6. Ceza Dairesi 2013/29426 E. , 2016/509 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
1-) Katılan .., 30.09.2011 tarihinde jandarmaya müracaatı ile başlatılan soruşturmada, burada alınan beyanında özetle, "olay günü, 20 yaşlarındaki bir kadının, yanına gelerek "babam beni birine verecek, o yüzden evden kaçtım, karnım aç, açlıktan ölüyorum" dediğini, kendisinin “benim de karnım aç” diyerek kadını uzaklaştırmak istediği, ancak kadının, elinde bulunan sepetten bir salkım üzüm aldığını, evinin avlusuna girdiği sırada, kadının arkasından üzerine atladığını, boynunu tutup boğazına sarıldığını, yüz üstü yere yatırıp, üstüne bastırdığını, "bana yüzüğünü ver açlıktan ölüyoruz, yoksa parmağını kesip alırım" dediğini, elinde ekmek bıçağına benzer bir bıçak olduğunu, kadının, kolundaki bilezikleri görüp "bilezikleri de vereceksin" dediğini, kadının elindeki bıçağın, sol el baş parmağını kestiğini, boğuşma esnasında yanında keser olduğunu fark ettiği, keseri başının üzerinden arkaya doğru savurduğunu, kadına değdiğini, ancak neresine değdiğini bilmediğini, keser darbesi alan kadının, üzerinden kalkıp kaçtığını, bağırıp eşinden yardım istediğini, kadını görse tanıyabileceğini ve şikayetçi olduğunu" söylediği,
Devlet Hastanesi"nin katılan hakkında düzenlediği 30/09/2011 tarih ve 95047 sayılı doktor raporunda; "çenede 1 cm. cilt kesisi, sol el 1. parmakta 2 cm. cilt kesisi, sağ omuzda 2 cm. cilt kesisi olduğu" tespit edilmiş;
Katılanın eşi tanık ...."nın, jandarmada alınan 30.09.2011 tarihli beyanında, ".... eşi ..."nin bağırma sesi üzerine, eve, yanına gittiğinde, evin eşiğinde, eşini yerde yatar vaziyette olduğunu görünce, ne olduğunu sorduğunda, “tanımadığı sarışın, çingene gibi konuşan bir bayanın kendisine bıçak ile saldırdığını” söylediğini, kendini korumak amacıyla keser ile bu bayanın çenesine vurduğunu, bunun üzerine kadının, eşini bırakıp, koşarak uzaklaştığını, köyün ana yolundan geçen siyah renkli bir araba gördüğünü ve bu arabanın yavaş ilerlediğini gördüğünü" belirtmiş,
Kolluk görevlilerince düzenlenen 30.09.2011 tarihli muhafaza altına alma tutanağına göre; “olay sırasında, bıçakla kendisine saldıran kişiye karşı kendini korumak amacıyla kullandığı ve şüpheli bayanın çenesinden yaralanmasına sebep olduğu belirtilen tahta saplı, 50 cm uzunluğunda, demir uçlu, ucunda kan izi bulunan keserin muhafaza altına alındığı” belirtilmiş,
Jandarma tarafından yapılan araştırmada, şüpheli olabileceği değerlendirilen ......, 03.10.2011 tarihinde yakalanması ile aynı gün katılana yaptırılan teşhiste, katılanın, “sanık .........."yı görür görmez kendisi ile konuşan ve bıçak ile saldıran kişi olduğunu” ve ayrıca eşi ... ile birlikte, “kendilerine gösterilen diğer sanık ..."a ait siyah aracı olay günü köyde gördüklerini” söyledikleri,
Sanık .... hakkında, .....Devlet Hastanesi"nin, düzenlediği 03-04/10/2011 tarihli raporlar incelendiğinde; "sağ ve sol ön kolda düzgün yüzeysel yaygın (eski) kesiler mevcut olduğu, bunun dışında özellikle son dört gün içerisinde oluşmuş travmatik bir lezyona rastlanmadığının" bildirildiği,
Sanık ......"nın, savunmanı eşliğinde, savcılıkta alınan 03-04/10/2011 tarihli beyanlarında; "katılanın evine gitmediğini, onu zorlamadığını, eşyalarını istemediğini, ......"i tanıdığını, ...."un arabasına binmediğini, katılan ile arasında husumet de bulunmadığını, teşhis tutanağını kabul etmediğini, başka birisine benzettiğini, raporda belirtilen vücudundaki mevcut kesilerin daha önceden beri olduğunu, sinirlendiği zaman kendisini kestiğini, suçlamayı kabul etmediğini" belirtmiş,
Kovuşturma aşamasında da önceki ifadelerini tekrar eden sanık ....... in erkek arkadaşı tanık ......, kollukta, 04.10.2011 tarihinde özetle; “ismini hatırlayamadığı bir yakınından öğrendiğine göre, katılana saldıran şüpheli kadının kafasında yara oluştuğu, kafasında yara oluşan bu şüpheli şahsın, Nurgül Yaman olduğuna” dair beyanda bulunduğu,
............... İl Jandarma Komutanlığı"nın 05/11/2011 tarihli olay yeri inceleme raporunu düzenlerken, olay yerinden almış olduğu ve kan lekesi olduğu değerlendirilen numunelerin, sanık Özlem Kalkancı"ya ait olup olmadığı hususunda ...... Jandarma Genel Komutanlığı"nın 02/03/2012 tarihli DNA analiz raporu incelendiğinde; “olay sırasında kullanılan ahşap saplı keserin künt olan demir aksamı üzerinden (DN: 6), katılana ait evdeki beton zemin üzerinden alınan (DN:1, 2, 3 ve 5) ve olay yerinden alınan patates çuvalı üzerindeki (DN:4) lekelerin, kan lekesi olduğu, kan örneklerinin analizinde bir bayan bireye ait DNA profili elde edildiği, bu DNA profilinin, sanık .........."dan alınan kan numunesinden elde edilen DNA profilinden farklı bir DNA olduğu" tespit edilmekle;
