Taraflar arasındaki “kooperatif ortaklığından ihraç kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Samsun Asliye Ticaret Mahkeme’since davanın kabulüne dair verilen 09.12.2011 gün ve 2011/120 E- 2011/470 K.sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 21.03.2012 gün ve 2012/405 E-2012/2188 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, müvekkilinin üyesi olduğu davalı kooperatifin aidat ve gecikme cezası bulunduğundan bahisle iki ihtarname gönderildiğini, ihtarnamelerdeki borç miktarının gerçek olmadığını ve ihtarnamelerin usulüne uygun olmadığını, müvekkilinin borcu olmadığı için ödeme yapılmadığını, bu nedenle müvekkilinin 30.03.2010 tarihinde yönetim kurulu tarafından ihraç edildiğini, itirazları üzerine genel kurulda da ihraç kararının onaylandığını ileri sürerek, davaya konu ihraç kararının iptali ile davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ihtarnamelerin usulüne uygun olduğunu, borç miktarlarının doğru olduğunu, davacının borçlu olmadığının tespiti talebi ile ihraç kararının iptali talebinin aynı davada görülemeyeceğini, davacının borçlu olmadığının tespiti talebine konu miktarı açıklayarak buna ilişkin harcı yatırması gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, bilirkişi raporunda tespit edilmiş olan borç miktarının ihraç kararına dayanak teşkil eden ihtarnamelerdeki miktardan daha az olması nedeniyle, ihtarnamelerdeki borç miktarının gerçeği yansıtmadığı ve davacın menfi tespit talebinin esasen ihraç kararının iptali talebi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden, bu talep hakkında hüküm kurulmasına gerek olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile üyelikten ihraç kararının iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2)Dava, parasal yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hukuksal nedenine dayalı üyelikten ihraç kararının iptali ve borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile menfi tespit talebinin esasen ihraç kararının iptali talebi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden, bu talep hakkında hüküm kurulmasına gerek olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile üyelikten ihraç kararının iptaline karar verilmiştir. Ancak, davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini de talep etmiş olup, mahkemece bu talep hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmamıştır. Mahkemece, benimsenmiş olan bilirkişi raporunda davacının davalıya olan borç miktarının tespit edildiği de dikkate alınmak suretiyle, davacıya borçlu olmadığının tespiti talebini açıklaması ve buna ilişkin harcını yatırması için önel verilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kooperatif ortaklığından ihraca ilişkin kararın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu"nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme, bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; yerel mahkemece, dava dilekçesindeki taleplerin neler olduğunun davacı tarafa açıklattırılmasının gerektiğinin Özel Daire bozma ilamında belirtilmesi sonrasında, davacı vekilinin “biz menfi tespit için ayrı bir dava açmadık, amacımız ihraç kararının iptalidir” şeklinde beyanda bulunması yerel mahkemece değerlendirilmek suretiyle yeni bir karar verilmiştir.
Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın bu haliyle, Özel Daire denetiminden geçmeyen tamamen yeni gerekçeye dayalı yeni bir hüküm niteliğinde olduğu, her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 23.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK 440/1.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.04.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.