
Esas No: 2019/2990
Karar No: 2020/837
Karar Tarihi: 03.02.2020
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/2990 Esas 2020/837 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/02/2018 tarih ve 2016/373 E. - 2018/45 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi"nce verilen 26/03/2019 tarih ve 2018/925 E. - 2019/332 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin şekil unsurlu marka başvurusunda bulunduğunu, 2015/46359 kod numarası verilen başvuruya davalı şirket tarafından yine şekil unsurlu markalara dayalı olarak itiraz edildiğini, itirazın Markalar Dairesi Başkanlığınca reddedildiğini, bu karara yapılan itirazın ise YİDK tarafından kabul edildiğini, 2010/11106 sayılı davalı markası ile müvekkili başvurusu arasında iltibas tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle başvurunun reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili başvurusu ile redde mesnet marka arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, başvuru kapsamındaki 34. sınıfta yer alan ürünlerin satışının TAPDK uygulaması gereği 18 yaş ve üzerindeki kişilere yapıldığından ve alış fiyatları yüksek olduğundan, ürünlerin tüketicilerin dikkate düzeylerinin yüksek olduğunun kabulünün gerektiğini, sigara ve tütün ürünü kullanıcılarının alışkanlıklarına neden olan bu ürünleri kolay kolay değiştirmeyecek ve böylelikle karıştırmayacak bilince sahip olduklarını, müvekkilinin 2008/13870 sayılı markasına dayalı olarak başvuru konusu şekil üzerinde müktesep hakkının bulunduğunu ileri sürerek, YİDK"nın 2016-M-7215 sayılı kararının iptaline, marka tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı TPMK vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, başvuru konusu ibare ile redde mesnet marka arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, dava konusu başvuru ile müvekkiline ait redde mesnet marka arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında
iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınıp münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin nazara alınarak belirlenmesinin gerektiği, 2015/46359 sayılı şekil unsurlu başvuruyla redde mesnet 2010/11106 sayılı yine şekil unsurlu marka arasında görsel olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede benzerlik bulunduğu, her iki markada da yuvarlak şeklin ön plana çıkarıldığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin yargılama konusu 34. sınıftaki mallar yönünden ayırdığı satın alma süresi içinde, dava konusu başvuruyu gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun davalının 2010/11106 tescil sayılı markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, markaların işletmesel bağ, idari ve ekonomik anlamda aynı işletmenin markaları olarak algılanabileceği, 556 sayılı KHK"nın 8/1-b maddesindeki iltibas koşulunun oluştuğu, iptali istenen YİDK kararının yerinde olduğu, davacının 2008/13870 tescil sayılı markasına dayalı olarak müktesep hakkının bulunduğu iddiasına gelince, müktesep hak iddiasına dayanak davacı markasında "GOLD SEAL" ibaresi ve "TAÇ" şeklindeki işaretin başvuru konusu markada aynen muhafaza edilmediği, bu nedenle de müktesep hak koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, dava konusu başvurunun ve itiraza mesnet markanın kapsamında 34. sınıfta yer alan mallar bulunduğu, her iki marka kapsamındaki ürünlerin aynı/aynı tür olduğu, her iki markada da bir kelime unsuruna yer verilmediği, davacı başvurusunun dışında koyu renkli çember ve içinde gri renkli daireden oluştuğu,çemberin alt ve üst kısımlarında iki şerit ve üstteki şeride bağlı dikdörtgen şekli bulunduğu, bu haliyle davacı başvurusunun asli unsurunun, bir bütün olarak şeklin tamamı olduğu, redde mesnet markanın ise, dava konusu başvuruda da asli unsur olarak kullanılan daire figüründen oluştuğu, markada başka bir unsura yer verilmediği, taraf markalarındaki şekil unsurlarının benzerliği ile renk ve tonlardaki benzerlik birlikte değerlendirildiğinde, başvuru konusu ibare ile redde mesnet marka arasında 556 sayılı KHK"nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, bu