Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1033
Karar No: 2019/1190
Karar Tarihi: 14.11.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1033 Esas 2019/1190 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1033 E.  ,  2019/1190 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit ve su abonelik tesisi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 05.12.2012 tarihli ve 2012/1641 E., 2012/1455 K. sayılı kararı davalı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 12.09.2013 tarihli ve 2013/9294 E., 2013/12575 K. sayılı karar sayılı kararı ile:
    “...Davacı vekili dilekçesinde; müvekkiline ait bağımsız bölümün su aboneliğinin tesis edilmesi için davalı idareye başvurulduğunda müvekkilinden kanal katılım ve şebeke hissesi bedelinin ödenmesinin talep edildiğini ileri sürerek; müvekkilinin, davalı idarece talep edilen bedelden sorumlu olmadığının tespiti ile müvekkiline ait bağımsız bölüme abonelik tesisinin sağlanmasını talep etmiştir.
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; kanal katılım ve şebeke tesis bedelinin, Belediye Gelirleri Kanununun 87 ve 88. maddeleri ile ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin 39. maddesi uyarınca idarece sunulan hizmet karşılığı ilk malikten ferdi abonelik sırasında alınan bedel olduğunu, müvekkili idarenin davacı tarafa ait bağımsız bölümün yer aldığı taşınmazın faydalanmakta olduğu su şebekesi ve kanal hatlarını inşa ettiğini, bu nedenle ilk malik olan davacıdan davaya konu edilen altyapı hizmet bedellerinin yasa gereği tahsil edildiğini savunarak; davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece; davacının kabulüne dair verilen karar Yargıtay 13.Hukuk Dairesi tarafından “Davalı tarafından hizmet götürülmesi halinde kanal katılım ve şebeke hissesi bedeli talep edilebileceği" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya direnilmiş, Hukuk Genel Kurulu özel daire bozma kararının yerinde olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasına karar vermiş, mahkemece bu defa da, dava konusu dairenin bulunduğu parseldeki inşaatın TOKİ tarafından yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Uyuşmazlık, maliki bulunduğu bağımsız bölüme ilişkin ferdi su aboneliğinin tesisi nedeniyle, davacının; davalı idareye kanal katılım ve şebeke tesis bedeli ödemekle yükümlü olup olmadığı konusundadır.
    2985 Sayılı Toplu Konut Kanununa 5492 Sayılı Kanunun 2. maddesiyle eklenen Ek 9/2. maddesi; “Toplu Konut İdaresince yapılacak veya yaptırılacak her türlü alt yapı ve üst yapı inşaatlarıyla ilgili olarak 26.5.1981 tarihli Belediye Gelirleri Kanunu"nun ek 6. maddesinde yer alan bina inşaat harcı ve 84. maddesinin (1) ve (2) numaralı bentlerinde yer alan çeşitli harçlar kanunundaki tarifesinde belirtilen en az tutarlar üzerinden alınır. Bu harçlar dışında her ne olursa olsun hizmet karşılığı olsa dahi başka ücret veya bedel alınamaz” hükmünü içermekte olup, bu düzenleme ile alınması gereken bir kısım bedellerin asgari hadden alınması, bunun dışında kalanların ise hiç bir şekilde alınmaması ve böylelikle konut maliyetinin düşürülmesi amaçlanmaktadır. Ancak, bu düzenlemenin; sadece konutun üretilmesi, inşaat ve iskân aşamalarında alınması gereken bedelleri içerdiği de gözönünde tutulmalıdır. Zira, bu aşamalardan sonra toplu konut bölgelerinde, Belediyelerin veya Belediyeye bağlı kuruluşların altyapıyı ıslah etmesi, yeni alt yapı tesisleri yapması, mevcutları iyileştirmesi, konut alanı dışında olan tesis ve ilavelerini değiştirip yenilemesi ve ihtiyaca cevap verecek hale getirmesi, gelişen teknolojiyle paralel hizmetler yapması durumunda, gerek Belediye Gelirleri Kanununda, gerekse ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinde açıklanan bedelleri isteyebileceği kabul edilmelidir. Aksi halde, bu bölgede mülkiyet sahibi olanlara ayrıcalık tanınmış olur ki, bunu hukuk düzeninin koruması düşünülemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.06.2012 gün ve 2012/13-157 E. 2012/345 K., Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 31.5.2012 gün ve 2011/21139 E. 2012/14121 K., Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 06.12.2012 gün ve 2012/4090 E. 2012/9001 K. sayılı ilamları).
