14. Hukuk Dairesi 2017/3230 E. , 2018/67 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.06.2016 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine Dairemizin 05.05.2016 tarihli 2016/175 Esas, 2016/5531 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 18.11.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı 1402 sayılı parsel lehine, 1396 sayılı parsel üzerinden geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine "mutlak geçit ihtiyacı" veya "geçit yoksunluğu", ikincisine de "nispi geçit ihtiyacı" ya da "geçit yetersizliği" denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nun 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün "İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili" başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Hüküm Dairemizin 2012/7935 Esas, 2012/9213 Karar sayılı ilamında "davacının maliki olduğu 1402 parsel sayılı taşınmazın genel yola çıkışının bulunmadığı, mutlak geçit ihtiyacı içinde olduğu sabittir. Mahkemece her ne kadar davacının davasını 1396 parsele özgülemiş olduğu, diğer seçeneklerden geçit kurulmasını istemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de dava dilekçesinde dava açılan güzergahın uygun görülmemesi halinde mahkemece uygun görülen diğer bir seçenekten geçit hakkı talep edilmesi ve davacının 27.01.2012 tarihli celsedeki beyanından davanın 1396 parsele özgülenmiş olduğu, diğer seçeneklerden geçit hakkı istenmediği sonucu çıkarılamayacağından mahkemece yeniden belirlenecek güzergahlardan geçit kurulup kurulmayacağı araştırılmalı, uygun görülen seçenekler üzerindeki parsellerin malikleri hakkında davacıya ayrı bir dava açması için süre verilmeli, dava açıldığı takdirde bu dosya ile birleştirilmeli veya usul ekonomisi gereğince bu kişilerin harçlı dava dilekçesi ile davaya katılmaları sağlanarak taraf teşkili tamamlandıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davacıya verilen kesin süre içerisinde taraf teşkili sağlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından temyiz edilen hüküm, Dairemizin 2013/5223 Esas, 2013/7036 Karar sayılı ilamında "davacıya davaya konu taşınmaza komşu olan tüm taşınmaz maliklerinin davaya dahil edilmesi için 28.09.2012 günlü oturumda iki haftalık kesin süre verilmiş ise de mahkemece hangi parsel maliklerinin davaya dahil edilmesi gerektiği de somut olarak tespit edilip davacıya bildirilmediği gibi verilen bu süre içinde tüm parsel maliklerinin ve bu kişilerin adreslerinin tespit edilmesi mümkün olmadığından verilen kesin süre usule uygun değildir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne; 1402 parselde tapuya kayıtlı taşınmaz lehine 1393, 1394, 1397 ve 1398 sayılı parsellerde tapuya kayıtlı taşınmazlar üzerinden kadastro teknik bilirkişisi ..."nin 20.06.2014 tarihli raporuna ekli 5 no"lu krokide gösterilen 89,76 m2"lik alandan geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Davacı tarafından temyiz edilen hüküm, Dairemizin 2016/175 Esas, 2016/5531 Karar sayılı ilamında ""davanın kabulüne karar verilmiş ise de mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir. Geçit davalarında uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince öncelikle yüzölçümü daha büyük olan taşınmaz aleyhine geçit kurulması gerekir. Dosya içerisindeki tapu kayıtları, pafta sureti ile bilirkişi raporu ve krokilerine göre lehine geçit kurulması istenilen 1402 sayılı parselin batısındaki 1396 sayılı parselin yüzölçümünün, aleyhine geçit kurulan tüm parsellerden daha büyük olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece öncelikle 1396 sayılı parsel üzerinden geçit kurulması gerekir. Ancak dosya içerisindeki tapu kayıtlarına göre 1395 sayılı parsel ile 1396 sayılı parselin malikinin aynı şahıs olduğu anlaşıldığından bu iki parselin bir bütün olarak düşünülmesi ve bölünmeksizin geçit kurulması gerekmektedir. Bu nedenle 1395 ve 1396 sayılı parsellerin neresinden geçit kurulması gerektiği konusunda öncelikle malikinin tercihi sorulmalıdır. Her iki parselin ortak sınırından geçit kurulmasının uygun olmayacağı da değerlendirilerek 1396 sayılı parselin kuzeyinden (parselin içerisinden) veya 1395 sayılı parselin doğu ve güney sınırından devam ederek (parselin içerisinden) batıdaki Denizli yoluna ulaşacak şekilde en uygun seçenekten geçit kurulmalıdır."" gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne; 1402 parselde tapuya kayıtlı taşınmaz lehine 1393, 1394, 1397,1398, 1395, 1396 no"lu parsellerde tapuya kayıtlı taşınmazlar üzerinden kadastro teknik bilirkişisi ..."nin 20.06.2014 tarihli raporuna ekli 7 nolu krokide gösterilen "6,98 m2"lik alandan" geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ... ve davalı ... temyiz etmiştir.
Somut olayda, yukarıda değinilen ilkelere göre geçit eninin 2,5-3 m. den az olması mümkün değildir. Mahkemece, gerekirse yeniden keşif yapılarak yukarıda değinilen ilkelere göre önceki bilirkişi raporları da dikkate alınarak en uygun geçit güzergahı belirlenmeli ondan sonra bir karar verilmelidir.
Kabule göre de, 1393 Parsel maliki davada taraf olmadığı halde aleyhine geçit kurulamayacağının düşünülmemesi de doğru görülmemiştir.
Mahkemece, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ... ve davalı ..."nun temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 08.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.