20. Hukuk Dairesi 2018/899 E. , 2018/8266 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, 03/07/2013 havale tarihli dava dilekçesi ile davacılar murisine ait Kargı köyü 10 ada 10 parseldeki 28/168 hissenin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/310-2003/248 (bozmadan sonra 2003/556-823) sayılı kararı ile 28/6720 olarak düzeltildiğini, böylece davacının 141.165 m2 olan hissesinin 3529 m2"ye düşürüldüğünü ve mülkiyet hakkında 137.635 m2 azalma meydana geldiğini bildirerek, mülkiyet hakkının kaybı nedeniyle uğranılan zarar nedeniyle Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi uyarınca, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 18.500.000,00- TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 6.616.164,44.-TL"nin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara payları oranında ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı vekilleri tarafından temyizi üzerine Dairenin 14.02.2017 gün ve 2016/12141 E. -2017/1131 K. sayılı kararıyla “Davanın açıklanan niteliğine göre; davalı olarak Hazinenin taraf gösterilmesi gerekirken, dava Tapu Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılmıştır. Davacının asıl dava etmek istediğinin, Hazine olduğu belirgin olup, temsilde yanılma hali bulunduğundan, bu durumun mahkemece re"sen gözetilmesi ve davanın usulünce gerçek hasıma yönlendirilmesi için davacı tarafa olanak sağlanması, Hazine davaya dahil edilerek taraf oluşturulup, savunma ve delilleri sorulduktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması usul ve kanuna aykırıdır.” denilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak, taraf teşkili sağlandıktan sonra yapılan yargılama sonucu: davanın kısmen kabulüne, 6.616.164,44.-TL"nin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara payları oranında ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesine göre tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından tazminata konu 10 ada 10 parselin 846.991 m2 yüzölçümü ve tarla niteliğiyle ... ve arkadaşları adına tapuda kayıtlı iken,... arasında düzenlenen, satış vaadi sözleşmesine dayanılarak açılan cebri tescil davası sonucu ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/574 E. -2000/486 K. sayılı kararı uyarınca ..."ın 28/168 hissesinin .... adına tesciline karar verildiği, hükmün kesinleşmesi üzerine taşınmazın 28/168 hissesinin 22/12/2000 tarihinde ... adına tescil edildiği,
..."ın 28/168 hissesinin ise murisi ..."ın 4/160 hissesinin intikali ile oluştuğu, .... mirasçıları tarafından açılan tapu sicilindeki pay oranının düzeltilmesi davası sonucu, intikal işlemi sırasında muris ...."ın payının 4/160 hisse üzerinden yapılması gerekirken, 168/168 hisse olarak değerlendirilip, intikal işlemi yapıldığı belirlenerek, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/556 E. - 2003/823 K. sayılı 01/12/2003 tarihinde kesinleşen ilamıyla, .... hissesinin de 28/6720 şeklinde düzeltilmesine karar verildiği ve tapuda infaz edilerek .... hissesinin 28/6720 şeklinde düzeltilerek 04/03/2004 tarihinde tapuya tescil edildiği, eldeki davanın ise 03/07/2013 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar belediye başkanlığından ve su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde (tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte) arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Mahkemece taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen
emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; davacıların murisi ...."ın, tapu maliki..."un payı olan 4/160 hissesinin tapuda intikali ile mirasçısı ... adına tescil edilen 28/168 hissesini satış vaadi sözleşmesine dayalı şekilde cebri tescil yoluyla 22/12/2000 tarihinde edindiği, ancak ..."ın 28/6720 olması gereken hissesinin intikal işleminin tapuda hatalı şekilde 28/168 olarak yazıldığından açılan dava sonucu ...."ın tapudaki hissesinin 28/6720 şeklinde hükmen düzeltilerek tescil edildiği, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararının tazmininin gerektiği açıktır.
Ancak mahkemece yapılan araştırma ve inceleme tazminata konu taşınmazın ve davacıların uğradığı gerçek zararın belirlenmesinde hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki, taşınmazın tapu kaydından 15/03/2004 tarihi itibariyle 705.797 m2 sinin imar uygulamasına girdiği anlaşılmaktadır. ....Belediye Başkanlığının 12/03/2014 tarihli cevabi yazısında ise 10 ada 10 parselin 05/01/2001 tarihinde onaylanan imar planı içinde olduğu belirtilmiştir. Mahkemece iki kez keşif yapılmış ve alınan bilirkişi raporlarında taşınmazın imar uygulamasına giren kısmı arsa olarak kabul edilip, imar uygulamasına girmeyen kısmı ise tarla olarak kabul edilerek değer belirlenmişse de mahkemece iki rapora da itibar edilmeyerek taşınmazın tamamının imar uygulaması içinde kaldığından bahisle arsa olarak kabul edilip, davacıların azalan hisselerine tekabül eden kısmının bilirkişilerce tapu kaydındaki hissenin düzeltilmesine ilişkin kararın kesinleştiği tarihteki emsale göre belirlenen değeri üzerinden hüküm kurulmuştur. Oysa 10 ada 10 parselin tamamının mı yoksa bir kısmının mı 2001 tarihinde onaylanan imar planı içinde olduğu, dava konusu taşınmazdan DOP kesintisi yapılıp yapılmadığı, emsal alınan taşınmazın da imar durumu ve DOP kesintisi yapılıp yapılmadığı dosya kapsamından kesin olarak anlaşılmamaktadır.
O halde mahkemece tazminat istemine dayanak yapılan taşınmazın 01/12/2003 değerlendirme tarihi olan tarih itibariyle; somut emsal kabul edilen 9 ada 13 parsel sayılı taşınmazın 15/12/2003 satış tarihi itibariyle tamamen imar planı içine alınıp alınmadıkları, imar parseli olup olmadıkları, imar parseli iseler imar planının cinsi ve ölçeği, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadıkları yararlanmakta ise hangi hizmetlerden yararlandıkları etraflarının meskun alan olup olmadığı, fiili imar uygulaması sonucu oluşan imar parsellerimi, yoksa imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro
parsellerimi olduklarının ve DOP kesintisi yapılıp yapılmadığının, değerlendirme tarihi olan 2003 yılında, dava konusu taşınmaz ile emsal kabul edilen taşınmazın, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından re"sen belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerlerinin ilgili belediye başkanlığından araştırıldıktan, bilirkişi kurullarınca incelenen ve değer biçmeye esas alınan emsal taşınmazın, bilirkişi raporlarında belirtilen tarihteki satışına ilişkin alıcı, satıcı, satış tarihi, satış bedeli ve yüzölçümünü gösterir şekilde tapu kaydının, resmi satış akit tablosunun tapu müdürlüğünden getirtildikten sonra, çekişmeli taşınmazın yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde tamamen veya kısmen arsa yada arazi vasfında olup olmadığı, yeniden araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre 01/12/2003 tarihindeki gerçek değeri, 6754 sayılı Bilirkişilik Kanununun 11. maddesine uygun olarak yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla tespit edilmeli, varsa üzerinde bulunan yapıların Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle davacıların azalan hisselerine karşılık gelen kısmının gerçek değeri tespit edilerek, oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar ve davalı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 12/12/2018 günü oy birliği ile karar verildi.