Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şebinkarahisar Sulh Hukuk Mahkemesi"nce davanın kabulüne dair verilen 09.04.2010 gün ve 2010/10 E., 2010/72 K. sayılı kararın incelenmesinin davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi"nin 30.11.2010 gün ve 2010/21232 E., 2010/28216 K. sayılı ilamı ile onanmış, taraf vekillerinin karar düzeltme istemi üzerine 12. Hukuk Dairesi"nin 11.10.2011 gün ve 2011/9560 E., 2011/18652 K. sayılı ilamı ile;
(... Şebinkarahisar Sulh Hukuk Mahkemesinin 09.04.2010 tarih ve 2010/10-72 sayılı kararının taraflarca temyiz edilmesinden sonra Dairemizin 30.11.2010 tarih ve 2010/21232-72 sayılı kararı ile onanması üzerine taraflarca karar düzeltme yoluna gidildiği tespit edilmiştir.
Bu aşamadan sonra davacı vekilinin kimliği ekli 07.10.2011 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiği görülmekle, Dairemizin onama kararının kaldırılarak, davacı vekilinin davadan feragatı hakkında bir karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir ...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ihalenin feshi istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, Şebinkarahisar Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 04.02.2003 gün ve 2002/233 E., 2003/15 K. sayılı ilamı ile 135 ada, 14 parselde kayıtlı taşınmazın satış suretiyle ortaklığının giderilmesine karar verildiğini, bunun üzerine aynı Mahkeme Satış Memurluğu"nun 2009/6 satış sayılı dosyası ile taşınmazın davalılardan A.H."ya ihale ile satıldığını, ancak ihalenin usulüne uygun yapılmadığını belirterek ihalenin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı A. H. vekili, ihalenin usulüne uygun yapıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı M.T., dava dilekçesinde belirtilen hususları kabul ettiğini beyan etmiş ve beyanını imzalamıştır.
Davalı Ü. T., davaya bir diyeceğinin olmadığını beyan etmiştir.
Davalı Ş Ö, ihalenin kanun ve yönetmeliklere uygun olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar, duruşmalara katılmamış ve cevap vermemişlerdir.
Yerel Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davacılar vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece onanmış, daha sonra davacılar vekili ve davalı A H vekilinin karar düzeltme istemi ve davacılar vekilinin feragat dilekçesi üzerine, Özel Daire"ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur. Yerel mahkemece, davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin süresinde olmadığı, kararın kesinleştiği, karar kesinleştikten sonra davadan feragat edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu"nun önüne gelen uyuşmazlık; Özel Daire kararına karşı süresinde karar düzeltme isteminde bulunup bulunulmadığı ve yerel mahkeme kararının kesinleşip kesinleşmediği; buradan varılacak sonuca göre, davadan feragat nedeniyle verilen bozma ilamının yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK.)"nun 440 ve 571. maddeleri ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK.)"nun 366 vd. maddeleri gözetildiğinde, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda verilen karar gereğince, satış memurluğunca yapılan ihalenin feshi istemine yönelik sulh hâkiminin verdiği kararlara karşı, karar düzeltme yolunun açık olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, taşınır ve taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet ortaklığının giderilmesi için açılan davalarda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 4/1-b (mülga 1086 sayılı HUMK. 8. maddesinin II/2.) maddesi gereğince sulh hukuk mahkemeleri görevli bulunmaktadır. Ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar veren sulh hukuk mahkemesi, satış işlemlerini yapmak ve bedelini tevzi etmek üzere bir satış memuru tayin eder. Bu memur, icra memuru olabileceği gibi mahkemeye mensup olan veya olmayan herhangi bir kimse de olabilir.
Satış memuru, mülga 1086 sayılı HUMK"un 571. maddesi hükmü gereğince, satış işlemlerini İİK hükümlerini uygulamak suretiyle yapar. Satış memurunun karar ve işlemlerine karşı itiraz ve şikâyetler ile satışın kanuna aykırılığı iddiasıyla açılan ihalenin feshi davalarının icra hukuk mahkemelerinde değil, ortaklığın giderilmesi kararını veren sulh hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gerekir.
İhalenin feshine ilişkin karar her ne kadar Sulh Hakimi tarafından verilmiş ise de, mülga 1086 sayılı HUMK.nun 571. maddesine göre ihalenin İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılması gerektiğinden, satış ve sonrasında da İİK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na, 5311 sayılı Kanunun 29. maddesi ile eklenen “Geçici Madde 7” atfıyla uygulanmakta olan İİK"nun 366. maddesi uyarınca, icra ve iflas dairelerinin hukuka müteallik kararları aleyhine karar düzeltme yoluna gidilebileceği belirtilmiş bulunduğundan Sulh Hukuk Mahkemesince verilen ihalenin feshine ilişkin kararlara karşı karar düzeltme yolu açık olmaktadır.
Hal böyle olunca, yerel mahkemece verilen karara karşı karar düzelme yolunun açık olduğuna oybirliğiyle karar verilmiş ve işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
İşin esasına gelince;
Davaya son veren taraf işlemlerinden biri olan feragat, davanın taraflarından birinin (davacının) netice-i talebinden vazgeçmesidir. Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi (HUMK. m.79; HMK. m.24), davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz.
Usul Hukukumuzda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar davadan feragat edilebilir. Ancak, bazı istisnai hallerde feragat davayı sona erdirmez(Hizmet tespiti davalarında olduğu gibi).
Feragat, davayı sona erdiren kesin bir usul işlemidir. Feragatten dönülmesi ve mülga HUMK.nun 83.maddesi ve HMK. nun 176 maddesine göre, ıslah yolu ile feragatin hükümsüz kılınması olanaksız ise de, irade bozukluğu hallerinde feragat ve kabulün iptali istenebilir (HMK. 311/1-2. cümle; Kuru, B.:Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, Cilt:IV, İstanbul 2001, sahife:3646 vd.)
Bilindiği gibi, feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelmektedir. Davadan feragat neticesinde, feragate konu hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz (Postacıoğlu,İ.E.:Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6.Bası,İstanbul 1975, sahife:479).
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; yerel mahkemenin davanın kabulüne dair verdiği karar, davacılar vekilin temyizi üzerine Özel Daire"ce onanmıştır.
Onama ilamı davacılar vekiline 26.01.2011 tarihinde, davalı vekiline ise 30.12.2010 tarihinde tebliğ edilmiş; davacılar vekili 09.02.2011 harç tarihli davalı vekili ise 12.01.2011 harç tarihli dilekçelerle karar düzeltme isteminde bulunmuşlardır. Davacılar vekili daha sonra 07.10.2011 havale tarihli dilekçe ile davadan feragat ettiklerini bildirmiştir. Bu durumda, davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin süresinde olmadığı, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin ise süresinde olduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, davacılar vekilinin karar düzeltme istemi süresinde olmasa da, davalı vekili süresi içinde karar düzeltme isteminde bulunduğundan, mahkeme kararı henüz kesinleşmemiş bulunmaktadır. Hal böyle olunca; yerel mahkemenin, hükmün kesinleştiği, dolayısıyla karar kesinleştikten sonra davadan feragat edilmesinin mümkün olmadığı yönündeki direnme gerekçesi isabetli değildir.
O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararı bu nedenlerle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.