yönüyle ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu, öte yandan bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek, markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabul edilebileceği, bu doğrultuda davacı adına 07.04.2009"dan itibaren tescilli olup uzunca bir süredir çekişmesiz biçimde kullanıldığı konusunda bir tereddüt bulunmayan 2008/13870 sayılı markanın varlığı gözetildiğinde söz konusu markada da, dava konusu başvuruda kullanılan şeklin birebir aynısının asli unsur olarak kullanıldığı, her ne kadar davacının önceki markasında, daire şekli içinde "GOLD SEAL" ibaresine yer verilmiş ise de anılan ibarenin Türkçe"de "altın mühür" anlamına geldiği ve bu itibarla ayırt ediciliğinin zayıf olduğu, davacının önceki tarihli markasının da asli unsurunun, işbu davaya konu başvuruyu oluşturan şekil unsuru olduğu, önceki tarihli markanın kapsamındaki mallarla, dava konusu başvuru kapsamının da aynı olduğu gözetildiğinde, davacının 2008/13870 sayılı markası nedeniyle dava konusu başvuru üzerinde kazanılmış hakkının bulunduğu, eş anlatımla dava konusu başvurunun, davacının 2008/13870 sayılı markasının serisi niteliğini taşıdığı, bu yönüyle ilk derece mahkemesi kararının yerinde görülmediği gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK"nın 353/1-b-2. maddesi gereğince Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12.02.2018 tarih ve 2016/373 E. - 2018/45 K. sayılı kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile TPMK YİDK"nın 21.07.2016 tarih, 2016-M-7215 sayılı kararının iptaline, markanın tesciline ilişkin işlemlerin devamına ilişkin talebin, söz konusu işlemler idari nitelikte bulunduğundan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı Kurum vekili ve davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, marka tescil başvurusunun reddine dair TPMK YİDK kararının iptali istemine ilişkin olup, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine dair verilen kararı istinaf edilmesi üzerine inceleyen Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizin 19.09.2008 tarihli 2007/5747 E.- 2008/10251 K. sayılı “ECE LADY/ECE TOFF” kararında da ifade edildiği üzere, bir marka sahibinin önceden adına tescil olan ve kullanmakta olduğu markasını ayırt edici işareti değiştirilmeksizin ve başkaları adına tescilli markalara yanaşılmaması kaydıyla aynı mal ve hizmetler yönünden yeni bir marka başvurusunda bulunmak istemesi kazanılmış haklar ilkesinin gereği olup, somut olayda her ne kadar davacı taraf davaya konu tescil başvurusundan önceki tarihli 2008/13870 sayılı markasının dava konusu başvuru yönünden kendisi lehine müktesep hak teşkil ettiğini savunmuş ve Bölge Adliye Mahkemesince de bu savunmaya itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, önceki markanın "şekil+Gold Seal" unsurundan, başvuru markasının ise sadece "şekil" unsurundan oluştuğu, anılan marka tescilinde yer alan "Gold Seal" ibaresinin dava konusu başvuruda bulunmadığı, gibi davacının marka başvurusunda bulunurken önceki markadaki "elips" şekli yerine, ret gerekçesi markaya oldukça benzeyecek şekilde ön plana çıkarılan dairesel şekil unsurunun itiraza mesnet markaya yanaşma niteliğinde unsurlar içerdiği anlaşılmaktadır.
Şu halde, Bölge Adliye Mahkemesince, dava konusu başvurunun önceki markanın devamı niteliğinde ve kazanılmış haklar ilkesi çerçevesinde değerlendirilemeyeceği, eş anlatımla davacının 2008/13870 sayılı markasının dava konusu başvuru lehine müktesep hak oluşturmasının mümkün olmadığı ve taraf markaları arasında tüketiciler nezdinde bırakacakları genel izlenime göre 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma tehlikesine yol açabilecek derecede benzerlik de bulunduğu kabul edilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hatalı değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle mümeyyiz davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, davalılar vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK"nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 03/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.