Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/6492
Karar No: 2018/15
Karar Tarihi: 08.01.2018

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/6492 Esas 2018/15 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2015/6492 E.  ,  2018/15 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 15.03.2012 gününde verilen dilekçe ile baz istasyonunun kaldırılması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 04.10.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    _ K A R A R _
    Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
    08.01.2018 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

    (Muhalif)



    -KARŞI OY-
    Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan baz istasyonunun kaldırılması isteğine ilişkindir.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
    Hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki; taraflar arasındaki uyuşmazlık, çekişme konusu ve baz istasyonu olarak adlandırılan tesisten kaynaklanan bir zararın bulunup bulunmadığı ve varsa bu zararın hangi durumlarda söz konusu olabileceği ile zararın giderilmesi konusunda ne gibi önlem yada önlemlerin alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun emsal dosyalarla ilgili olarak verdiği kararlardan 30.05.2012 tarih ve 2012/4-147 Esas, 2012/327 Karar sayılı ilamında; "...öncelikle belirtmek gerekir ki Anayasa"nın 17.maddesinde “Yaşama hakkı”, 22. maddesinde “Haberleşme Hürriyeti”, 35.maddesinde “Mülkiyet Hakkı” düzenlenmiştir. Yine Anayasa"nın; Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması başlıklı 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşın ödevi olduğu hükmüne yer verilmiştir. İnsan Hakları Evrensel beyannamesinin 25 maddesi de aynı yöndedir. Anayasa tarafından korumaya alınan “yaşama hakkı”, “haberleşme hürriyeti” ve “mülkiyet hakkı” gibi temel haklar arasında bir çatışma meydana gelmesi halinde bu durumun, yargılama makamları tarafından hassasiyetle değerlendirilmesi ve çatışan yararlar arasında öncelik düşüncesine dayalı bir denge kurulması gerekir. Dava konusu tesisin cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu ve bu tesisin geniş bir kitleyi ilgilendirmesi nedeniyle kamuya hizmet vermeyi amaçladığı tartışmasız ise de insan yaşamında tehlike yaratma ihtimalinin bulunması halinde insan yaşamına, sağlığına üstünlük tanınması gerekir. Başka bir deyişle; “Yaşama Hakkı” en kutsal ve birincil hak olup tehdit altında olma şüphesi dahi diğer Anayasal haklardan önce gözetilmesi gereğini doğurur. Aksi halde yaşam hakkının tehlikede olduğu bir yerde diğer tüm temel hak ve hürriyetlerin hiçbir değeri kalmayacaktır. Türk Medeni Kanunu"nun 737 vd. maddesinde ise komşuluk hukuku düzenlenmiş bu maddede herkese taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınma yükümlülüğü getirilmiştir. Baz istasyonu yönetmeliğe uygun olarak çalıştırılsa dahi zararın veya zarar ihtimalinin bulunması halinde yönetmeliğe uygun olduğundan söz edilerek zarar verenin sorumluluktan kurtulması, kullanıma devam edilmesi sonucunu doğurmaz. Yönetmeliğe uygun değilse, zaten hukuka aykırılık gerçekleşmiş olacaktır. Hukuk kurallarındaki norm düzenlemesi itibariyle yönetmelik ve yönetmeliğe uygun bir işlem yapılsa bile buna karşın çevreye verilen zarardan eylemi gerçekleştirenin sorumlu olmayacağı sonucu doğmaz. Ayrıca yargıç uyuşmazlığın çözümünde yönetmeliğe değil, yasaya, genel hukuk kurallarına ve bu bağlamda sorumluluk ilkelerine göre karar vermek zorundadır. Bu bakımdan yönetmeliğe göre verilen sertifikayı bağlayıcı olarak kabul etmek mümkün değildir..." şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