    O halde, mahkemece; davalı idarece, davacıya ait taşınmazın bulunduğu bölgede kanalizasyon ve içme suyu tesislerinin yapıldığı ve davacının bu hizmetten yararlandığı ispat edildiğinden; bilirkişi marifetiyle bu hizmetten yararlanan bağımsız bölümün ilk maliki olan davacının ödemekle yükümlü bulunduğu kanal katılım ve şebeke tesis bedelinin, abonelik başvuru tarihinde yürürlükte bulunan tarife hükümleri dikkate alınarak belirlenmesi suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi ve sonucu dairesinde bir hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir...”
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, su aboneliği tesisi için kanal katılım bedeli ödenmesinin zorunlu olmadığının tespiti ile su aboneliğinin tesisi istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin “Toplu Konut Projesi” adı altında yaptırılan “Kentsel Yenileme Projesi” kapsamında kalan bölgede konut sahibi olduğunu, su aboneliğinin tesisi için başvuru yaptığını ve davalı tarafından abonelik tesisi için kanal katılım payı bedeli ödenmesinin talep edildiğini, ancak kentsel yenileme projesi kapsamındaki toplu konutların bulunduğu alanların imara yeni açılmadığını, kanalizasyon ve alt yapı donanımının zaten mevcut olduğunu, alt yapı hizmetlerinin yüklenici firma tarafından yapılarak tamamlandığını, davalının katkı payı istemine konu bir hizmeti olmadığından İmar Kanunu’nun 23/6. maddesi uyarınca altyapı hizmetleri nedeniyle bedel alınamayacağını, konutların kanal katılım bedellerinin Altındağ Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından ASKİ’ye yatırıldığını ve yapı kullanma izin belgelerinin (iskân ruhsatları) verildiğini ileri sürerek abonelik sözleşmesinin kanal katılım ve şebeke hissesi alınmaksızın tesisi ile kesin abonelik tesisine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacıya ait taşınmazın bulunduğu parselde yer alan bina için abonelik yapılması aşamasında 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 87. ve 89. maddeleri ile ASKİ Tarifeler Yönetmeliği’nin 39. maddesine göre işlem yapıldığını, ada dışı şebeke ve kanal davalı İdare tarafından döşendiğinden İmar Kanunu’nun 23. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, inşaat aboneliği sırasında alınan bedelin giderlerin tamamının değil, arsa beyanına göre alındığı ve mesken aboneliğine dönüşme sırasında doğan fark tahakkukun taşınmaz sahipleri adına yapıldığını, avans olarak alınan bedelin davacı adına tahakkuk sırasında mahsup edildiğini, konutların deşarjını alacak pis su hatları İdareye ait olduğundan kanal katılım bedelinin tahsili gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Yerel Mahkemece, İmar Müdürlüğünün 29.01.2010 tarihli cevabı yazısından davaya konu dairenin bulunduğu ada ve parselde yapılan inşaatın Toplu Konut İdaresi tarafından yapıldığı, İmar Kanunu’nun 23/6. maddesi ve Toplu Konut Kanunu’nun Ek 9/2. fıkra hükmü gereğince davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
    Mahkemece ilk karardaki gerekçeler tekrar edilmek ve bu gerekçelere ek olarak benzer konuda mahkemenin 2012/1642 E. sayılı dosyasında verilen direnme kararının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.05.2014 tarihli ve 2013/13-1228 E., 2014/642 K. sayılı ilamı ile Yargıtay 13 Hukuk Dairesinin bozma ilamı kaldırılmadan miktar itibariyle temyiz talebinin reddine karar verildiği ve onlarca davada bu direnme kararının sonucunun beklediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıya ait konuta su aboneliği tesisi için kanal katılım bedeli ödenmesinin zorunlu olup olmadığı ile bu hususta yapılan araştırmanın hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
    Mahkeme ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlığın çözümünde öncelikle konu ile ilgili mevzuat hükümlerinin açıklanması yerinde olacaktır.