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; katılan kolluktaki ifadesinde, "olay tarihinde, elinde keserle sanığa vurduğunu ve sanığın neresine geldiğini bilmediğini" ifade etmiş, Mahkemedeki 24.11.2011 tarihli celsede ise; "keserle sanığa vuramadığını" belirtmiş, olay yerinden elde edilen kan lekeleri ve olayda kullanıldığı belirtilen keser üzerinden tespit edilen kan örneğinin, sanık ....."e ait çıkartılan DNA karşılaştırmasında, bir bayan bireye ait DNA profili olduğu, ancak sanığa ait olmadığı ortaya çıkmış, sanık .....in de tüm aşamalarda, “inkara” dayalı savunmalarda bulunduğundan, sanık tarafından gerçekleştirilen ve suç teşkil eden bir eylem olup olmadığı, var ise; bunun hukuki vasıflandırmasının ne olması gerektiği yönünde dosyaya yansıyan iddia, savunma ve delillerin yeterli olup olmadığı noktasında mevcut dosyada yer alan tahkikat eksiklikleri gidermek ve böylece Ceza Muhakemesinin asıl amacı olan maddi gerçeği ortaya çıkarabilmek amacıyla;
Öncelikle katılan alınacak kan örnekleri ile olay yerinden elde edilen ve .....Jandarma Genel Komutanlığı"nın 02/03/2012 tarihli DNA analiz raporuyla incelenen tüm kan örneklerinin karşılaştırmasının yapılması, akabinde soruşturma aşamasında katılan ......"ye, nüfus cüzdanındaki fotoğrafı gösterilip, teşhisi yaptırılan ve tanık ... ifadesinde geçen ....... isimli (dosya arasında nüfus cüzdanı fotokopisi bulunan) bayanın açık adresinin tespit edilerek, olay hakkındaki ifadesinin alınmasından sonra dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilip, hangi delil ve kimlerin beyanlarına niçin üstünlük tanındığı belirtilmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yetinilip, yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde sanığın, yakınana yönelik “yağma” suçundan mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre;
2-) Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 27.01.2009 gün ve 2008/6-203-2009/3 sayılı kararında belirtildiği gibi, “nitelikli yağma” suçunu yaptırıma bağlayan ve hükümden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile 5237 sayılı Kanunun 149. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde yapılan değişiklik öncesinde "Yol kesmek suretiyle ya da konut veya iş yerinde" ibaresine yer verilip ayrıca "eklentiden" bahsedilmemesi nedeniyle, suçta ve cezada kanunilik ilkesini düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 2. maddesinin 3. fıkrasındaki; “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.” hükmü uyarınca; katılan kolluktaki ilk ifadesinde; “... avludan içeriye girdim, evin kapısını açıp içeri girerken, şüpheli kadın arkamdan boynuma atladı, boynumu tutup boğazıma sarıldı, beni yüz üstü yere yatırdı” ile tanık ......"nın da “... eşimin bağırma sesini duyunca, eve yanına gittiğimde, eşimi, evin eşiğinde yerde yatar vaziyette gördüm.” şeklindeki beyanları birlikte değerlendirildiğinde, suçun işlendiği yerin, konut veya eklentisi olup olmadığının mahallinde yapılacak keşif ile tespit edilerek sonucuna göre 5237 sayılı Yasanın 149/1-d bendi ile uygulama yapılıp yapılmayacağına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yetinilip, yazılı şekilde hüküm kurulması,
3-) 5237 sayılı TCY’nin 2. maddesinin “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz” hükmünü içerdiği, yaşı küçük sanık hakkında hangi hallerde çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanabileceğinin aynı Yasanın 31 ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 11. maddelerinde açık olarak belirtildiği gözetilmeden, yağma suçundan mahkum olan sanık hakkında ayrıca 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 5. maddesi uyarınca tedbir kararı verilmesi,
4-) T.C. Anayasasının 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK"nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanıktan, yargılandığı suç nedeniyle baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretlerinin alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretlerinin sanıktan alınmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ............ savunmanı ile o yer Cumhuriyet Savcısı"nın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 10.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.