    Öte yandan, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi"nin 2011 yılına kadar olan içtihatlarında aynı görüşler vurgulanıp, ayrıca "...baz istasyonlarının cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu ve sağlamış olduğu iletişim hizmeti nedeniyle de geniş halk kitlelerine büyük yarar sağladığı tartışmasızdır. Ancak, bu yararın sağlanması nedeniyle kişilerin sağlığına zarar verilmesi hoş görülemez. Zira, anılan tesislerin radyasyon yaydığı bilinen bir gerçekliktir. Bu bakımdan, bu tesisten üçüncü kişilerle birlikte davacı da yararlanmış olsa, sağlanan yararla verilen zararın dengelenmesi genel bir hukuk kuralıdır. Yarar, haberleşmeyi amaçlamaktadır. Zararın ise, insan sağlığı ve yaşamı ile ilgili olduğu gözetildiğinde, ikinci değere önem verilmesi gerekmektedir. Bu tesislerin vermiş olduğu zararlardan tesisleri kuran ve işletenler sorumludur. Bu sorumluluk ise, kusura dayanmayan bir tehlike sorumluluğudur. Baz istasyonlarının ilgili yönetmelik hükümlerine uygun olarak kurulması, sertifika verilerek faaliyete geçirilmesi hallerinde dahi, zarar verdikleri takdirde zarara neden olanlar sorumluluktan kurtulamaz. Bu özelliği itibariyle tesisi kuranların ve işletenlerin yüksek özen yükümlülüğü bulunmaktadır. Aksi halde, en küçük bir özensizliğin maddi değerlerle ölçülemeyecek kadar ağır sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Bunun için zarar görenin zararını değil, tesis ve işletme sahibinin, tesisin işletilmesinden dolayı kişilere, bu bağlamda çevreye bir zarar vermediği ve herhangi bir olumsuz sonuç yaratmadığının kanıtlanması gerekir. Bu sonuç, genel sorumluluk kurallarının aksine olarak, işletmenin ağır tehlike doğuracak özelliğinden kaynaklanmaktadır...Öte yandan; hiçbir hizmet, insan yaşamı kadar öncelik ve hayati önem taşımaz. Diğer bir anlatımla, yararlı bir hizmetin karşılığı olarak insanın ölümü uygun bir sonuç olarak kabul edilemez. İnsan sağlığını tehlikeye atan bir hizmetin, kişi yaşamının önüne geçmesi ve ona üstünlük tanınması doğru bir yaklaşım olarak düşünülemez. Bu nedenle; tek başına ölçüm sonuçlarının düşük olması, baz istasyonunun zarar doğurmayacağı anlamına gelmeyeceğinden, ölçüm değerlerinin yanı sıra diğer koşulların bu bağlamda, tesisin kurulduğu yerin yerleşim yerlerine, okula, çocuk parkına ve davacıların evine olan yakınlığı ile davacıların ailesi ile birlikte evlerinde uzun süreli oturduklarının da göz önünde tutulması gerektiği de gözetilerek, dava konusu baz istasyonunun işletilmesinin çevre sakinlerine, dolayısıyla davacılara zarar verip vermediğinin araştırılması gerekir..." biçiminde baz istasyonu tesis eden ve işletenin sorumluluğunun kapsamı açıklanmıştır.
    Somut olayda; davacı ...."un 1812 ada 95 parsel 3. Blok 1. kat 10 bağımsız bölüm nolu dairenin kayden maliki olduğu, anılan parsel sınırına 13.50 metre mesafede Sedef sokakta aydınlatma direği üzerinde davalı şirkete ait dava konusu baz istasyonunun kurulduğu; ayrıca bu baz istasyonunun, en yakın binaya 20 metre ve en uzak binaya 100 metre, ... lisesine 70 metre uzaklıkta bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Öncelikle; davacılardan site yönetiminin tüzel kişiliği bulunmadığından anılan davacı bakımından davanın aktif husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
    Diğer taraftan; mahkemece, yerinde fen memuru, elektrik mühendisleri ve uzman psikolog aracılığıyla yapılan keşif sonucu, fen bilirkişi tarafından çekişmeli baz istasyonunun davacı ...e ait bağımsız bölümün bulunduğu parsele ve civardaki okul ve binalara uzaklığı bildirilmiş; diğer uzman bilirkişiler tarafından sunulan raporda da, dava konusu baz istasyonununun müsade edilen limit değerlere uygun faaliyet gösterdiği belirtilmiş ise de, psikolojik inceleme ve değerlendirme başlığı altında dava konusu baz istasyonunun davacı taraf ve çevre halkındaki etkileri detaylı olarak irdelenip, "...bedensel, psikosomatik, psikososyal ve psikolojik yaşam kalitelerini olumsuz şekilde etkilediği, sağlıklarıyla ilgili endişe içinde oldukları, anksiyete (kaygı), ajitasyon, huzursuzluk ve sosyal işlevselliklerinin bozulması, depresif