    01.07.1981 tarihinde yürürlüğe giren 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nda uyuşmazlık ile ilgili düzenlemeler aynen şu şekildedir:
    “ Kanalizasyon harcamalarına katılma payı:
    Madde 87 – Belediyelerce ve belediyelere bağlı müesseselerce, aşağıdaki şekilde kanalizasyon tesisi yapılması halinde, bunlardan faydalanan gayrimenkullerin sahiplerinden, Kanalizasyon Harcamalarına Katılma Payı alınır:
    a) Yeni kanalizasyon tesisi yapılması,
    b) Mevcut tesislerin sıhhi ve fenni şartlara göre ıslah edilmesi.
    İki ve daha fazla yol kenarında bulunan gayrimenkuller, hangi yoldaki kanalizasyona bağlanmış ise, payın hesabında o yola ait kanalizasyon giderleri nazara alınır.
    Su tesisleri harcamalarına katılma payı:
    Madde 88 – Belediyelerce veya belediyelere bağlı müesseselerce beldede aşağıdaki şekillerde su tesisleri yapılması halinde, dağıtımın yapıldığı saha dahilindeki gayrimenkullerin sahiplerinden, Su Tesisleri Harcamalarına Katılma Payı alınır:
    a) Yeni içme suyu şebeke tesisleri yapılması,
    b) Mevcut şebeke tesislerinin tevsii ve ıslahı.
    Birden fazla yol kenarında bulunan gayrimenkullere ait payın hesabında, bunların yalnız suya bağlandıkları yol üzerindeki uzunlukları esas alınır.
    Payların hesaplanması:
    Madde 89/a- Katılma payları bir program dahilinde veya istek üzerine doğrudan doğruya yapılan işlerde, bu hizmetlerden dolayı yapılan giderlerin tamamıdır. Şu kadar ki yapılacak giderler peşin ödendiği takdirde bu paylar ilgililerden % 25 noksanıyla alınır. Ancak bu tür hizmet giderleri bayındırlık ve iskan bakanlığı ile iller bankası tarafından tespit edilen ve yayınlanan rayiç ve birim fiyatlara göre hesaplanan tutarları aşamaz.
    Özel devlet yardımları, karşılıksız fon tahsisleri, bu işler için yapılacak bağış ve yardımlar ve istimlak bedelleri giderler tutarından indirilir.

    Payların tahakkuk şekli:
    Madde 90- Yol Harcamalarına Katılma Payı, bu hizmetin yapıldığı yollardan faydalanan, Su Tesisleri İle Kanalizasyon Harcamalarına Katılma Payları ise hizmetten faydalanma şekillerine göre ilgili gayrimenkul sahipleri arasında ve 89"uncu maddeye göre hesaplanan katılma payları toplamının ilgili gayrimenkullerin vergi değerleri toplamına oranlanarak dağıtılması suretiyle hesaplanıp tahakkuk ettirilir. Şu kadar ki, ibadet yerleri hakkında harcamalara katılma payı tahakkuku yapılmaz.
    Tahakkuk zamanı:
    Madde 91- Harcamalara katılma paylarının tahakkuku, işler hangi ihale usulü ile yapılmış olursa olsun, hizmetin tamamlanarak halkın istifadesine sunulmuş olmasından sonra yapılır.
    Ancak, yapılacak yazılı tebliğ ile verilecek süre içinde ilgililerin harcamalara katılma paylarını peşin ödemeyi kabul etmeleri halinde, bu paylar, kabule ilişkin yazılı başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde tahakkuk ettirilir.
    Payların ilanı:
    Madde 92- Yukarıdaki maddelerde yazılı esaslar dairesinde hesaplanan paylar, mükelleflerin soyadları, adları, adresleri ve kendilerine isabet eden pay miktarını gösteren ve mahiyetlerine göre mahalle, cadde ve sokak itibariyle düzenlenecek tahakkuk cetvellerinin bir ay süre ile belediye ilan yerlerine asılması suretiyle ilan olunur.
