MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR

Davacı, davalı tarafından hakkında ... İcra Müdürlüğü"nün 2009/4237 sayılı dosyasıyla icra takibinin başlatıldığını, bu takibin kesinleştiğini, icra takibine konu olan senedin bir teminat senedi olduğunu, davalıya borcunun olmadığını, tam tersine davalının kendisine borcu bulunduğunu, icra takibine konu senedin alacak verecek meselesi nedeniyle teminat olarak verildiğini, davalının kendisinden maddi anlamda yardım istemi nedeniyle bankadan kredi çektiğini, anlaşmaya göre kredi taksitlerinin davalı tarafından ödenmesi gerekirken davalının ödeme yapmaması üzerine kredi borcunun bir kısmının kendisi tarafından ödendiğini, davalıya ait olan ancak kredi çekilmesi için kendisine devredilen taşınmazın tekrar davalıya devredilmemesi kuşkusu nedeniyle 70.000,00 TL bedelli senedi imzalayıp davalı ..."a verdiğini, senette tanzim ve vade tarihlerinin belirtilmediğini, bunların davalı tarafından sonradan doldurulduğunu ileri sürerek davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine, İİK"nın 67.md.si uyarınca hesaplanan takip konusu alacağın % 40"ı miktarınca icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-İİK 72/3-4 maddesi gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın % 15"inden aşağı olmamak üzere göstereceği tazminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış olmaktan dolayı doğan zararını gösterilen teminattan alır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
Bu yasal düzenleme doğrultusunda davalı alacaklı lehine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacaklı aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve kararın fiilen infaz edilmesi gerekir. Somut olayda, mahkemece takip konusu alacağın %15 oranında teminat yatırıldığında takip dosyasında ödenen borcun alacaklıya verilmemesine ilişkin tedbir kararı verilmiş ise de davacı tarafça teminat yatırılmamıştır. Bu haliyle davalı aleyhine infaz edilmiş ihtiyati tedbir kararı olmadığı halde % 40 inkar tazminatına hükmedilmesi doğru olmamıştır. Hal böyleyken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK.nun 438/7.maddesi gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle kararın “Hüküm” başlıklı bölümünün 1.bendinin hükümden tamamen çıkarılarak, yerine “Şartları oluşmadığından davalının icra inkar tazminatı talebinin reddine” cümlesinin yazılmasına, hükmün bu şekilde düzeltilerek ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.