7. Hukuk Dairesi 2013/27373 E. , 2014/741 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Tokat 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 07/11/2013
Numarası : 2012/284-2013/387
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının yerinde olmaması nedeni ile reddine,
2-Davacı vekili davacının davalıya ait işyerinde çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini iddia ederek kıdem tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili davacının iddialarının asılsız olduğunu, kendisinin işten ayrıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna itibarla davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 13/06/2012 tarihli ilamı ile, özetle davacının yıllık izin ücretinin 28 gün üzerinden hesaplanması ve milli bayram-genel tatil çalışma ücretinin tanık anlatımlarına göre dini bayramlarda çalışılmadığı anlaşıldığından dini bayramlar dışlanarak hesap edilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
Bozma kararına uyan Mahkeme, başka bir bilirkişiden ek hesap raporu aldıktan sonra davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istkirar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki easaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK)
Mahkemenin, Yargıtay"ın bozma kararına uyulması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa"nın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir.” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazıanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmakadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, karar kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi"nce iptal edilirse usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. (HGK"nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.).
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Mahkemeleri Usulü-6.Baskı, cilt 5, 2001).
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
Somut olayda;
Bozma kararı öncesinde alınan bilirkişi raporunda davacının hizmet süresi 05/09/2003-05/11/2006 tarihleri arasında 1013 gün olarak kabul edilmiş, alacaklar bu kabule göre hesap edilmiş, mahkemece bu raporda tespit edilen alacaklar hüküm altına alınmıştır.
Bozma sonrası alınan ek hesap raporunda ise davacının hizmet süresinin yanlış hesap edildiği, hizmet süresinin 3 yıl 1 ay 6 gün olduğu belirtilerek dava konusu edilen kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ve milli bayram-genel tatil çalışma ücreti bu hizmet süresine göre yeniden hesap edilmiş, bozma sonrası karar veren Mahkeme de esas itibari ile bu ek hesap raporunu benimsemiştir.
Karar davalı tarafın temyizi üzerine davalı yararına bozulduğuna göre bozma kapsamı dışında kalan hususlarda davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu itibarla davacının hizmet süresinin bozma öncesi hazırlanan rapordaki gibi 05/09/2003-05/11/2006 tarihileri arasında 1013 gün olduğu kabul edilmeli ve kıdem ve ihbar tazminatı açısından bozma sözkonusu olmadığından bozma öncesi miktarlar hüküm altına alınmalıdır. Üstelik ihbar tazminatı alacağında talep aşılarak ıslah ile istenenden fazlasının hüküm altına alınması doğru olmamıştır.
Yıllık izin açısından ise davacının bozma kararındaki gibi 28 gün üzerinden hesap edilecek yıllık izin ücretinin tahsiline karar verilmelidir.
Milli bayram ve genel tatil çalışma ücreti bakımından ise, bozma öncesi hizmet süresi dikkate alınarak bozma kararında belirtildiği üzere dini bayramlar dışındaki milli bayram ve genel tatil günleri için alacak hesaplanmalıdır.
Öte yandan bozma öncesi mahkeme kararında kıdem tazminatına 05/11/2006 tarihinden itibaren faiz işletilmiş iken bozma sonrası kurulan hükümde usuli kazanılmış hak ihlal edilerek gerekçesi de açıklanmadan 11/10/2006 tarihinden itibaren faize karar verilmesi hatalıdır.
3-Davalı şirketin ünvanı “H.. Ö.. T..San. Ve Tic. A.Ş.” olduğu halde H.. Ö.. ve Tic. A.Ş. Olarak yazılması da ayrı bir bozma nedenidir.
O halde davalı vekilinin bu yönlere ilişkin temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz olunan karanın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 21/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.