    Katılma payları tutarları mükelleflere ayrıca tebliğ olunur.
    Tahsil şekli:
    Madde 93- Harcamalara katılma payları belediyelerce veya bunlara bağlı müesseselerce, 92. maddeye göre payların ilan ve tebliğ edildiği yılı takip eden yıldan itibaren iki yılda ve dört eşit taksitte, peşin ödemelerle tahakkuk tarihinden itibaren bir ay içinde tahsil olunur. Ancak, yukarıda yazılı ödeme sürelerini, ilgili belediyelerin teklifi üzerine, 5 yıla (peşin ödemelerde bir yıla) kadar uzatmaya ve buna göre taksit sürelerini tespit etmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bakanlar Kurulunca bu yetkinin kullanılması halinde, uzatılan ödeme süreleri için belediyeler, belediye meclislerinin kararı üzerine ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca alınan tecil faizi oranını aşmamak üzere faiz alabilirler.
    Satış, hibe ve trampa gibi devir hallerinde ferağ sırasında o tarihe kadar ödenmemiş taksitler peşin olarak tahsil olunur.
    Harcamalara katılma payına tabi gayrimenkullerin listesi belediyelerce ilgili tapu dairelerine bildirilir. Bu gayrimenkullerin satış, hibe ve trampaları halinde tapu dairesi payın tahsilini sağlamak üzere, belediyeyi haberdar eder ve pay ödenmedikçe intikal işlemi yapılmaz.
    Yönetmelikle tespit olunacak hususlar:
    Madde 94- Harcamalara Katılma Paylarının uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye, Bayındırlık ve İmar ve İskan Bakanlıklarının görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca düzenlenecek bir yönetmelikte belirtilir.”
    Kanun koyucu 94. maddede konu ile ilgili yönetmelik çıkarma yetkisini İçişleri Bakanlığına vermiş olup, bu yetkiye istinaden İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu"nun Harcamalara Katılma Payları ile İlgili Hükümlerin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik 21.08.1981 tarihli 17435 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanmış ve 01.07.1981 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.
    Bu Yönetmelik hükümlerine göre;
    “Kanalizasyon Harcamalarına Katılma Payı
    Madde 8- Belediye veya bağlı kuruluşlarınca, belediye sınırları ve mücavir alanlar içerisinde,
    a) Yeni kanalizasyon tesisi yapılması,
    b) Mevcut tesislerin sıhhi ve fenni şartlara göre ıslah edilmesi hallerinde, bu tesislerden faydalanacak gayrimenkullerin sahiplerinden Kanalizasyon Harcamalarına katılma payı alınır. İki veya daha fazla yol kenarlarında bulunan gayrimenkuller hangi yoldaki kanalizasyona bağlanmış iseler, payın hesabından o yola ait kanalizasyon giderleri nazara alınır.”
    Katılma payının hesabında Yönetmeliğin yol harcamalarına katılma payı ile ilgili 5’inci maddesinde düzenlenen usulün izlenmesi gerektiği, 9. maddede “Kanalizasyon Harcamalarına Katılma Payı bu yönetmeliğin 5. maddesinde belirtilen esaslar dahilinde hesaplanır” denilmek suretiyle belirlenmiştir.
    Yönetmeliğin bahsi geçen 5. maddesinde “Bayındırlık Bakanlığı ve İller Bankası Genel Müdürlüğünün o yıllar için tespit ederek yayınlandığı birim fiyatlar ve rayiçlere göre hesaplanan gerçek bedeli” geçmemesi kaydıyla yapılan işin giderinden, özel Devlet yardımları, karşılıksız fon tahsisleri, bu işlem için yapılan bağış ve yardımlar ile istimlak bedelleri düşüldükten sonra kalan tutarın üçte birinin hizmetten yararlanan gayrimenkul taşınmaz sahibi mükellefler adına Belediye Encümeninin kararını müteakip tahakkuk ettirileceği düzenlenmiştir.