duygudurum gibi tepkiler verdikleri düşünülmektedir...davacıların ve çevre halkının baz istasyonu nedeniyle sosyal uyumlarının etkilendiği, sürekli olarak zihinlerinin sağlık endişesi ile meşgul olduğu, baz istasyonunu görünmeyen, belirsiz ve korkulan bir nesne olarak algıladıkları, yaşam alanlarının kısıtlandığı,...korku tepkileri gösterdikleri,..."kanser hastalığına yakalanma ve sağlıklarının olumsuz yönde etkilenmesi kaygısı" şeklinde bir endişe içinde bulundukları anlaşılmıştır...psikolojik yapılarının olumsuz şekilde etkilendiği, sağlıklarının geleceği ile ilgili kaygı içinde bulundukları belirlenmiştir... obsesyona (takıntılı düşünceler) varan tepkiler verdikleri gözlemlenmiştir... inceleme yapılan sosyal çevrede baz istasyonu nedeniyle sosyal bir infialin bulunduğu, davacıların ve çevre halkının sosyal uyumlarının bozulduğu, bu konuda aşırı duyarlılık gösterdikleri, kendi bedenleriyle ilgili endişelerin arttığı belirlenmiştir... yapılan görüşmelerde davacılarda ve çevre halkında, anksiyete ve depresif duygudurum gözlemlenmiş, buna çökkünlük ve karamsarlık duyguları belirtilerinin eşlik ettiği belirlenmiştir...davacılar ve çevre halkı, psikolojik açıdan kendilerini güven ve huzur içinde hissetmemektedirler..." şeklinde açıklamalara yer verilmiş, başka bir ifadeyle çekişmeli baz istasyonunun davacıya ve çevre halkına zarar verdiği saptanmıştır.
    Öyleyse; alınan bilirkişi raporlarından davaya konu baz istasyonunun davacı ..."in konutuna çok yakın mesafede ve yerleşim alanı içerisinde bulunan sokak aydınlatma direği üzerinde kurulduğu ve çok yakın mesafede okul bulunduğu anlaşılmakta olup, anılan tesisin yaydığı radyasyon referans değerlerin altında olsa bile, meskun alanlarda yarattığı radyasyondan dolayı, bu alanlarda uzun süreli radyasyona maruz kalacak insanların sağlığının olumsuz yönde etkileneceği, bu bağlamda dosya kapsamı itibariyle dava konusu istasyonun konumu ve davacı Mehmet"in konutuna olan yakınlığı gözetilerek, kısa zaman dilimi içinde olmasa dahi uzun zaman diliminde zarar verebileceği, bu nitelikteki bir istasyonun halen bulunduğu yerde kullanılması sakıncalı olup, bunun daha uygun ve yerleşim çevresinden daha uzakta kurulması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Başka bir deyişle, davacı Mehmet"in evi uzun süreli oturulup vakit geçirilen bir mekan olduğundan, baz istasyonunun yaydığı radyasyon referans değerlerinin altında olsa bile, bu radyasyona uzun süre maruz kaması halinde ileriki yıllarda sağlığının olumsuz yönde etkilenme olasılığı vardır. Bu riskin varlığı durumunda dahi böyle bir duruma müsaade edilemez. Kaldı ki, uzman psikolog tarafından yapılan değerlendirmede açıkça dava konusu baz istasyonunun davacı ve çevre halkına verdiği zarar belirlenmiştir.
    Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkelerle dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; çekişmeli baz istasyonunun bulunduğu yer, konumu ve davacı Mehmet"in meskenine olan yakınlığı itibariyle; özellikle son zamanlarda ülke genelinde ortaya çıkan ve medyada zaman zaman yer alan olumsuz vakıaların çoğaldığı da gözetildiğinde- adı geçen davacının oturmakta olduğu binada ve çevre binalarda yaşayanlar için sağlık bakımından uzun süreç içeresinde çok ciddi hastalıklara yakalanabilecekleri konusunda büyük endişeye neden olduğu ve bunun da psikolojik yapılarında tedirginlik ve ümitsizlik yaratarak, kişilerin çalışmalarını ve sağlık değerlerini olumsuz yönde etkilediği, anılan bu hususun psikolog bilirkişi tarafından da tespit edildiği, yani davacı ..."in dava konusu baz istasyonundan zarar gördüğü açık olup, adı geçen davacı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması da doğru değildir.
    O halde; Yerel Mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan Sayın Çoğunluğun Onama kararına iştirak edemiyorum.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi