15. Ceza Dairesi 2020/1187 E. , 2020/9938 K.
"İçtihat Metni"
Dolandırıcılık suçundan şüpheliler ... ve ... haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 09/11/2019 tarihli ve 2019/18554 soruşturma 2019/99607 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02/12/2019 tarihli ve 2019/5748 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 22/01/2020 gün ve 94660652-105-34-347-2020 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29/01/2020 gün ve 2020-12573 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
Somut olayda, müştekinin 06/11/2019 tarihli dilekçesinde ve aynı tarihli beyanında, arsasını iki daire daire karşılığında şüphelilere verdiğini, bu hususa ilişkin olarak sözleşme yapıldığını, ancak sözkonusu dairelerin kendisine verilmediğini, şüphelilerin sözleşmeye konu daireleri vermeden ortadan kaybolduklarını, önceden planlı bir şekilde kandırıldığını, formalite gereği sözleşme imzalandığını, bu suretle dolandırıldığını belirterek şikayetçi olduğu,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma neticesinde "taraflar arasındaki uyuşmazlığın satış veya satış vaadi sözleşmesinde edimin ifa edilmemesinden veya eksik yada ayıplı ifa edilmesinden kaynaklandığı, bu durumun ceza soruşturmasına değil fakat hukuk davasına konu olabileceği, zira sözleşmenin kurulduğu sırada şüphelinin söylediği nitelikli yalan ve/veya senaryolaştırdığı hileli davranışlarla müştekinin kontrol imkanını ortadan kaldırarak veya kısıtlayarak iradesini fesada uğrattığına dair makul şüphe oluşmadığı, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı taraflar arasında doğan borç ilişkisinde müştekinin şüpheliden olan hak ve alacaklarını hukuk mahkemelerinde talep ve dava edebileceği" gerekçe gösterilerek 09/11/2019 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; soruşturma aşamasında, şüphelilerin ifadelerinin alınması, tanık beyanlarının alınması, başka kişilere karşı aynı yöntemi izleyerek dolandırıcılık yaptıkları iddiasıyla açılmış soruşturma dosyalarının bulunup bulunmadığının araştırılması, sözleşmeye konu evlerin inşaatına başlanıp başlanılmadığının araştırılması suretiyle etkin bir soruşturma yapıldıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Müştekinin 06/11/2019 tarihli dilekçesinde ve aynı tarihli beyanında, arsasını iki daire karşılığında şüphelilere verdiğini, bu hususa ilişkin olarak sözleşme yapıldığını, ancak söz konusu dairelerin kendisine verilmediğini, şüphelilerin sözleşmeye konu daireleri vermeden ortadan kaybolduklarını, önceden planlı bir şekilde kandırıldığını, formalite gereği sözleşme imzalandığını, bu suretle dolandırıldığını,tapu müdürlüğüne başvurduğunda ise bir şekilde kendisinden satış için vekaletname alınarak taşınmazının şüpheliler arasında devredildiğini öğrendiğini belirterek şikayetçi olduğu,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma neticesinde "taraflar arasındaki uyuşmazlığın satış veya satış vaadi sözleşmesinde edimin ifa edilmemesinden veya eksik yada ayıplı ifa edilmesinden kaynaklandığı, bu durumun ceza soruşturmasına değil fakat hukuk davasına konu olabileceği, zira sözleşmenin kurulduğu sırada şüphelinin söylediği nitelikli yalan ve/veya senaryolaştırdığı hileli davranışlarla müştekinin kontrol imkanını ortadan kaldırarak veya kısıtlayarak iradesini fesada uğrattığına dair makul şüphe oluşmadığı, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı taraflar arasında doğan borç ilişkisinde müştekinin şüpheliden olan hak ve alacaklarını hukuk mahkemelerinde talep ve dava edebileceği" gerekçe gösterilerek 09/11/2019 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de;
Soruşturma aşamasında, şüphelilerin ifadelerinin ve tanık beyanlarının alınması, tapuda müştekiye vekaleten şüpheli Muhammet tarafından diğer şüpheliye yapılan devir işlemine dair tapu evrakının getirtilmesi, başka kişilere karşı aynı yöntemi izleyerek dolandırıcılık yaptıkları iddiasıyla açılmış soruşturma dosyalarının bulunup bulunmadığının araştırılması, sözleşmeye konu evlerin inşaatına başlanıp başlanılmadığının ve müştekiye vaat edilen dairelerin akıbetinin araştırılması ve sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma ile karar verilmesi nedeniyle kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, itirazın reddine ilişkin İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02/12/2019 tarihli ve 2019/5748 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde merciince yerine getirilmesine, 19/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.