    Aynı usulün, 12. maddeye göre yeni içme suyu şebeke tesislerinin yapılması veya mevcut şebeke tesislerinin tevsii ve ıslahı hallerinde, dağıtımın yapıldığı saha dâhilindeki gayrimenkul sahiplerinden tahsil edilecek su tesisleri harcamalarına katılma payının belirlenmesinde de uygulanacağı 13. maddede hükme bağlanmıştır.
    Devam eden maddelere göre harcamalara katılma payının üst sınırı bina ve arsaların vergi değerinin yüzde birini geçemez (m.16). Bu esaslara göre hesaplanan tahakkuk cetvelleri bir ay süre ile Belediye ilan tahtasında ve varsa belediye ses yayın aracı ile ilan edilir ve tutarlar mükelleflere ayrıca tebliğ olunacağı gibi tahsilde de bu tebliğ tarihi esas alınır (m. 19).
    Yönetmeliğin açıklanan bu ayrıntılı düzenlemeleri, dayanağı olan 2464 sayılı Kanunla örtüşmektedir.
    Uyuşmazlığa konu olayda ise davalı ASKİ bu düzenlemeler yerine, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 02.12.1991 tarih, 474 sayılı kararı ile kabul edilen ve Başkanlığın 03.12.1991 tarih ve 5658 sayılı onayı ile 04.01.1992 tarihinde yürürlüğe giren Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi Tarifeler Yönetmeliğine Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 14.03.2008 tarih ve 778 sayılı kararıyla değiştirilen 39. maddesine dayanarak pay bedeli talebinde bulunmuştur.
    Bu maddede aynen:
    “Yapılacak yeni; içme, kullanma, endüstri suyu ve kanalizasyon yatırımları ile mevcutların genişletilmesi (tevsi), iyileştirilmesi (ıslahı) amacıyla yapılan harcamalar ve istek üzerine ASKİ Genel Müdürlüğünce yapılacak işlerin toplam yatırım giderleri tesislerin hizmet edeceği saha dâhilindeki gayrimenkullerin sahiplerinden su ve kanalizasyon tesisleri harcamalarına katılma payı alınır.
    Su ve kanalizasyon tesisleri harcamalarına katılma payı = KP
    Tesislerden yararlanacak gayrimenkulün yola nazaran arsa cephesi = L
    Gayrimenkulün yararlanacağı su veya kanal hattına metre / tûl maliyeti = T
    Gayrimenkulün toplam inşaat alanı = S
    Adil bir katılımın sağlanmasına yönelik katsayı :
    N = S/1000 olmak üzere;
    Su ve kanalizasyon harcamalarına katılma payları:
    KP =(LxT)/2 x N
    Formülüne göre hesaplanan değerdir. Bu değer gayrimenkulün vergi değerinin %2’sini geçemez.” düzenlemesi mevcuttur.
    Maddenin devamında su ve kanalizasyon şebekelerine katılım paylarının binasız arsanın vergi değeri payına isabet eden kısmının, inşaat ruhsatının alınması aşamasında avans olarak tahsil edileceği; ayrıca Büyükşehir Belediye Meclisinin 15.10.2010 tarihli ve 3007 nolu kararıyla kabul edilen yönetmelik gereği, bina tamamlandıktan sonra bağımsız bölümlere veya binanın tamamına tek su aboneliği verilmesi sırasında arsa değeri üzerinden alınan avans düşülerek, yapı değerinin emlak vergi beyanı üzerinden ayrıca %2 oranından fazla olmamak üzere kanal vizesi verilmesi aşamasından önce binada o bağımsız bölümde lehine kat irtifakı tesis edilen veya kat irtifakı tesis edilmemiş ise arsa payı karşılığı malik olarak görünen kişiden katılım payı tahsil edileceği ve bu payların tahsili yapılmadan binaya kanal vizesi verilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
    Hâl böyle olunca önce ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin 39’uncu maddesinin iptaline ilişkin yargılama süreci üzerinde durulması gerekir.
