1. Hukuk Dairesi 2015/2785 E. , 2018/904 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davacı ... "in davasının reddine; davalı ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına; diğer taraflar yönünden ise asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin olarak verilen karar ... dışındaki asıl davanın davacıları tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, duruşma isteğinden feragat edildiğinden, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden; muris 1919 doğumlu ... oğlu ..."in 26.06.2007 tarihinde ölümüyle, geride mirasçıları olarak eşi ..., oğulları ... ve ... ile kızları ..., ... ..., ... ..., v ve ... kaldığı; ... de muristen sonra 2013 yılında öldüğü, geride kocası ve 4 çocuğunun kaldığı görülmektedir.
Murisin eşi ve kızları, muris ... bir çok taşınmazını mirastan mal kaçırmak amacıyla oğulları ve oğullarından olma torunlarına temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptali-tescile, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmışlar; murisin eşi ..., aşamada davasından feragat etmiştir.
Murisin oğulları ve oğullarından olma torunları olan davalılar, davanın redddini savunmuşlar; davalılardan murisin oğulları ... ve ... da davacılar aleyhine açtıkları birleşen davaları ile, murisin davacılara temlik ettiği taşınmazlar yönünden tapu iptali-tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Mahkemece, davacı ... "in davasının feragat nedeniyle reddine; davalı ... ... aleyhine açılan davanın açılmamış sayılmasına; diğer taraflar yönünden ise, murisin paylaştırma kastıyla hareket ettiği, mal kaçırma amacı bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir; hüküm, ... dışındaki asıl davanın davacıları tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, davadan feragat eden asıl davanın davacılarından ... "in davasının feragat nedeniyle reddine; asıl davanın davacıları tarafından davalı ... ... hakkındaki davanın takip edilmemesi nedeniyle ... ... aleyhine açılan davanın da açılmamış sayılmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki, asıl davanın ... ... dışındaki davalıları yönünden yapılan değerlendirmenin isabetli olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada muris gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun(TBK) 237. (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 213) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün başka bir söyleyişle murisin asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, murisin sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Ancak somut olayda, murisin tüm mirasçılarına taşınmazlar verdiği kabul edilse de, paylaşımın hak dengesini gözeten kabul edilebilir bir paylaşım olmadığı; özellikle, eşi adına tescilli birkaç taşınmaz dikkate alındığında, paylaştırmanın hakkaniyete uygun düşmediği, murisin eşinin davadan feragat etmesinin de paylaşımın hakkaniyete aykırılığını ortadan kaldırmayacağı; kaldı ki, murisin, mirasçıları dışında oğullarından olma davalı torunlarına da pek çok taşınmaz verdiği anlaşılmaktadır.
Bunun yanında, muris ile mirasçılarının katılımıyla düzenlenen ve davacıların muris tarafından verilen taşınmazlar hakkında ileride bir hak talep etmeyeceklerini bildirdikleri 10.05.2004 tarihli "sözleşme" başlıklı harici belgenin mirastan feragat niteliği taşımadığı gibi; murisin sağlığında düzenlenmiş olması karşısında, henüz doğmamış haklardan feragate hukuki bir sonuç bağlanamayacağı da açıktır.
Hal böyle olunca, dava konusu edilen tüm taşınmazların tedavüllü tapu kayıtlarının merciinden getirtilmesi ve toplanan deliller yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesi doğru değildir.
Asıl davanın (... dışındaki) davacılarının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.