9. Ceza Dairesi 2014/7337 E. , 2014/11276 K.
"İçtihat Metni"
Tebliğname No : 9 - 2014/342279
Mahkemesi : Pendik 3. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 04.04.2012
Numarası : 2010/904 - 2012/443
Suç : Başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin olarak sanık hakkında kamu davası açılması mümkün görülmüştür.
1- İftira suçunun özel bir halini düzenleyen TCK"nın 268. maddesinde tanımlanan "başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması" suçunun oluşabilmesi için, kişinin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanması gerektiği somut olayda; kesinleşmiş mahkumiyet kararı nedeniyle hakkında yakalama kararı bulunan ve bu kararın infazına engel olmak amacıyla mağdur B.. G.."e ait kendi fotoğrafı yapıştırılmış nüfus cüzdanını kolluk görevlilerine ibraz eden sanığın eyleminin TCK"nın 206. maddesinde tanımlanan resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturacağı hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule ve uygulamaya göre de;
a- Sanığın gözaltında geçirdiği sürenin TCK"nın 63. maddesi uyarınca mahsubuna karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
b- Hüküm fıkrasında suç adının “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” yerine “iftira” ve sanık hakkında temel ceza tayin edilirken uygulama maddesinin "TCK"nın 268. maddesi yollamasıyla 267/1. maddesi" yerine doğrudan "TCK"nın 267. maddesi" olarak gösterilmesi,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 11.11.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
08.09.2010 tarihli yakalama tutanağı içeriğine göre; kesinleşmiş hapis cezasının infazı için aranmakta olan, aynı zamanda cezaevi firarisi olup sahte kimlikle dolaştığı ve olay günü bir dernekte olduğu istihbar edilen, söz konusu dernekte verilen eşgale uyan ve üzerinde kendi resmi bulunan kardeşi B.. G.. adına düzenlenmiş sahte kimlikle yakalanan, ikamet adresine gidilip öz kardeşleri tarafından teşhis edilerek gerçek kimliğinin L.. G.. olduğu anlaşılan ve teşhis sonucu kendisinin L.. G.. olduğunu kabul eden sanığın eyleminin; Yargıtay 11. Ceza Dairesinin istikrarlı uygulamalarına ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.04.2014 tarih ve 2013/9-542, 2014/153 sayılı Kararında belirtilen ilkelere göre, somut olayda, sanığın kesinleşmiş hapis cezasından dolayı aranması ve cezaevinden firar etmesi nedeniyle kendi kimlik bilgileri ile kovuşturma aşamasında aranıyor olması nedeniyle TCK"nın 268. maddesinde düzenlenen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçununun unsurlarının oluşmadığı, yine anılan CGK kararına göre sahte olarak düzenlenen resmi bir belgenin olmaması, resmi belge düzenlemeye yetkili polis memurlarının sanığın ikamet adresini, olay gününde bulunduğu yeri, eşgalini, sanığın sahte kimlik kullandığını bilmeleri, sanığı kardeşlerine teşhis ettirerek gerçek kimliğini tespit etmeleri, bu nedenle yalan beyan sonucu yanıltılarak sahte bir belge düzenlemelerinin sözkonusu olmaması, resmi belge düzenlemeye yetkili memurun beyanın doğruluğunu araştırarak gerçek durumu tespit etmesi karşısında, TCK"nın 206. maddesinde yer alan resmi belge düzenlenmesinde yalan beyan suçunun da unsurlarının oluşmadığı, kamu görevlisine görevinin gereği gibi yerine getirilmesi için sorulması durumunda kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunulması nedeniyle Kabahatler Kanununun 40. maddesinde yer alan kimliği bildirmeme kabahatinin oluştuğu, hükmün sanığın eyleminin TCK"nın 206. maddesinde yer alan resmi belge düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturduğundan değil de Kabahatler Kanununun 40. maddesindeki kimliği bildirmeme kabahatini oluşturduğu gerekçesiyle bozulması gerektiği düşüncesiyle, Sayın çoğunluğun bozma gerekçelerine yukarıdaki nedenlerle katılmıyorum. 11.11.2014