    Ankara 2. Vergi Mahkemesinin 02.05.2012 tarihli ve 2011/543 E., 2012/963 K. sayılı kararı ile “... Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi Tarifeler Yönetmeliğinin 1. maddesinde belirtildiği üzere, Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünün; su satışı, kanalizasyon tesisi bulunan yerlerdeki kullanılmış suların uzaklaştırılması, septik çukurlarının boşaltılması ile bu işlemlere ilişkin hizmetlerle ilgili tarifelerin hangi esaslara göre saptanacağını ve uygulanacağını belirtmek amacıyla yayınlandığı ve Yönetmeliğin yayınlanmasına dayanak gösterilen 2560 sayılı Kanun’un 23. maddesinde de Belediye Gelirleri Kanunu ile getirilen su tesisleri harcamalarına katılma payı ile ilgili olarak Yönetmelik yayınlayarak tarife belirleme yetkisi tanımadığı açık olduğundan, Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünce yayınlanan Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi Tarifeler Yönetmeliğinin 39. maddesinde su tesisleri harcamalarına katılma payı ile ilgili olarak tarifeye ilişkin düzenleme yapılmasında hukuka uyarlılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davanın kabulüne ve dava konusu Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi Tarifeler Yönetmeliğinin 39.maddesinin iptaline” karar verildiği, bu kararın Danıştay 9. Dairesinin 26.11.2015 tarihli ve 2012/6360 E., 2015/14481 K. sayılı kararı ile onandığı; İdare tarafından karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine aynı Dairenin 23.11.2017 tarihli ve 2016/15553 E.-2017/8514 K. sayılı kararı ile karar düzeltme başvurusunun reddine karar verilerek iptal kararının 23.11.2017 tarihi itibari ile kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Eldeki uyuşmazlığın doğduğu tarih itibari ile ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin mahkeme kararı ile iptal edilmemiş olduğu çekişmesizdir. Ancak, iptal edilmemiş olduğu dönemde dahi bu yönetmeliğin uygulanmasının mümkün olup olmadığının ortaya konulması gerekir.
    Bu aşamada konuya idare hukuku açısından da bakılması gerekir. Bilindiği üzere idarenin genel, objektif, bireysel nitelikte olmayan kural işlemler yapma yetkisine “düzenleme yetkisi”, bu yetkinin kullanılması sonucu yapılan işlemlerine de düzenleyici işlemler denilmektedir (Gözübüyük, Ş./Tan, T.: İdare Hukuku- Genel Esaslar, C.I, 7.b., Ankara 2010, s.111).
    İdarenin düzenleme yetkisi sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle Anayasa’da öngörülen ayrık durumlar dışında, kanunlarla düzenlenmemiş bir alanda, kanun ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemeyeceği gibi (Anayasa Mahkemesinin 06.07.1993 tarihli ve 1993/5 E., 1993/25 K. sayılı kararı), idarenin yasallığı ilkesi gereği kanuna dayanılmaksızın, başka bir anlatımla kanun koyucu yasama organının yürütmeye tanıdığı ve kanun ile sınırlarını çizdiği düzenleme yapma yetkisini aşarak, düzenleyici idari işlem yapılamaz.
    Eldeki uyuşmazlıkta 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nda konu ile ilgili düzenleyici idari işlem yapma yetkisi İçişleri Bakanlığına verilmiş ve Bakanlık da bu doğrultuda yukarıda sözü edilen yönetmeliği yürürlüğe koymuş olup, Belediyenin yetkisi olmadığı hâlde tarifeler ile ilgili düzenleyici işlem yapması nedeniyle 39. madde mahkeme kararı ile iptal edilmiş, yargılama sürecinde bu karar kesinleşmiştir.
    Bu durumda, iptal kararının kesinleşmesinden önce doğan uyuşmazlıklarda bu madde hükümlerinin uygulanmasının mümkün olup olmadığı tartışılmalıdır.
