Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/10-1483
Karar No: 2013/557

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/10-1483 Esas 2013/557 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/10-1483 E.  ,  2013/557 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 3. İş Mahkemesi
    TARİHİ : 21/12/2011
    NUMARASI : 2007/21-2011/1150

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy  1. İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 26.07.2006 gün ve 2005/1307 E., 2006/259 K. sayılı kararın incelenmesi davalılardan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 05.02.2007 gün ve 2006/13702 E., 2007/1593 K. sayılı ilamıyla;
    (...Dava; davacı sigortalının davalı işverene ait işyerinde 01.03.1973 tarihi itibariyle 1 gün süre ile çalıştığının tespiti istemine ilişkin olup iş bu davanın Kanun dayanağı 506 Sayılı Kanunun 79/10. maddesidir.
    Bu yönde; Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine karar verilebilmesi için; anılan maddenin çalışmanın geçtiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan hükmüne göre, davanın çalışılan yılın sonundan başlayarak 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir. Yönetmelikle tespit edilen belgeler kapsamında işe giriş bildirgesinin verilmesi durumunda, bildirgede öngörülen işe başlama tarihinden sonrası için hak düşürücü süreden bahsedilemez. Ne var ki, işe giriş bildirgesinin de yine Kanunda öngörülen hak düşürücü süre dahilinde Kuruma verilmesi gerekir. Zira, hak düşürücü sürenin  geçirilmesi, hakkın özünü ortadan kaldırdığından; bu sürenin geçirilmesinden sonra işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmesi ya da primlerin ödenmesinin; hak düşürücü süreyi yeniden canlandırması mümkün değildir.
    Somut olayda; davacının sigorta sicil dosyası içeriğinde, dava konusu işyerinde 01.03.1973 tarihinde işe girişine dair işe giriş bildirgesi mevcut ise de, Kuruma 20.01.1982 tarihinde hak düşürücü süre geçtikten sonra intikal ettiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve Kanunya aykırı olup bozma nedenidir...)
    gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.  
     
    TEMYİZ EDEN  :  Davalılardan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili 
     
    HUKUK GENEL KURULU KARARI

     Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:  
    Dava; davacının davalı işverene ait işyerinde 01.03.1973 tarihi itibariyle 1 gün süre ile çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.  
    Davacı vekili, davacının davalı Hasan Işık’a ait inşaat iş yerinde 01.03.1973 tarihinde  çalışmaya başladığını, işe giriş bildirgesinin 20.01.1982 tarihinde Kuruma verildiğini belirterek, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01.03.1973 olarak tespitine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacıya ait 01.03.1973 tarihli giriş bildirgesinin Kurum kayıtlarına 20.01.1982 tarihinde intikal ettiğini, çalışmanın gerçek olduğunun ispat edilmesi gerektiğini, çalışmasının eylemli olarak gerçekleşip gerçekleşmediğinin usulüne uygun araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, kurum tarafından  işyeri bildirgesi ile tüm bordrolar geç bildirime dayanılarak alınmış ve ölçümleme sonucu SSK primleri cezalı olarak tahsil edilmiş bulunduğundan, davacının  bu tarihte çalıştığının da sabit bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Kararın davalılardanSosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine,
    Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.  
    Yerel mahkemece, önceki gerekçelerle ve giriş bildirgesinin verildiği tarihle kuruma intikal tarihi olan 20.01.1982 tarihleri arasında 10  yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği  hak düşürücü sürenin 3995 sayılı Kanun ile 10 yıldan 5 yıla düşürülmesinin davacı aleyhine yorumlanamayacağı gerekçesi ile  davanın kabulüne ilişkin  hükümde direnilmiştir.  
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının, 01.03.1973 tarihine ilişkin talebi yönünden hak düşürücü sürenin söz konusu olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.  
    Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 506 sayılı Kanunun 79/10. maddeleridir.  
    Öncelikle ifade edilmelidir ki, çalıştırılanlar 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2. ve 6.maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin aynı Kanunun 3.maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları Kanunun 6/1 maddesinde yer alan açık hüküm gereğidir.  
    Ne var ki, sigortalıların bazı haklardan yararlanmaları öncelikle kuruma bildirilmeleri, belirli süre prim ödemiş olmaları ve kanunun gerektirdiği bilgilerin açık bir şekilde bilinmesi koşullarına da bağlıdır. Anılan bilgi ve belgelerin kuruma ulaştırılmaması veya eksik ulaştırılması halinde ise bildirimsiz/kaçak çalıştırma olgusu ortaya çıkacaktır. Bu durum, prim ve gelir vergisi ödememek için işverenlerce sıklıkla başvurulan bir yol olup, ülkenin gerçeklerinden biridir.  İşte bu noktada işçinin bir takım Kanuni haklarından yararlanabilmesi için sigortalı hizmetinin tespitini istemesi gereği ortaya çıkmaktadır.  
    Bilindiği üzere, sigortalı hizmetin tespiti davaları kamu düzenini ilgilendirmekte ; bu niteliği gereği özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekmektedir. Bu davaların Kanuni dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79.maddesinin 10 (eski 8) nolu bendi olup; bu bentte  “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Söz konusu Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı  Kanunun  üçüncü  maddesiyle  yeniden  beş  yıl olarak düzenlenmiş olup, halen geçerliliğini korumaktadır. Buna göre; işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın Kanuni hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, bu süre içerisinde Kuruma verilen dönem bordroları ile bildirimin yapılmadığı, sigorta primlerinin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde sigorta müfettişince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu"nun 05.02.2003 gün  ve 2003/10-7 E., 2//353 K.; 27.04.2011 gün ve 2011/10-52 E.-2011/221 K. sayılı ilamlarında da, benimsenmiştir.
     Bu anlatımların ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 506 sayılı Kanunun 79.maddesine göre işveren çalıştırdığı işçiler için yönetmelikle tespit edilen bildirgeleri 1 ay içinde kuruma vermekle yükümlü olduğu halde, işveren davacının 01.03.1973 tarihli işe giriş bildirgesini 20.01.1982 tarihinde bir aylık bildirim süresi geçtikten sonra kuruma verdiği gibi, olayda kanunda öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süre de dolmuştur. Süresinde yapılmayan bildirimlerin kurumca kabul edilip, primlerin kullanılmış olması hatalı işlemi geçerli hale getiremeyeceği gibi, hakkın özünü ortadan kaldıran hak düşürücü süreyi de yeniden canlandıramaz. 01.03.1973 tarihini içeren işe giriş bildirgesinin kuruma verildiği 20.01.1982 tarihinde hak düşürücü süre 506 sayılı Kanunnın 79.maddesinin 5.fıkrasına göre 5 yıl olarak belirlenmiştir.
      Bu durumda mahkemece giriş bildirgesinin verildiği tarihle kuruma intikal tarihi olan 20.01.1982 tarihleri arasında 10  yıl hak düşürücü sürenin geçmediği,  hak düşürücü sürenin 3995 sayılı Kanun ile 10 yıldan 5 yıla düşürülmesinin davacı aleyhine yorumlanamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi yukarıda açıklanan gerekçelerle isabetli görülmemiştir.  
     Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve Kanunya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.  
    SONUÇ: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda açıklanan değişik nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 5521 sayılı Kanunun 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.04.2013 gününde  oybirliğiyle karar verildi.

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi