etmişler, davalı tanıklarından ..., davalı ile gayrimenkul alım satım işi yaptıklarını, 460 parsel sayılı taşınmazı 100.000-120.000 TL arası bir fiyata davalının satın aldığını, adı geçen diğer kişileri tanımadığını, tapuda ..."yi gördüklerini, evraklar konusunda davalıya yardımcı olduğunu, satıştan sonra taşınmazı görmek için gittiklerinde, taşınmazın önceki maliki davacı tarafından sürüldüğünü, davalının yeni malik olduğunu davacıya bildirdiğini, davacı ..."in, taşınmazı ..."e iki kat ve 10.000,00TL bedelle sattığı ancak karşılığını alamadığı ve dolandırıldığını bildirdiğini beyan etmiştir.
Somut olayda; davacının malik olduğu 460 parsel sayılı taşınmazını satmak istediği, bu amaçla ... Noterliğinin 24.08.2011 tarih ... yevmiye numaralı vekaletnamesiyle ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...i vekil olarak yetkilendirdiği, vekillerden ... tarafından 26.08.2011 tarihinde taşınmazın resmi senette 22.000,00TL bedelle ..."a satıldığı, aynı gün 460 parsel satış bedeli olarak ... hesabına 75.000,00 TL satış bedelinin ödendiği, ... tarafından ..."e, onun da taşınmazı 22.12.2011 tarihinde 23.000,00 TL bedelle davalı ..."e sattığı, ..."nin hile ile vekalet aldığı ileri sürülmüş ise de; vekaletnamede vekil ... dışında altı kişinin daha 460 parselin satışı konusunda yetkilendirildiği, davacının satış iradesinin bulunduğu, hileyle vekaletin alındığı iddiasının kanıtlanamadığı, yine yapılan sosyal durum araştırmasında davalının emlakçılık ve müteahhitlik yaptığı, ..., ... ve ..."de 100 adet arsası olduğunun tespit edildiği, davalı ..."in, vekil ... ve ara malikler ... ve ... ile çıkar ve işbirliği içinde olduğu da davacı tarafından kanıtlanamamıştır.
Hal böyle olunca, üçüncü kişi durumunda bulunan davalının kötüniyeti davacı tarafından kanıtlanamadığından, bu gerekçeyle davanın reddi gerektiği görüşünde olduğumuzdan, Daire çoğunluğunun hükmün onanması yönündeki görüşüne katılamıyoruz.