    Bir idari işlemin yargı kararıyla iptal edilmesi hâlinde, söz konusu kararın dava konusu işlemin tesis edilmesi sırasında unsurlarında bulunan sakatlıkları saptadığı, işlemi yapıldığı andan başlayarak ortadan kaldırdığı, bu özelliği nedeniyle geriye yürüyen sonuçlar doğurduğu idare hukukunun ilkelerindendir. Dolayısıyla iptal kararları, iptali istenilen idari tasarrufu ve ona bağlı işlemleri tesis edildikleri tarihten itibaren ortadan kaldırarak bu tasarruf ve işlemlerin tesisinden ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlar. Diğer bir deyimle iptal edilmiş olan işlemi hukuk aleminde hiç doğmamış hâle getirir.
    Her ikisi de objektif hukuk düzenine aykırılık oluşturan hukuksal işlemleri iptal ederek onu koruyan bir işlev yerine getirmesine karşın, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararları Anayasa’nın 153. maddesinin beşinci fıkrası gereğince geriye yürümediği hâlde, idari yargı yerlerince verilen iptal kararları geriye yahut geçmişe yürümektedir. İdari yargı yerlerince verilen iptal kararlarına tanınan bu etki ve sonuç tamamen içtihadîdir (Kaplan, G.: İptal Kararlarının Etki ve Sonuçlarının Zaman Yönünden Yargıç Tarafından Sınırlandırılması, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.III, 2013,S.2, s.30-38).
    Bu prensip Danıştay kararlarında “iptal hükümlerinin davanın tevcih edildiği idari muameleme ve kararın ittihaz edildiği tarihe kadar tesirde bulunması, hukuk idarenin maruf bir kaidesidir” şeklinde ifadesini bulmaktadır (Danıştay Dava Daireleri Umumi Heyetinin 25.01.1938 tarihli ve 1937/202 E., 1938/14 K. sayılı kararı). Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 30.09.1994 tarihli ve 1993/247 E., 1994/559 K. sayılı kararında da ifade edildiği gibi sakat bir idari işlemin hukuk düzenine girmesi ile hukuka aykırı bir durum doğar. Bu durumun giderilebilmesi için iptal kararı hukuken sakat idari işlemi geriye yürür biçimde ortadan kaldırır ve hukuka aykırı işlem yapılmasından önceki hâle dönülür.
    Bu hâlde idare iptal kararının amaç ve kapsamına göre yeni bir işlem ya da işlemler yapmak, iptal edilen idari işlemden doğan tüm sonuçları ortadan kaldırmak görevi ile yükümlüdür. Aksi düşünüş tarzı, idari yargı kararlarının uygulanmaması gibi hukukun kabul edemeyeceği bir sonuç doğurur (Danıştay 12. Dairesinin 02.04.2014 tarihli ve 2013/795 E., 2014/2164 K. sayılı kararı ve benzer mahiyette Danıştay 8. Dairesinin 23.03.2015 tarihli ve 2015/1996 E.-2015/2057 K. sayılı, 5. Dairesinin 25.02.1998 tarihli ve 1997/13 E.-1998/515 K. sayılı kararları).
    Nitekim, aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.12.2017 tarihli ve 2017/3-2120 E., 2017/1544 K. sayılı kararında da yer verilmiştir.
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; düzenleyici işlem yapma yetkisine sahip olmadığı açık olan idarenin uygulamaya koyduğu ASKİ Tarifeler Yönetmeliği’nin 39. maddesinin eldeki uyuşmazlıkta uygulanması mümkün olmadığından 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu"nun ilgili hükümlerine göre değerlendirme yapılması, buna göre davacının şebeke veya kanalizasyon hattının tamamlanarak hizmete sunulduğu yahut mevcut şebeke tesislerinin tevsii ve ıslah edildiği 29.07.1998 tarihi itibari ile dava konusu taşınmazdan yararlanan malik durumunda olmaması, diğer bir ifade ile davacının dava konusu taşınmaza hizmetlerin sunulduğu tarihten daha sonraki bir tarihte malik olarak abonelik talebinde bulunması nedeni ile davalının davacıdan kanal katılım bedeli talep edemeyeceğinin kabulü gerekir.
    Tüm bu nedenlerle yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı onanması gerekmiştir.
    SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesine göre kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.11.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi