1. Hukuk Dairesi 2015/2634 E. , 2018/796 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.02.2018 Salı günü saat 10.00"da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacı, kayden 1/3 paydaş olduğu 56 ve 4961 parsel sayılı taşınmazları davalının benzin istasyonu olarak kullanmak suretiyle haksız yere işgal ettiğini, ihtara rağmen herhangi bir bedel ödenmediğini ileri sürerek, dava tarihinden geriye doğru 5 yıl için 250.975-TL ecrimisilin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiş, yargılama sırasında ölümü ile mirasçıları davaya devam etmişlerdir.
Davalı, zamanaşımı itirazında bulunup davacının hukuki işlem ehliyetinin bulunmadığını, taşınmazlarda akaryakıt istasyonu kurulmasına davacının rıza gösterdiğini, davacıya haricen kullanım bedeli ödendiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar Yargıtay 3. Hukuk Dairesince; “... Mahkemece mahallinde üç kişilik bilirkişi kurulu (inşaat, hukuk ve emlak) ile yeniden keşif yapılarak, benzer yerlerin kira sözleşmeleri getirtilerek (resen emsal araştırması yapmak ya da taraflardan emsal göstermeleri istenmek suretiyle) incelenmeli, taşınmazın büyüklüğü ve çevre özellikleri de nazara alınarak dava konusu yerin ilk dönemde arsa olarak ve benzin istasyonu olarak kiraya verilmesi halinde serbest koşullarda getirebileceği kira parası rayice göre belirlenmeli, sonraki dönemler için ise, ilk dönem için belirlenen miktara TÜİK tarafından yayımlanan ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak koşuluyla ecrimisil hesabı yapılarak karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması doğru görülmediği ...” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu arsa nitelikli 4961 parsel ile 348 ada 56 (imar uygulaması ile 986 ada 2) parsel sayılı taşınmazlarda davacı ...’ın 1/3 paydaş olduğu, davalının ise kayda dayalı bir hakkının bulunmadığı, taşınmazlar üzerinde petrol istasyonlarının bulunduğunun keşfen sabit olduğu, davacı ...’ın yargılama sırasında öldüğü, mirasçıları olan ..., ... ve ...’nın davayı sürdükleri, başkaca mirasçının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşur ve mahkemece, bozma kararında gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu durum, mahkemeye hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında ki esaslar çerçevesinde işlem yapma zorunluluğu getirir. (09.05.1960 T, 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, HGK 29.05.2002 T, 7- 444/463 E.K sayılı kararı) Bu nedenle mahkemece 348 ada 56 (imar uygulamasıyla 986 ada 2) parsel sayılı taşınmaza ilişkin davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 21.05.2012 tarihli bozma ilamı kapsamı dışında kaldığı, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek anılan parsel bakımından verilen ret kararının kesinleştiği, kaldı ki bozma ilamı sonrası bu hususun karar düzeltme yoluyla da ileri sürülmediğinden 348 ada 56 (imarla 986 ada 2) parsel sayılı taşınmaz bakımından mahkemece yeniden hüküm kurulması hatalıdır. Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Tarafların 4961 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği gibi, öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK"nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı). 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay"ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Öte yandan, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık, değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve HMK"nın 266 vd. maddelerine uygun olmalıdır.
Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yukarıda belirtilen ilke ve usuller dikkate alınmaksızın ilk dönem için ecrimisil miktarı belirlenip, sonraki yıllar için ise ÜFE artış oranı uygulanmak suretiyle takip eden dönemler için ecrimisil miktarının hesap edilmesi gerekirken; taşınmazın son dönem kira bedeli belirlenip, TEFE artış oranı uygulanmak suretiyle geriye doğru gidilerek ecrimisil miktarının hesaplanması doğru değildir.
Hal böyle olunca; mahkemece usuli kazanılmış hak ilkesi ve yukarıda belirtilen ilkeler gözetilerek sonuca gidilmesi gerekirken, hatalı bilirkişi raporuna itibar edilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de, dava dilekçesinde dönemsel faize hükmedilmesi talep edilmesine rağmen, faiz ayrı bir dava konusu haline getirilmediği halde talepten fazla olacak şekilde işlemiş faiz alacağına da hükmedilmesi isabetsizdir.
Tarafların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.