4. Hukuk Dairesi 2015/2779 E. , 2016/810 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... ve Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğeri aleyhine 20/06/2014 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 19/11/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 25/01/2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, dava konusu yayının yer aldığı ...."nin 28/03/2014 tarihli sayısında "Mivitır direniyor da, maşbakan kapatıldı." başlıklı yayında kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat talep etmiştir.
Davalılar dava konusu yazıda davacının sert ve otoriter sözlerini, dış politikasını, miting meydanlarında çocuk yaşta polisler eliyle öldürülmüş ..."ın ailesi ile ilgili sözlerini, toplumun dini hassasiyetlerini etkileyen sözlerini sert şekilde eleştirdiklerini, yazı bütün olarak değerlendirildiğinde kişilik haklarına saldırı söz konusu olmadığından davanın reddini savunmuşlardır.
Dairemizin sayın çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık davaya konu yazının içeriği, kullanılan söz ve ifadeler itibariyle davacının kişilik haklarına saldırının söz konusu olup olmadığı, diğer bir ifade ile davacı yararına manevi tazminata hükmedilme koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Böyle bir uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerden farklı bir yöntemin izlenmesi ve ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması gerekir.
Bunun nedeni, 1982 Anayasası"nın "Basın Hürriyeti" başlıklı 28. maddesindeki basının özgür olduğu güvencesi ve bu ilkeyi güçlendiren 5680 sayılı Basın Kanunu"nun 1. maddesindeki düzenlemedir.
Bu düzenleme basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin nedeni, toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi içindir. Bu ise kişinin dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır.
Diğer bir anlatımla basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bunun içindir ki basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemlerden farklılıklar taşır. İşte bu farklılık ve ayrık durum gözetilerek yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluk sınırı belirlenmelidir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğu kabul edildiği durumlarda basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. İşte bu sebeple basının ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Somut olayda; davalı gazetede diğer davalı tarafından yayınlanan yazıda ülke gündeminde yer olan olayların ve bu olaylar karşısında açıklama ve yorumları bulunan davacının eleştirildiği, eleştirinin muhatabı olan davacının görevi ve siyasi konumu gözetildiğinde eleştirinin ağır olmasının kaçınılmaz olduğu gözetildiğinde davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığının kabulü mümkün değildir.
Diğer bir anlatımla bir siyasetçiye yönelen kabul edilebilir eleştiri sınırları onun kamusal niteliği nedeniyle herhangi bir kişiye göre daha yüksektir. Bu nedenle özellikle eleştiriye açık kamusal açıklamalar yaptığı zamanki eylem ve söylemlere ilişkin gösterilecek tepkilere sıradan bireylere göre çok daha geniş ölçüde hoşgörü göstermek zorundadır.
Yukarıda açıkladığım nedenlerle davanın reddedilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan yerel mahkemenin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararının onanmasına dair sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 25/01/2016