8. Hukuk Dairesi 2018/11194 E. , 2021/1549 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, tapuda davacı kurum adına kayıtlı taşınmazın bir kısmının davalı tarafça herhangi bir hakka dayanmaksızın otopark olarak kullanıldığını açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.250,00 TL ecrmisilin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 15.05.2015 tarihli harcını yatırdıkları dilekçe ile talep miktarı 14.086,02 TL"ye arttrılmıştır.
Mahkemece, davanın kabulü ile 14.086,02 TL alacağın ecrimisil bedelinin 5.250,00 TL"si için dava tarihinden, kalan kısım için ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Davalı, davadan ve duruşma gününden haberdar edilip, kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün değildir. Aksi halde, iddia ve savunma hakkı kısıtlanmış sayılır. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen “Adil yargılanma hakkı”nın en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir.
Bu kapsamda 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10/1. maddesinde ""Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir"" hükmü yer almaktadır. Tebligat Kanunu"nun 10/2. maddesine göre ise; ""Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır."" Aynı Kanun"un 21/2. maddesi gereğince de; ""Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır."" Tebligat Kanunu"nun 23. maddesinin 1. fıkrasının 8. bendi uyarınca ise; ""Tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı...İhtiva etmesi lazımdır."" .
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde;
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra 29.04.2014 tarihinde ikame edilmiştir. Dosya kapsamı incelendiğinde dava dilekçesinin, davalının dava dilekçesinde gösterilen adresi yerine doğrudan MERNİS adresine Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, yargılama devamında diğer tüm tebligatlarında aynı şekilde davalının MERNİS adresine Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı ... adına çıkarılan tebligatın yukarıda açıklanan ilke ve kurallara aykırı olarak Tebligat Kanunu"nun 10/2. maddesi gözardı edilmek suretiyle davalı adına önceden hiçbir tebligat çıkarılmadan ve yasal şartları oluşmadan, doğrudan doğruya Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, bu nedenle dava dilekçesinin adı geçen davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği sabittir. Mahkemece yapılacak iş; davalı tarafa dava dilekçesinin tebliği ile cevap ve delillerini bildirdikten sonra tarafın bildireceği deliller toplanıp, birlikte değerlendirerek bir sonuca ulaşmaktan ibarettir. Açıklanan bu hususlara riayet edilmeksizin yazılı şekilde davalının yokluğunda hüküm tesisi hukuki dinlenilme hakkının (HMK mad. 27) ihlali niteliğinde olup, Tebligat Kanunu"nun 32. maddesine göre öğrenme tarihi itibarıyla temyizin süresinde olduğunun kabulüyle açıklanan nedenle taraf teşkili nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HUMK"un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve peşin harcın istek halinde temyiz edene idesine 23.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.